Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kıyı Kenar Çizgisi İçinde Kalan Tapulu Taşınmazların Hukuki Durumu

Ali Rıza ÇOBAN

ÖZET:

Bu çalışmanın amacı kıyıların hukuki rejimini ortaya koyarak kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazların hukuksal durumunu ve böyle bir taşınmazın sahibi olan bireylerin haklarının nasıl korunabileceğini tartışmaktır. Ayrıca insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerle kanunlar arasında uyuşmazlık bulunması halinde bu sorunun Anayasaya aykırılık itirazıyla birlikte nasıl değerlendirilmesi gerektiği sorunu da tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kıyı Kenar Çizgisi, Tapulu Taşınmaz, Kazanılmış Hak Mülkiyet Hakkı.

A. Giriş

Medeni Kanunun kabulünden bu yana 82 yıl geçmesine rağmen hâlâ ülkemizde toprak mülkiyeti rejimine ilişkin çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlu alanların en önemlilerinden birisi de kıyılara yakın taşınmazların özel mülkiyet rejimidir. Her ne kadar 1961 Anayasasında kıyılara ilişkin özel bir hüküm mevcut değilse de doğal kaynaklara ilişkin hükmün uygulamasından hareketle bu dönemde, kıyıların özel mülkiyet konusu olamayacağı yargısal içtihatlarla ortaya konulmuştu. Ancak kıyı rejimine tabi olan fiili toprak parçasının hukuken tespit edilmemiş olması nedeniyle, fiilen hangi kara parçasının özel mülkiyete konu olamayacağı konusunda belirsizlikler yaşanmıştı. 1982 Anayasası kıyılara ilişkin özel bir hüküm getirerek kıyıların hukuksal rejimini anayasal bir dayanağa kavuşturmuştur. 1990 yılında çıkarılan Kıyı Kanunu da kıyılara ilişkin belirsizlikleri ortadan kaldırmayı ve kıyıların hukuki durumunu açıklığa kavuşturmayı amaçlamıştır. Ancak idari uygulamalar ve yargısal kararlar nedeniyle kıyılara yakın alanlarda taşınmazı olanlar hâlâ ciddi bir belirsizlik yaşamakta ve çeşitli hak kayıplarına uğramaktadırlar. Bu belirsizliğin temel nedeni hukuki bir boşluk olması değil, üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde idarenin hâlâ pek çok yerde kıyı kenar çizgilerini belirlememiş olması ve yargı kararlarının birey haklarını yeterince dikkate almamasıdır.

Kıyı Kanunu nun yürürlüğe girmesinin üzerinden yirmi yıla yakın bir süre geçmiş olmasına karşın hâlâ bazı yerlerde kıyı kenar çizgileri tespit edilememiş ve bu çizgi içinde kalan tapulu taşınmazlara ilişkin uyuşmazlıklar çözümlenememiştir. Sorunun çözümü için Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde hâlâ davalar açılmaktadır. Son olarak konu Anayasa Mahkemesinin gündemine gelmiş ve 2008/26 Esas 2008/147 sayılı kararı ile Mahkeme, Kıyı Kanununun 5. maddesinin Anayasaya aykırılığı itirazını reddetmiştir. Mahkemenin bu kararından önce sorun, esasen büyük ölçüde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve bu kararlar doğrultusunda Yargıtayın eski içtihadını değiştirmesiyle çözümlenmişti. Ne var ki, bu çözümün farkında olmayan ya da bunu tatmin edici bulmayan yerel mahkeme konuyu Anayasa Mahkemesinin önüne getirmiştir.