Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Liyakat ve Yerindelik Denetimi

Merit and Expediency Supervision

Ayşegül ÖZKURT

Devlette kamu hizmeti için göreve alınma, sınıflar içerisinde ilerleme, yükselme ve görevin sona erdirilmesinde liyakat sisteminin esaslarına göre hareket edilmesi kabul edilmiştir. Bu noktada kişilerin vasıfları ile liyakat sahibi olma durumlarına göre görevlendirilmeleri, ilerleme, yükselme ya da görevlerine son verilmesi eşitler arasında eşitliği sağlama amacına yöneliktir. Liyakat ilkesi, memuriyette haksızlıkları önleyen ve memurlar arasında tarafsızlığı sağlayan bir ilkedir. Liyakatin gerektirdiği objektif davranma yükümlülüğü aynı zamanda idarenin vatandaşlara karşı olan tarafsızlığını da sağlamaktadır. Bir kişinin liyakatinin tespiti, idare içinde atamaya görevli ve yetkili olan makamlarca hukuk çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Ancak bu konuda kanun idareye taktir hakkı tanımıştır.

Kanun Koyucu idarenin yetkisinin sınırları çizerken idareye –istisnai olarak- işlemin konusu, amacı, zamanı ve yerini belirlemek, hangi çözümü uygulayacağını seçmek, işlemi yapıp yapmamak konusunda karar verme serbestisi tanımış olabilir. Bu hareket serbestisi ile idareye seçim yapma olanağı tanınması “takdir yetkisi” olarak tanımlanmaktadır. Takdir yetkisinin en geniş olduğu alan liyakat ilkesinin uygulamalarında karşımıza çıkmaktadır. Ancak hukuk sistemimizde yerindelik denetimi konusunda yargı yolu kapalıdır. Bugün modern bir hukuk devletinde demokratik bir Cumhuriyete sahip olmanın bilinci içerisinde yaşayan bir toplum olmak için; idarenin tüm işlem ve eylemlerinin istisnasız bir şekilde yargı denetimine açılması adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Adil yargılanmanın temeli olan tam bağımsız mahkemeler ve tarafsız hakimler, takdir yetkisinin hukuki düzenlemenin gerektirdiği şekilde kullanılıp kullanılmadığını ve kamu yararı amacının gözetilip gözetilmediğini denetleyebilmelidir. Bu denetleme ölçülülük ilkesi çerçevesinde yapılmalı ve açık takdir hatasının bulunup bulunmadığı yargı denetimine tabi olmalıdır. Ancak bu şekilde liyakatsiz atamaların önüne geçilebilecektir.

Liyakat, Tarafsızlık İlkesi, Dürüstlük İlkesi, Takdir Yetkisi, Takdir Yetkisinin Denetim Dışılığı, Yasaya Aykırı Emir, Konusu Suç Teşkil Eden Emir, Adil Yargılanma Hakkı.

Acting according to the principles of merit rating is accepted in governmental civil services for assignment, promotion in classes, advancing and discharging on duties. At this point assignment, advancing or discharging of persons according to their qualifications and merit ratings is directed towards equalizing among the equals. Merit principle is a principle preventing injustice in civil service and securing impartiality between the civil servants. Liability to act objective required by the merit also ensures impartiality of the administration against the citizens. Determination of merit of a person should be performed within the frame of law by the authorities who are commissioned and who have power of assignment. However the law granted power of discretion to the administration.

While marking the power of the administration out, the lawmaker might grant right for the administration to act independently to determine exceptionally subject, purpose, time and location of the procedure, to select which solution will be adopted, to decide whether the procedure will be made or not. This independent acting power granted to administration is identified as “discretionary power”. The broadest application of discretionary power is seen in application of merit principle. However there isn’t judicial remedy on expediency supervision in our judicial system. Today in order to be a society living with the conscious of having a democratic Republic in a state of law, allowing judicial review unexceptionally for all procedures and acts of administration is a requirement for right to fair trial. Basics of the fair trial the independent courts and objective judges should be able to supervise whether the discretionary power is used in the scope of the legal arrangements or not and whether the public interest is taken into consideration or not. This supervision should be carried out with the principle of proportionality and it should be subject to judicial review if there is a clear discretionary error or not. Only such procedure might prevent assignments without merit.

Merit, Impartiality Principle, Principle of Honesty, Discretionary Power, Discretionary Power out of Supervision, Order Against Law, Order Constituting Crime, Fair Trial Right.

