Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Saticinin Ayiptan Sorumluluğu

The Responsibility of the Reseller Regarding the Defects

Özlem ACAR

Satıcının ayıptan sorumluluğuna ilişkin hükümler, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219 ve 231’inci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Satıcının ayıptan sorumluluğu, satılan maldaki eksiklik veya bozukluklar nedeniyle alıcının o maldan beklenen yararı elde edememesinden satıcının sorumlu olmasıdır. Satıcı, alıcıya karşı, söz verdiği ve bildirdiği niteliklerin satılan malda bulunmamasından sorumlu olduğu gibi, böyle bir söz vermediği durumlarda da malın niteliğini etkileyen ve alıcının maldan yararlanmasını ortadan kaldıran eksikliklerin doğurduğu ayıplardan da sorumlu olacaktır. Satılanda ortaya çıkan ayıplar maddi, ekonomik veya hukuki ayıp olarak ifade edilebilir.

Ayıba Karşı Tekeffül, Ayıplı Mal, Alıcı, Satım Sözleşmesi, Satıcı.

The convictions related to the responsibility of the reseller regarding the defects, are regulated in between the 219th and 231st clauses of the Turkish Law of Contract, 6098. The responsibility of the reseller is resulted as a consequence of disutility of the good for the buyer, since the good has defects or malfunctions. The reseller is responsible against the buyer for lack of any qualifications of the good he/ she expressed to exist, also he/she is responsible for any defects that prevents the utilization of the good, resulted as the lack of any qualifications, even in the condition that he/she hasn’t expressed.

Warranty Against Defects, Defective Good, Customer, Sales Agreement, Reseller.

I. SATICININ AYIPTAN SORUMLULUĞUNUN TANIMI, HUKUKİ NİTELİĞİ

Genel olarak ayıp, satılan malda alıcının tümüyle ya da kısmen yararlanmasını engelleyen bir takım eksiklik ya da bozuklukların bulunmasıdır1. 6502 sayılı TKHK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasında ise ayıplı mal şu şekilde tanımlanmıştır: “Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.

Satıcının ayıptan sorumluluğu ise satılan maldaki eksiklik veya bozukluklar nedeniyle, alıcının o maldan beklenen yararı elde edememesinden satıcının sorumlu olmasıdır2. TBK md. 219/f.1 hükmüne göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmamasından da sorumludur”. O halde satıcı, alıcıya karşı, söz verdiği ve bildirdiği niteliklerin satılan malda bulunmamasından sorumlu olduğu gibi, böyle bir söz vermediği durumlarda damalın niteliğini etkileyen ve alıcının maldan yararlanmasını ortadan kaldıran eksikliklerin doğurduğu ayıplardan da sorumlu olacaktır. 6502 sayılı TKHK’nın 8. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye göre “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir”. Görüldüğü gibi TKHK, TBK’da olduğu gibi, satıcının söz verdiği ve bildirdiği niteliklerin malda bulunmamasından sorumlu olacağını, bunun dışında tüketicinin maldan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya azaltan ayıplardan da satıcının sorumlu olduğunu hükme bağlamıştır.

TBK md. 219/f.2 hükmüne göre satıcı, herhangi bir taahhütte bulunmamış olsa dahi, malda zorunlu olarak bulunması gereken, alıcının maldan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya azaltan ayıpların varlığını bilmese bile alıcıya karşı sorumlu olacaktır. Söz konusu yükümlülük yasadan kaynaklandığından, kanuni bir borç olarak kabul edilmektedir3.