Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Macid Hadduri, İslam Hukukunda Savaş ve Barış

Firdes Şeyda TÜRKAY

Dünyada Müslümanlar tarafından uluslararası hukuk alanındaki ilk eser 8. yy’da imam Muhammed Şeybani tarafından yazılmış olan es-Siyerü’l Kebir1 olmakla birlikte, bu tarihten on iki asır sonra İslam Hukukunda Savaş ve Barış2 adlı eseriyle Macid Hadduri, İslam milletler hukuku ile ilgili kısmen ayrıntılı bilgiler aktarmış, bazı bölümlerde Batı hukuk doktrinine değinirken, belirli bölümlerde de günümüz uluslararası hukuk uygulaması ile ilgili karşılaştırmalara da yer vermiştir.

1908 yılında Musul’da doğan, hukukçu olmanın yanı sıra diplomat da olan Hadduri’nin eseri, üç cildin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. İlk kitapta İslam hukukunun temel kaynaklarına yer verirken, ikinci kitapta savaş hukukunu İslam öğretisi kapsamında cihad odaklı değerlendirmiştir. En uzun bölümü oluşturan üçüncü kitapta ise bir devletin savaş dışı durumda bulunduğunda gerçekleştireceği tüm durumların incelemesini yaptığı İslam’da barış hukukunu ele almıştır. Hadduri, İslam hukukunu aktarırken, inceleme dönemi olarak İslamiyet'in doğduğu yılları başlangıç noktası olarak seçmiştir. İlerleyen bölümlerde İslamiyet öncesi döneme yer yer atıf yaparak, hem konu bütünlüğünü sağlamakta, hem de bahsedilen konunun dayandığı tarihi uygulamayı aktararak okuyucunun konunun kapsam olarak birçok yönden bilgi sahibi olmasını amaçladığı görülmektedir. Eserde genel olarak tarihsel kapsam Ortaçağ Hristiyanlık öğretisi ile İslam hukuku karşılaştırmalarına da yer verilmiş ve 16. yüzyıla kadar olan dönem ele alınmıştır.

İnsan tabiatının sosyal bir hayvan olması nedeniyle iyi davranmadığı, toplumun otorite olmaksızın hayatını sürdüremeyeceği fikrini savunan İbn Haldun’a atıf yapan yazar; her insanda saldırganlık ve zulüm hissiyatı bulunduğundan, insanları birbirinden sakındıracak hepsi üzerinde egemenliği olan bir düzenleyicinin, insanların kendilerinden üstün birinin olması gerektiğine değinmiştir.3 Hadduri’ye göre, İslam, Müslümanlar için bağlayıcı olduğundan İslam milletler hukuku hükümleri de,, ülkeler üzerinde değil şahıslar üzerinde bağlayıcıdır.4 Hâkimiyetin mülkiyeti Allah’ta, kullanılışı vekilinde olduğu,5 İslam Devleti’nde, andlaşma, Allah’ın iradesine itaat anlamına gelmekte, ancak bu anlaşmanın iki eşit taraf arasında yapılmayan bir mukavele olduğunu belirtilmektedir.6