Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

–Türkiye’de Kriminolojinin Tarihi (I)– Türkiye’de Kriminolojinin Geçmişi ve Geleceği (Var mıdır?)

–History of Criminology in Turkey (I)– The Past, Present and Future of Criminology in Turkey (Is There?)

Veysel DİNLER

Türkiye’de kriminolojiyle ilgili çalışmalar, 1930’lardaki üniversite reformu yıllarında başlamış olmakla birlikte, bugün yeterince gelişme gösterememiştir. Henüz lisans ve lisansüstü düzeyde bir program olmadığı gibi, birkaç araştırma merkezi dışında, kriminolojiyle ilgili kurumsallaşma gerçekleşememiştir. Son zamanlarda kriminolojiyle ilgili yayınlar çoğalırken, düzenli bir sürekli yayından söz etmek zordur. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de kriminolojinin geçirdiği evreleri inceleyerek, geleceğine yönelik öngörüler ortaya koymaktır. Bu doğrultuda Türkiye’de kriminoloji öğretim, yayın, kurumsallaşma gibi yönlerden kronolojik olarak ele alınmıştır. Bu aşamada literatür ve katalog taraması yapılmıştır. İkinci olarak Türkiye’de kriminolojinin gelişmesinin önündeki engeller ve yapılması gerekenler konusunda alandan akademisyenlerle görüşmeye yapılmıştır. Esasen Türkiye’de kriminolojiye var olan ilgiye rağmen, kurumsallaşma problemleri çalışmalara ket vurmaktadır.

Türkiye’de Kriminoloji, Kriminoloji Yayınları, Kriminolojinin Kurumsallaşması, Kriminolojinin Gelişimi, Kriminolojinin Sorunları.

Even though criminological studies began in the 1930 s with the reformation of universities, it is difficult to argue that criminology has progressed sufficiently in Turkey. This is evidenced in part by the lack of undergraduate and graduate programs in criminology, in addition it has not seen institutionalized except in very few research centers. Recently, while the number of topical publications are on the rise, there is no regular journal focused particularly in criminology. The aim of this paper to provide foresight into the future of criminology in Turkey, evaluating its progress. Educational and institutional sides of the issue and publications will be discussed chronologically. This will include a literature and catalog review. Later it will examine interviews with scholars about the obstacles to criminology’s progress and will discuss what possible solutions exist. In short, despite the sufficient interest in criminology in Turkey, institutionalization problems are the biggest barrier to its development.

Criminology in Turkey, Criminology Publications, Institutionalization of Criminology, Progression of Criminology, Problems of Criminology.

GİRİŞ

Bu çalışmayı yapma isteğini uyandıran en önemli gelişme, 2011 yılının Eylül ayında Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenen Avrupa Kriminoloji Topluluğu (European Society of Criminology – ESC) 11. Kongresi olmuştur. Diğer bilimsel toplantılarda olduğu gibi, bildiri sunmanın yanı sıra dünyanın diğer ülkelerinden gelen bilim insanlarının bildirilerini dinlemek ve ileriye yönelik işbirliği sağlamak üzere tanışmak benim için de önemli idi. Kongre programında1 hangi bildirileri izleyeceğimi belirlerken, aynı zamanda bildiri sunacakların nereden katıldığına da dikkat ediyordum. Türkiye’den ise sadece iki katılımcı vardı. Diğer katılımcı, uluslararası bir bilişim firmasında suç önleme ile ilgili yazılımlarla uğraşan ABD asıllı bir bilgisayar mühendisi idi. Türkiye açısından dikkat çekici olan şuydu: Nüfus ve üniversite sayısı bakımından kat be kat daha büyük olduğu birçok ülkeye göre katılımcı sayısı oldukça düşüktü. Örneğin Hollanda gibi Türkiye nüfusunun neredeyse onda birine sahip nüfusu olan bir ülkeden gelen katılımcı sayısı 50’ye yakındı. Yunan akademisyenlerden de katılım 10’un üzerindeydi. Bu durum Türkiye’de kriminolojinin durumu hakkında bir düşünme fırsatı verdi.

Türkiye hakkında en yalın gerçek kriminolojinin bir bilim disiplini olarak hala gelişmemiş olmasıdır. Zira kriminoloji ile bir şekilde uğraşmak durumunda olanlar, bu alanı ana alan olarak kabul etmemekte; kendi asli çalışmalarının yanında (kriminolojik açıdan) suçla ilgili çalışmalar yapmayı tali bir konu olarak görmekteler. Türkiye’de kriminolojiyle ilgili diğer bir sorun ise, konunun ilgisizleri tarafından hiç bilinmemesi veya kriminalistik başta olmak üzere diğer bilim dallarıyla karıştırılmasıdır. ESC Kongrelerinde iki-üç gün süreyle açık olan ve dünyanın en önemli akademik yayın kuruluşlarının yayınlarını sergiledikleri stantlarda kriminolojinin dünyada hangi aşamalara geldiği rahatlıkla gözlenirken; 2002 gibi çok da eski sayılmayacak bir tarihte Türkiye’de “kriminolojinin kriminalistik olmadığı”nın bilimsel bir makale ile açıklanması gerekiyordu.2 Türkiye’de kriminolojinin hal-i pürmelali “kriminoloji” başlığıyla yazılmış kitap/ders kitabı sayısının iki elin parmaklarını geçmemesiyle özetlenebilir.

Bir sonraki yıl ESC’nin 12. Kongresi Bilbao’da yapıldı. Neyse ki, burada Vilnius’tan çok daha iyi bir manzara söz konusuydu. Türkiye’den gelen 10 civarında olan katılımcının, farklı üniversite ve çeşitli disiplinlerden gelmesi daha umut verici bir durumdu. En önemlisi de Türkiye’de kriminolojinin hukuki pozitivizm ile adli bilimsel çalışmalar (kriminalistik) arasında sıkıştığı ve özgün bir gelişme gösteremediği, Türkiye’den bir katılımcı tarafından bildiri olarak sunuldu.3 ESC’nin takip eden kongrelerinde katılımcı sayısı ve disiplin çeşitliliği aşağı yukarı benzer şekilde devam etmektedir.4 Türkiye’deki üniversite ve akademik çalışan sayısı dikkate alındığında, bu katılımın yetersiz olduğu oldukça açıktır. Elbette ki ESC veya bir başka kuruluşun düzenlediği konferanslar bu değerlendirmede tek başına ölçüt olamaz. Ancak bu durum, Türkiye’de kriminolojinin durumu üzerinde düşünmek için bir başlangıç noktası oluşturmuştur.