Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Çevre Hakkının Korunması ve Kimyasalların Zararlı Etkilerinin Önlenmesi Bakımından AB Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi ve Ruhsatlanması Düzenlemesi

Protection of Right to Environment and Prevention of Hazardous Impacts of Chemicals in Terms of EU Registration, Evaluation and Authorization of Chemicals, REACH

Mehmet Ali Zengin

Günümüz dünyasında her şey büyük bir hızla değişmekte olup bu değişimi takip edememekteyiz. Teknolojik gelişmelerin hayallerimizi zorlamasına rağmen bu durum pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Bu noktada kirlilik ve bunun canlıların sağlığı üzerindeki etkilerinin en önemli sorunlardan biri olduğu söylenebilir. Diğer yandan, kimya endüstrisi tüm diğer endüstriler ve ekonomi üzerinde baskın bir etkiye sahiptir. Bu nedenle kimya endüstrisiyle ilgili düzenlemeler taraflar arasında dengenin sağlanması için konuyu geniş bir perspektiften ele almak zorundadır. Ancak tüm bunların ötesinde, canlıların sağlığını listemizin ilk sırasına koymak zorundayız. Bununla birlikte yeşil alternatifleri olmayan zararlı kimyasalların risklerini sıfır noktasına getiremesek de zararlı kimyasalların alternatifi yeşil kimyasalları üretecek yeni teknolojilerin teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu noktada tüm bu yeniliklerin uygun düzenlemelere ihtiyaç duyacağı söylenebilir. Bu çalışmada çağdaş bir düzenleme olarak Avrupa Birliği’nin temel düzenlemesi REACH inceleme altına alınacaktır.

Yeşil Kimya, Çevrenin Korunması, İnsan Hakları, REACH. .

1. Giriş

Çevrenin korunması bakımından günümüzde karşılaşılan en önemli sorunların başında kimyasal atıkların çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlar gelmektedir. Buna göre kimyasal ürünlerin hayatımızın her alanında var olduğu kaçınılmaz bir gerçekliktir. Bununla birlikte bu kimyasalların içeriklerine ve meydana getirdikleri zararlı etkilere dair detaylı bir veri tabanı oluşturulmuş değildir. Bu noktada konunun ele alınışı ve kimyasalların kullanımlarına dair sınırlayıcı yasal düzenlemelerin ortaya konulması konusunda pek çok engelin bulunduğu belirtilebilir. Özellikle kimyasal ürünlerin ekonomi içerisindeki ağırlığı ve firmaların rekabet güçleri dikkate alındığında konunun karmaşıklığı daha da iyi anlaşılacaktır. Bugün gelinen noktada artık yasal düzenlemelerin müdahale alanı aktüel sorunlarla sınırlı değildir. Buna göre artık yasal düzenlemeler insanı ve çevreyi kimyasallara bağlı risklere karşı da korumaya yönelmektedirler.1 Bu nedenle bugün REACH, AB endüstriyel ekonomisi, halk ve çevre sağlığının korunması bakımlarından uzlaşı sağlanmasına yönelik tartışmaların merkezinde bulunmaktadır.2 Bu noktada REACH3 konu bakımından ele alınabilecek temel bir düzenleme niteliğindedir. Ancak REACH’in hazırlanış sürecinde de AB bünyesindeki kimya şirketlerinin rekabet güçlerine dair ekonomik kaygılar, düzenlemelerin uygulanması maliyetleri gibi konular AB kurumlarının REACH konusundaki hareket alanını sınırlamıştır. Buna göre belirlenen standartlara uyma mecburiyeti bulunmayan AB dışındaki firmalar kendilerine yeni pazarlar bulma konusunda avantajlı konuma geçebileceklerdir. Bu gibi kaygılar nedeniyle kimya endüstrisi lobisi ve AB dışındaki önemli ülkelerin baskıları sonucunda minimum veri sağlanması, alternatiflerin düşünülmesi ve gözetim görevi gibi konularda REACH’in kapsamı konusunda tavizler verilmek zorunda kalındığı ifade edilmektedir.4 Buna rağmen REACH halen kimyasalların kullanılması konusunda bazı önemli ilkelere sahiptir. Örneğin, REACH kimyasal ürün üreticileri veya ithalatçılarına ürünlerinin güvenli olduklarına dair bir ispat yükü getirmektedir. Bu noktada REACH kimyasal ürünlerin global alanda temini ve uluslar arası standartların değerlendirilmesi konusunda bir dalga etkisi meydana getirecektir.5 Yine REACH sayesinde kimyasalların ticaretiyle ilgili birlik içerisinde ortak bir piyasa oluşturularak tüm üretici ve tüccarlar için aynı gereklilikler ortaya konulacaktır.6 Öte yandan devletler temel insan haklarına özellikle de sağlık hakkına tam ve özgür bir şekilde ulaşılması konusunda yasal yapıları oluşturmakla yükümlü kılınmışlardır. Bu noktada özellikle uluslararası insan hakları hukukunun fiziksel ve mental sağlık hakkının gerçekleştirilmesi konusunda en üst standartlara erişilmesi empoze edilmektedir. 7

