Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Haksız Zilyetlik ve Zamanaşımı

Hannes WAIS,Kerem Öz,Robert MAGNUS

Malikin bir şeyin iadesine yönelen talepleri (Alman Medeni Kanunu prg. 985) zamanaşımına uğramışsa, haksız zilyet bu şeyi artık iade etmek zorunda değildir. Ancak, eğer söz konusu şey haksız zilyetten çalınırsa ne olur? Haksız zilyet bu şeyin kendisine iade edilmesini talep edebilir mi? Zilyetlik malik tarafından bizzat kazanıldığında veya üçüncü bir kişi tarafından elde edildiğinde de yukarıdaki soruya verilecek cevap aynı mı olacaktır? Eğer haksız zilyet şeyi tekrar elde ederse, malikin önceden zamanaşımına uğramış iade talebi ne olur? Bu makalede bu ve buna benzer sorunlar ele alınacaktır. Ayrıca, haksız zilyedin kural olarak korunmasız olmadığı ve özellikle iadenin zamanaşımı yoluyla korunmasının baki kalabileceği ortaya koyulacaktır. Haksız zilyet elbette Alman Medeni Kanunu prg. 861/I'den doğan bir talebin mevcut olması şartıyla bu korumadan faydalanacaktır.

Zilyetlik, Zamanaşımı, Zilyetliğin Gasbı, İade Talebi.

I. GİRİŞ

Zilyet bir şey üzerindeki zilyetliği kaybederse, malik tarafından kendisine yöneltilen, Alman Medeni Kanunu prg. 985’ten doğan iade talepleri karşısında savunmasız kalır.1 Eğer zilyet şeyin zilyetliğini yeniden kazanırsa, malikin öncekinden bağımsız bir iade talebi doğar.2 Bu bağlamda bir yandan ilk iade talebinin zamanaşımına uğramış olduğu ve zilyedin bu savunmaya dayanması ihtimalinde Alman Medeni Kanunu prg. 985’ten doğan yeni iade talebinin uygulanıp uygulanamayacağı, diğer yandan da malikin şey üzerindeki zilyetliği bizzat kendisi veya üçüncü kişinin yardımıyla zilyedin rızası olmadan elde etmesi halinde, zilyedin malike veya üçüncü kişiye karşı öne sürebileceği herhangi bir talebinin mevcut olup olmadığı sorularına verilecek cevaplar belirsizdir. Bu makalede çözüm yolları gösterilmeye çalışılmakta ve ayrıca Almanya’da mülkiyet hakkına dayanan iade taleplerinin zamanaşımına tabi olduğu şeklinde ifade edilen kuraldan hareket edilmektedir. Başka bir düzenleme de lege ferenda daha uygun olmaz mıydı şeklinde dile getirilen haklı soru, bu makelenin konusu değildir. Bunun dışında, şeyin elden çıkmasının hakkaniyete aykırı bir idari tasarrufla yapılan bir kamulaştırma işlemine dayandığı veya çalınan şeyin hala hırsızın zilyetliğinde olduğu hallerde, zilyedin zamanaşımına dayanıp dayanamayacağı konusunun tamamen tartışmalı olduğu göz ardı edilmeyecektir.3 Bu makalede bu tür bir konunun etraflıca ele alınması halinde, bu ek sorunun tartışılması sonucunda belirlenen çerçeve aşılacaktır.

II. MALİKİN İADE TALEBİNİN ZAMANAŞIMI

2001 yılındaki Borçlar Hukuku Reformu’na kadar Alman Medeni Kanunu prg. 985’ten doğan iade talebinin zamanaşımına tabi olup olmadığı konusu tartışmalıydı.4 Bu konuda yayınlanan tek mahkeme kararında, Münih Eyalet Mahkemesi bu talebin zamanaşımına tabi olduğunu kabul etti.5 Bugün ise bu konu artık tartışmalı değildir. Mülkiyet hakkından doğan iade taleplerinin 30 yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı Alman Medeni Kanunu prg. 197/I-2’de açıkça düzenlenmektedir. Alman Medeni Kanunu prg. 200, talebin doğduğu anı zamanaşımının başlangıcı olarak belirlemiştir.

Hukuk kurulunun tavsiye kararında, iade talebine ilişkin zamanaşımının hukuki işlem güvenliği ve hukuk barışı için gerekli görüldüğü, çünkü belirli bir süreden sonra bir talebin mevcudiyeti ve uygulanabilirliğine ilişkin belirsizliğin sona ermesi gerektiği ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Bu karar uyarınca ayrıca, iade talebine ilişkin zamanaşımının yalnızca hırsızı ve kazandırıcı zamanaşımıyla (Alman Medeni Kanunu prg. 937) veya açık arttırmayla mülkiyeti iktisap edebilecek (Alman Medeni Kanunu prg. 935/II) diğer kötü niyetli zilyetleri değil, aynı zamanda iyi niyetli kişiyi de koruduğu belirtilmektedir. Çünkü mülkiyetin kazandırıcı zamanaşımıyla veya açık arttırmayla iktisap edilmesi de kötü niyet itirazı ileri sürülebilmesi imkânını ortadan kaldırmaz. İktisap eden iyi niyetli kişi de ancak zamanaşımı süresinin sona ermesinin ardından, haklarını herhangi bir kimsenin artık talep konusu yapamayacağından emin olabilir. Aynı şekilde, değerli sanat eserleri bakımından da iktisap eden iyi niyetli kişi de kötü niyetli zilyedin ileri süreceği bir takım taleplere muhatap olma ve (geçerli) iktisabının dava konusu yapılması tehlikesine maruz kalabilir.6