Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde 6284 Sayılı Yasa’nın Rolü

Nur Centel

I. GİRİŞ

Her toplumda özellikle fiziki ve ekonomik yönden güçsüz olanlar şiddete maruz kalır. Bu iki özellik daha çok kadınlara ve çocuklara özgü olduğundan, şiddete maruz kalanlar da genellikle onlardır. Şiddet, bir kimseye karşı isteği dışında ve kasten acı duyuracak davranışlarda bulunulmasıdır. Şiddet sadece fiziki değil, sözlü, duygusal, cinsel ve ekonomik de olabilir. Konumuz kadınla sınırlı olduğundan, burada çocuklar açısından şiddete değinilmeyecektir.

Kadınlar şiddet ile ev içinde veya dışında, iş yerinde ya da eğitim kurumları gibi kamusal alanda karşılaşmaktadır. Hemen belirtelim ki, kadına karşı şiddet ve kadına karşı ayrımcılık birbiriyle kesişen veya bir arada bulunan olgulardır. Toplum kadınlar ve erkekler için sosyal olarak rol ve davranış biçimi kurgulamakta ve kadınlar toplumsal cinsiyete dayalı olarak, kadın oldukları için şiddete maruz kalmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının yasa önünde eşitliği güvenceleyen 10. maddesi, Birleşmiş Milletlerin 1979 tarihli Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne 1985 yılında katılmış olmamız, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşme”yi imzalayıp onaylamamız ayrımcılığın ortadan kalkmasına yetmemiştir. Uygulamada şiddete tepki bilinci oluşturma konusunda ilerleme sağlanamamış olması, yasaların genel ve özel önleme işlevini yerine getirmesini engellemektedir.