Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Osmanlı Kadı Yargılamasında Dürüstlük Kuralı

Good Faith in Proceedings of the Ottoman Kadi

Müge VATANSEVER ÖZTÜRK

Dürüstlük kuralı, Osmanlı hukukuna hakim olan en önemli yargılama ilkelerinden birisidir. Bu önemi nedeniyle uygulamada ilkenin korunmasına titizlikle dikkat edilmiştir. Osmanlı kadı mahkemelerinde yapılan yargılamalarda, yargı sürecine katkısı olan herkes, özellikle de hakim dürüstlük kuralı çerçevesince hareket etmeye özen göstermiştir. Bunun altında yatan en önemli sebep, İslam hukukunun manevi yaptırım gücüne de sahip olmasıdır. Bu manevi yaptırım gücü kanunlara uyma ve herkesin haklarının korunmasını sağlamada Osmanlı hukukunu çağdaşları diğer hukuk sistemlerinden ayrıcalıklı bir konuma getirir. Dürüstlük kuralının bir gereği de, hakkaniyete uygun yargılanma hakkıdır. Bu hakka göre, bir davanın hakkaniyete uygun olarak açılması ve yürütülmesi, tarafların iddia ve savunmalarında doğruyu söylemesi, şahitlerin yalan söylememesi, muhakeme hukukunun taraflara tanıdığı yetki ve imkânların kötüye kullanılmaması gerekir. Yargılamada hakim, taraflar, şahitler ve diğer mahkeme görevlileri hak ve adaletin ortaya çıkması için çalışmak ve dürüstlük kuralına uygun hareket etmek zorundadır. Yargılama sürecine katılan herkesin, muhakeme hukukunun kendilerine tanıdığı yetki ve imkânları kötüye kullanmadan, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekir.

Dürüstlük, Yargılama, Hakim, Şahit, İlke.

The good faith is one of the most important principles of Ottoman law. This has been particular attention to the protection of the principle in practice because of their importance. Ottoman trial, all those involved in the judicial process, especially the judge was careful to act in good faith by frame. The most important underlying reason for this is that it also has moral sanction of Islamic law. This is to comply with all laws and moral sanction of the law in ensuring the protection of the rights of the Ottoman contemporaries brings a privileged position in other legal systems. Also a requirement of good faith, the right to a fair trial. According to this right, the opening of the fair and the conduct of the case, tell the truth in the side of the prosecution and defense, the lie of the witnesses recognized the hand of reasoning legal powers and possibilities must misused. At the trial judge, the parties, witnesses and other court officials to work for the emergence of the truth and justice and must act according to the good faith. Everyone who participated in the judging process, they know the reasoning powers and possibilities of abuse of law, on the need to fulfill its tasks.

Correctness, Trial, Judge, Witness, Principle.

GİRİŞ

“Dürüstlük kuralı” ve onu tamamlayan “hakkın kötüye kullanılması yasağı” bir genel hukuk ilkesi olarak, gerek günümüz hukukunda gerekse eski hukuk sistemlerimizde yer alan, hukukun hemen her alanında kendisini gösteren ve yargı uygulamasında da sıkça başvurulan bir kavramdır.

Dürüstlük kuralı, Osmanlı hukukunda hakim olan önemli bir yargılama ilkesidir. Bu önemi nedeniyle uygulamada ilkenin korunmasına titizlikle dikkat edilmiştir. Osmanlı kadı mahkemelerinde yapılan yargılamalarda, yargı sürecine katkısı olan herkes dürüstlük kuralı çerçevesince hareket etmeye özen göstermiştir. Bunun altında yatan en önemli sebep, İslam hukukunun manevi yaptırım gücüne de sahip olmasıdır. Allah sevgisi ve korkusu taşıyan gerçek bir Müslüman, dünyevi ceza görmeyeceği yerde bile üzerine düşen görevleri yerine getirir ve başkalarına haksızlık yapmaktan kaçınır.

Toplu olarak düzenlenmiş yazılı ilkelere ve kurallara dayanmayan Osmanlı yargılama hukukunda dürüstlük ilkesinin gözetilmesi, yargılamanın aksamaması ve hak kayıplarına yol açılmaması için son derece gerekli ve mühim bir durumdur. Bu nedenle biz de çalışmamızda Klasik dönem Osmanlı hukukunda dürüstlük kuralı ve yargılamada kuralın uygulanmasını yargılamaya katılan tüm taraflar bakımından inceleyeceğiz. Çalışmamızın kapsamı sadece Klasik dönem Osmanlı hukuku ve kadı mahkemeleriyle sınırlıdır; Tanzimat dönemi ve sonrası gelişmeler ile diğer mahkemelerde yapılan yargılamalara yer verilmemiştir.