Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hukuk Öğreniminin Epistemolojik Temellendirimine Dair Dibace -teknokrasiden Filozofiye-

A Preamble on the Epistemological Basis of Legal Education -From Technocracy to Philosophy-

Muharrem KILIÇ

Modern pozitivist hukuk kavramı, ne yazık ki hukuk öğrenimini hukuk teknokrasisine indirgemiştir. Ancak ideal hukuk öğrenimi, insanlığın kültürel mirası olan dört antik erdemi (yani bilgelik, cesaret, ölçülülük ve adalet) ideal edinmeyi amaçlamalıdır. Bundan dolayı hukuksal bilginin epistemolojik karakteri, eğitim sürecinde felsefi perspektivizmi gerektirir. Böylesi bir felsefi perspektivizme bağlanmış hukuk öğrenimi, kuşkusuz, hukukçu figürlerde, ontolojik, epistemolojik ve aksiyolojik bir bilinçlilik yaratacaktır.

Hukuk Öğrenimi, Hukuk Teknokrasisi, Epistemoloji, Hukukçu Figürü.

The modern pozitivistic legal concept, unfortunately has reduced the legal education to the legal technocracy. However ideally legal education must aim to idealize four antique virtues (i.e. wisdom, courage, proportionality and justice) which are the human beings’s cultural legacy. Inasmuch as the epistemological charactheristics of legal knowledge requires an philosophical perspectivism on the educational process. The legal education depended on such a philosophical perspectivism will surely create an ontological, epistemological and axiological consciousness in juristic figures.

Legal Education, Legal Technocracy, Epistemology, Juristic Figure.

GİRİŞ

Yerleşik modern hukuk algımızın değer-merkezli meşruiyet perspektifinin yoksunluğu ile muallel olan pozitivistik karakteristiğinin, ne yazık ki hukuk öğrenimini hukuk teknisyenliğine/teknokrasisine indirgediği ortadadır. Hukukun hem bireysel ve hem de toplumsal vicdanda meşruiyet zeminini kuracak olan aksiyolojik boyutunu göz ardı eden bu bakışaçısı hukuk öğrenimini bir mevzuat öğretimine ya da belletimine dönüştürmüştür. Mevzuat öğretimine indirgenen hukuk tahsilinin, hukuk tarihinde hukuk düşüncesinin temelini teşkil eden adalet idesinin özsel değerini ne ölçüde öğrencilere benimsetebildiği ya da onlarda ne denli bilinç düzeyi yarattığı tartışmalıdır.

Böylesi bir hukuk perspektifine dayalı hukuk öğreniminin ortaya çıkardığı hukuk aklının oluşturduğu tecrübi birikim ve hukukçu profili, özellikle son yıllarda ciddi anlamda kamu vicdanında sorgulanmaktadır. Hukuk kavramını salt olarak düzen boyutuna indirgeyen bu algının yarattığı hukuk öğretiminin oluşturduğu tablonun dönüşümü ancak hukukun aksiyolojik ve sosyolojik boyutlarıyla kavranması ile mümkün görünmektedir. Temelde yatan sorun, hukuk üzerine ortaya konan tekil zihinsel ve kurumsal mesainin mesleki bir bilgi olarak öğretimine odaklanmasıdır. Bu görüş sığlığı, hukukun bizatihi kendisi üzerine düşünümü mümkün kılacak olan zihinsel vasatı boğmaktadır. Pozitif hukuk ile onun ontik varlığını anlamlı kılan değer alanı arasına sıkışmış bir hukuk öğretimi ve bunun ayarında bile olmayan bir hukukçu profili ile karşı karşıyayız. Hukuka bir bilgi nesnesi olarak yönelen özne ile ontik bir varlık olarak hukuksal bilgi arasında ontolojik bir gerilim söz konusudur.

Yalnızca hukuk evrenimize ve hukukçularımıza indirgeyemeyeceğimiz bu temel meselenin kökeninde kuşkusuz, bir algı sorunu yer almaktadır. Sözü edilen algı sorununun bir yansıması olan hukuk öğretiminin bu bilinç ile problematize edilmesi zorunludur. Söz konusu algı sorununa bir ufuk arayışı bağlamında, kadim erdem filozofisinin öngördüğü temel erdemlerin (adalet, bilgelik, cesaret ve ölçülülük) belirleyici olacağı hukukçu davranış formlarının kazanımı, bir hukuk öğrenimi idealitesi olarak tartışma konusu yapılacaktır.