2. REACH Öncesi AB Hukukundaki Durum

REACH öncesi dönemde kimyasallarla ilgili AB yasal müktesebatının çoğu kimyasalın insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri hakkında bilgi edinme bakımından yetersiz kaldığı ifade edilmektedir.8 Buna göre REACH bu alanda yeni düzenlemeler öngörmekle birlikte kendisinden önceki direktiflerde de değişikliğe gidilmesini öngörmektedir.9 Aslında hem AB hukukunda hem de ulusal hukuklarda kimya hukukunun 1970’li yıllarda ortaya çıkmaya başladığı ancak etkin olamadığı ifade edilmektedir. Bununla birlikte bu tarihten itibaren 30 yıllık bir süre içerisinde kimyasalların etiketlenmesi, nakli ve sınırlandırılmasına yönelik çıkartılan direktifler sayesinde ancak 140 civarında kimyasala ilişkin bilgilere tam olarak erişilebildiği belirtilmektedir. Burada AB’nin kimya hukukuna ilişkin son düzenlemeleri gereğince kimyasal maddelerin sınıflandırıldığını görmekteyiz. Buna göre 1981 yılının eylül ayından önce piyasada bulunan kimyasallar “mevcut” kimyasallar olarak, bu tarihten sonraki kimyasallarsa “yeni” kimyasallar olarak adlandırılmaktadır.10 Bu durumda da mevcut AB direktiflerine göre test ve risk analizleri “yeni” kimyasallar için gerekli olup “mevcut” kimyasallar için test ve risk analizlerinin yapılması gerekmemektedir. Bu nedenle de AB içerisinde çoğu kimyasalın özellikleri ve etkileri konusunda temel veriler oluşturulmuş değildir.11 REACH’in yürürlülüğe girmesinden önce konuya dair beklentiler White Paper çalışmasında çeşitli başlıklar halinde şu şekilde sıralanmaktadır.12 Buna göre “mevcut” kimyasalların güvenilirliği garanti altına alınmalıdır. Kimyasallar önceliklerine göre sıralanabilmeleri amacıyla muhtemel zararlarına, kullanımlarına, üretim miktarlarına göre sınıflandırılmalıdırlar. Bu noktada kimyasalların zararları ve kullanımları arasındaki bilgi kopukluğunun giderilmesi için sağlam politikalar izlenmelidir. Bununla birlikte sağlığın ve çevrenin korunması kimya ve buna bağlı endüstrilerle uyum içerisinde gerçekleşmelidir. Bu konuda yenilikler ve güvenli kimyasalların geliştirilmesi teşvik edilmektedir. Yine kimyasalların test sonuçlarının global sisteme uyarlanması suretiyle maliyetlerin ve hayvanlar üzerindeki deneylerin azaltılması gerekmektedir. Öte yandan kimyasalların hayvanlar üzerinde test edilmeleri minimum seviyeye indirilerek hayvansız testlerin geliştirilerek bunların maksimum seviyeye ulaştırılması hedeflenmelidir. Yine konunun ekonomik boyutu göz ardı edilemeyecek bir öneme sahiptir. Buna göre hazırlanacak düzenlemede ithal kimyasallar arasında bir ayrımcılığa gidilmemelidir. Burada sadece kimyasalların potansiyel zararları hakkında elde edilen bilimsel değerlendirmelere ilişkin tedbirler alınmalıdır. Bunun haricinde teknik düzenlemeler uluslararası ticaret konusunda gereksiz engellemeler doğurmamalıdır.

