Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ulusal İnsan Hakları Kurumlarının Doğuşu ve Paris İlkeleri

National Human Rights Institutions and Paris Principles

Yusuf İzci

İnsan Hakları, kavram olarak çok geniş anlam ve önem taşımasına karşın bu hakların ulusal düzeyde anayasalara, uluslararası düzeyde ise hak bildirgelerine ve sözleşmelere konu olması nispeten yeni sayılabilecek bir olgudur. 20. yüzyılın ilk yılları ve ortalarında yaşanan iki dünya savaşı, insan hakları konusunu tekrar dünya gündemine getirmiş ve bu hakların sadece iç hukuk kuralları ile korunamayacağı düşüncesi ağırlık kazanmıştır. Bu doğrultuda insan haklarının uluslararası düzeyde de koruma altına alınmasına yönelik çalışmalar başlamış ve bu doğrultuda Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi bünyesinde evrensel ve bölgesel koruma mekanizmaları oluşturulmuştur. Diğer taraftan ulusal düzeyde “devlet” ve insan hakları alanında faaliyet gösteren “sivil toplum örgütlerinin” dışında, bu iki aktörü bir araya getiren ve “Ulusal İnsan Hakları Kurumları” olarak adlandırılan üçüncü bir aktör daha ortaya çıkmıştır. Bu makalede öncelikle insan haklarının tanımı ve tarihsel gelişimine değinilecek daha sonra insan haklarının ulusal düzeyde korunmasında yeni bir aktör olan ulusal insan hakları kurumlarının ortaya çıkışı ve bu kurumlara yönelik olarak asgari standartları belirleyen Paris İlkeleri incelenecektir.

İnsan Hakları, Ulusal İnsan Hakları Kurumları, Paris İlkeleri.

Although it has a broad meaning and importance, as a concept of Human Rights, it may be called a new case being a subject of a basic law at a national level and bill of rights and engagements at an international level. The first and Second World Wars occured in the mid and early years of 20th of century became human rights a current issue again ant the thought of not being able to protect the human rights only with domestic law rules gained importance. Accordingly some kind of studies started about taking human rights under protection at an international level and also regional protection mechanisms constituted within the scope of United Nations and Council of Europe. On the other hand, apart from non-governmental organisations were active in government and in the field of human rights at a national level, the third factor, which brought together these factors and was named as “National Human Rights Institutions” also came up. In this article, first of all the meaning and historical development of human rights will be mentioned then the emergence of human rights institutions which became a new actor in the preservation of human rights at a national level and Paris Principles which determined the minimum standarts for these agencies will be examined.

Human Rights, National Human Rights Institutions, Paris Principles.

§ GİRİŞ

Doktrinde herkes tarafından kabul görmüş ortak bir insan hakları tanımı bulunmamaktadır. Bu yüzden yaygın olarak kullanılan bir "insan hakları" tanımı yapmak zordur. Basit bir tanımla İnsan hakları, kişilerin doğuştan sahip olduğu ve kullanılması için dil, din, ırk, cinsiyet gibi herhangi bir kriterin getirilemeyeceği haklar olarak tanımlanabilir. Bir başka tanıma göre insan hakları; insanı insan yapan ve bu sebeple herhangi bir şarta veya statüye bağlı olmadan kişilerin sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez ve üstün nitelikli haklardır.1

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 1. maddesinde bütün insanların özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğdukları, akıl ve vicdana sahip oldukları ve birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmaları gerektiği belirtilmiştir. Beyannamenin 2. maddesine göre, herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabileceği hüküm altına alınmıştır.

Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeyi, o ülkenin sadece ekonomi, eğitim, teknoloji, bilimsel alanlardaki seviyesi gibi kriterler ile ölçülmemekte, ülkenin insan hakları alanında bulunduğu seviyede ülkenin gelişmişliğini göstermesi bakımından önemli bir kriter olarak kabul edilmektedir.