Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarının İç Hukukumuzdaki Yeri (Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Bakımından Bir Değerlendirme)

Hamide Zafer

Bu çalışmada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin soyut ve somut normlarının iç hukukumuzdaki yeri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının ceza hukukuna etkisi ele alınmıştır. Diğer bir söyleyişle “Sözleşme Hukukunun” ceza hakimlerinin doğrudan veya dolaylı olarak başvurabilecekleri bir kaynak olarak değeri tartışılmaya çalışılmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Soyut Norm, Somut Norm, Soruştumanın Yenilenmesi, Yargılamanın Yenilenmesi, Sözleşme Hukuku, Yorum Aracı.

In this work, the place of abstract and tangible norms of the European Convention of Human Rights in our domestic law and the case law of European Court of Human Rights are examined. In other words, value of “Law of Contract” is tried to argue as direct or indirect sources for judges of criminal law.

The European Convention of Human Rights, Abstract Norm, Tangible Norm, Renewal Of Investigation, Renewal of Judgement, Law of Contract, Interpretation Tool.

I. GİRİŞ

Avrupa Konseyi üyesi olan devletler arasında 4 Kasım 1950’de Roma’da imzalanan “İnsan Haklarını ve Temel Hürriyetleri Korumaya İlişkin Sözleşme” (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi), 3 Eylül 1953'te beş Ek Protokol ile birlikte yürürlüğe girmiştir. Türkiye bu Sözleşmeyi 10 Mart 1954 tarih ve 6366 sayılı Kanunla onaylamıştır1.

Avrupa Konseyi’nce hazırlanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde, insan hak ve özgürlüklerinin güvenceleri belirlenmiştir. Sözleşmede; herkesin yaşam hakkının kanunun koruması altında olduğu (AİHS m.2), hiç kimseye işkence yapılmayacağı, insanlık dışı yahut onur kırıcı ceza verilemeyeceği veya muamele yapılamayacağı (AİHS m.3), her bireyin özgürlüğe ve güvenliğe hakkı olduğu ve yetkili bir mahkeme tarafından mahkûmiyeti üzerine kurallara uygun biçimde hapsedilmesi dışında, özgürlüğünden mahrum edilemeyeceği öngörülmüştür (AİHS m.5). Bunun gibi, özel yaşama, haberleşmeye müdahalenin demokratik bir toplumda hangi koşullarla gerçekleşebileceği yine Sözleşme’de belirtilmektedir (AİHS m.8). Sözleşme’de yer verilen özellikle yasal, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede, makul sürede adil yargılanma ilkesi, masumluk karinesi, savunma hakkı (AİHS m.6) tüm taraf ülkelerin ceza muhakemesi kuralları bakımından özel bir önem taşımaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, sözleşmeci devletlere, kendi egemenlik alanlarında bulunan bireylerin Sözleşme’nin kapsamına giren hak ve özgürlüklerini güvence altına alma yükümlülüğü yüklemekle yetinmemiş, uluslararası yargı denetimi mekanizması da kurmuştur. Sözleşme’nin yarattığı sistem, devletlerden başka, bireyleri de uluslararası hukukta (ilk kez) hak sahibi kılmıştır. Şöyle ki, Sözleşme ile güvence altına alınan bir hak ya da özgürlüğün sözleşmeci devlet tarafından çiğnenmesi durumunda mağdur olan birey, kural olarak iç hukuk yollarını tükettikten sonra, o devleti Sözleşme ile kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikâyet edebilir yani bireysel başvuru hakkını kullanabilir. Mahkeme, Sözleşme ile yüklendiği yükümlülükleri yerine getirmeyen yani Sözleşme'de yer verilen bireysel hak ve menfaatleri koruyamadığı tespit edilen devlet aleyhine ihlal kararı verebildiği gibi tazminata da karar verebilmektedir. Bu denetim mekanizması, iyi işlemekte ve kendi içtihatlarını oluşturmuş bulunmaktadır. Bu sistem 1987’den beri Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Çünkü bu tarihte Türkiye, 1954’te onayladığı 1950 tarihli Sözleşme’nin bireysel başvuruya ilişkin hükmünü tanımıştır. Türkiye, Mahkeme'nin (Divan’ın) zorunlu yargı yetkisini ise 1990’dan itibaren geçerli olacak şekilde 1989 tarihinde kabul etmiştir2,3.