1960’lı yılların sonlarına doğru çevre bilincinin artmasıyla birlikte kimyasallarla ilgili düzenlemelerin ortaya çıkmasının ilk sinyalleri kendini göstermeye başlamıştır. Buna göre , AB hukukunda kimyasallara yönelik ilk direktif 1967 tarihli Kimyasalların Sınıflandırılması ve Etiketlenmesi Direktifi (Classification and Labelling of Chemicals) dir.13 Bu direktif genel olarak kimyasalların ticaretinde uyumu sağlamayı ve işçilerin maruz kalacakları tehlikelerin önlenmesini amaç edinmektedir. Bu direktifi 1976 tarihli Belirli Maddelerin Sınırlandırılması Direktifi14 izlemektedir. Bu direktif esas olarak üye devletler arasında kimyasalların ticaretinde belirli maddelerin kullanımının yasaklanması veya sınırlandırılmasına yönelik olarak karşılaşılan engellerin aşılmasına yönelmiştir. Bununla birlikte 1979 yılında 1967 tarihli direktifte değişikliğe gidilerek yukarıda da bahsedildiği gibi kimyasallar arasında “mevcut” ve “yeni” kimyasallar ayırımına gidilmiştir. Öte yandan 1993 tarihli Avrupa Konseyi’nin Mevcut Maddelerin Değerlendirilmesine Dair Düzenlemesiyle belli kategorilere ilişkin verilerin yetkililere sunulması gerekliliği getirilmiştir. Buna göre yetkililerin kuvvetli deliller ileri sürebilmesi halinde kimyasallara dair yasaklamalar ve sınırlamalar getirilebilecektir. Öte yandan kuzey Avrupa ülkelerinin katılımı ve özellikle Almanya’nın çabaları sonucunda düzenlenen Kuzey Denizi Konferanslarında alınan kararlar gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası sistemin bir parçası olarak uluslararası düzeyde çevre yönetimine yönelik bağlayıcı bir yasal çerçevenin oluşturulmasında önemli etkiler meydana getirmiştir. Buna göre 1995 yılında yayınlanan Bakanlar Deklarasyonu ile insan yapımı veya doğal zararlı maddelerin deniz kıyılarına salınımının durdurulmasına karar verilmiştir.15Aslında AB’nin endüstriyel kontrol ve güvenliği sağlama girişimi 10 Haziran 1976 tarihinde İtalya’da meydana gelen Seveso sızıntısı sonrasına dayanmaktadır.16 Bu sızıntının ardından on yıl boyunca çeşitli direktiflerle, ki bunların bazıları Seveso direktifleri şeklinde adlandırılmaktadır,17 bazı uygulamalar yürütülmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte REACH’in hükümlerinin yeni bir sistem oluşturduğu ve diğer düzenlemeler karşısında daha etkin olduğu görülmektedir. Buna göre REACH sadece kimyasalların güvenilirlik kayıtlarının ve zararlı kimyasalların yerine güvenli olanların üretilmesini sağlamakla kalmayıp kendi düzenlemelerine uygun düşmeyen tüm diğer düzenlemeleri de yürürlükten kaldırmaktadır.18 Öte yandan REACH’in AB ekonomisine doğrudan ve dolaylı maliyetinin 5 milyar euro olacağı tahmin edilmektedir. Bu rakamın 2009 yılında yaşanan mali krizde otomotiv sektörüne yapılan mali yardımla eş değer olduğu belirtilmektedir.19 Bu nedenle konunun çevrenin korunmasından ekonominin kurtarılması mecrasına kayabileceği endişesinin gündeme geldiği belirtilmektedir.20 Buna göre özellikle Asya ülkelerinde kimya sektörünün hızlı bir büyüme kaydetmesi nedeniyle REACH’in AB firmalarının rekabet gücünü kırıcı bir etkiye yol açması söz konusu olmaktadır. Ancak ekonomik krize rağmen sadece Avrupa’da değil Kuzey Amerika ve Asya’da da temiz kimya teknolojilerine yapılan yatırımların tüm zamanların en üst seviyesine ulaştığı ileri sürülmektedir.21