Giriş

Bugün toplumumuzun sorunlarının kaynağı olan liyakat ilkesinin görevlendirmelerde uygulanmamış olması gerçeği karşısında, bu ilkenin içeriği ve hayata geçirilebilmesi için gereken koşulların açıklanması bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk toplumunda tanıdıklık, memleketlilik, siyasi çıkar vs. esaslarına dayanan sübjektif bir işe alım şeklinin olduğu gözlemlenmektedir. Özellikle bu durumun, kamu da siyasi menfaatler üzerine kurulu olduğu; özel kesimde de çoğunlukla kişisel ilişkilere dayandığı bilinmektedir. İşe almada yeterlilik yerine objektiflikten uzak bir anlayışın benimsendiği, kısacası liyakatin esas alınmadığı olgusu maddi bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Liyakat ilkesinin karşısında bir bataklık oluşturan, kişisel ilişkiler ağına dayanan ve hukuki olmayan çıkarların oluşturduğu yozlaşmanın, bugün neden bu kadar önemli olduğunun öncelikle ele alınması gerekmektedir1. Toplumsal yapılanmada istihdam sağlanırken kişisel ilişkilerin öneminin had safhada olduğu gözlemlenmektedir. Kişilerin iş ilişkilerinde, tanıdık ve akraba olanlara menfaat sağlama, siyasi ya da dini görüşlere göre işe yerleştirilme ve yükseltilme gayesi ile hareket ettikleri açıktır. Bu amaçların yanı sıra, kişiler arasında güven duygusunun zedelenmiş olması nedeniyle güvenilir insanı işe alma kaygısı da bunda etken olmaktadır. Ancak güven duygusunun tanıdık olma kavramı ile sağlanmaya çalışılması ve kişisel olarak kefil aranması bugün gelişen bir devlet zafiyeti olarak karşımıza çıkmaktadır. Nüfus artışının sonucu olarak başlayan köyden kente göç sonucunda kişilerin aidiyetlik duygusu, memleketlilik esası olarak hayata geçmiştir. Kişilerin köyünden ötesini memleket kabul etmediği bir dünyada, kentlerdeki yeni yaşama adapte olmakta kullanılan ana kriter memleketliliktir. “Nerelisin?” sorusu kişilerin sınıflandırılmasında bir kıstas olur hale gelmiştir. Kişilerin özgeçmişi; eğitimi, bilgi birikimi ve tecrübesi, kısacası yapılacak iş için yeterlilikleri göz ardı edilerek, tanıdıklık esasına dayanan bir anlayışla işe alımlar gerçekleştirilmektedir. Kişisel tanıdıklık esasının alt notalarında ise ilk olarak siyasi menfaatler, akrabalık, memleketlilik ya da aynı köyden olmak gibi yakın ilişkiler içerisinde hukuki olmaktan uzak olan menfaatler yer almaktadır.

Kişilerin kendi başına birey olarak var olmaları için gereken yeterliliklerinin bulunmadığı bir ortamda tanıdıklık esası işlemeye başlamaktadır. Buradaki çıkar ilişkileri hukuken kabul edilemez nitelikte olup hukukun genel kurallarından olan dürüstlük kuralına tamamen aykırıdır. Kısacası layık olmayanı seçme sonucunu doğuran bu tip kişisel menfaatler hukuki değildir. Yani hukuk tarafından korunan bir hak anlamında menfaatler olmayıp hukuka aykırı bir zeminde oluşan ilişkileri ifade etmektedir. Her ne kadar tam olarak rüşvet gibi bir menfaat bulunmasa da hak etmeyen kişilerin işe alınması da bir tür çıkar sağlamaktır. Özellikle akrabalıklarda, yakınlarının yükselmesini kendi aile çevresinin çıkarları için bir yükselme olarak görenler olduğu gibi; memleketlilik esası da bu hukuka aykırı anlayışa dayanmaktadır. Siyasi menfaatte ise aynı siyasi partiye üye olmanın da ötesinde, aynı görüşte olma ile akrabalık veya memleketlilik esası iç içe geçmiştir. Bu sistemde bir siyasi ilişki ile memleketlilik esası beraber işlediğinde, aslında o siyasi parti ile aynı görüşte olmayan bir kişinin de işe alınmasının söz konusu olabildiği görülmektedir. Kişilerin hak etmedikleri bir statüyü kazanmaları, bir menfaatler ağına üye olmaları sonucunda gerçekleşmektedir. Söz konusu hukuka aykırı çıkarlarda, rüşvet gibi maddi bir çıkar tam olarak görünmese de genel anlamda kişilere haksız bir şekilde yaratılan statü başlı başına hukuksuz bir menfaattir. Ayrıca kapalı bir topluluk bulunduğu ve bu topluluk içerisinde kapalı bir ekonominin oluşturulduğu düşünüldüğünde, menfaat grubunun üyesine hukuksuz olarak sağlanan bir görev ile ekonomik olarak gruba menfaat sağlandığı da bir gerçektir2.