Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Alacaklı ve Borçlu Sıfatının Birleşmesi (bk m. 116)

Mustafa Alper GÜMÜŞ

I. “BORÇ” KAVRAMI IŞIĞINDA “BİRLEŞME” KURUMUNA GENEL BİR BAKIŞ

Bir “borç (Almanca: Obligation, Latince: obligatio) bakımından alacaklı ve borçlu sıfatının, aynı malvarlığı kesimi içinde, aynı kişide birleşmesi, kısaca birleşme (Vereinigung, Konfusion), “borcu sona erdiren bir sebep” olarak BK m.116’da düzenlemiştir. Madde şu şekilde kaleme alınmıştır: “Alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının bir şahısta içtimaiyle borç sâkıt olur (f.1). Bu içtimaın zevaliyle borç avdet eder (f.2). Gayrimenkul rehni ile kıymetli evrak hakkındaki hususî hükümler bakidir (f.3)”. BK m.116’nın mehazını oluşturan İBK m.118’in Almanca metnine göre ise, “Alacaklı ve borçlu sıfatı bir kişide bir araya gelirse, “alacak birleşme ile sona ermiş sayılır (f.1). Birleşmenin bozulmasıyla alacak tekrar canlanır (f.2). İpotekli borç senedi ve kıymetli evraka ilişkin özel hükümler saklıdır (f.3)”.

Alacaklı ve borçlu sıfatlarının -aynı malvarlığı içerisinde- bir kişide birleşmesinin yarattığı “borcun sona ermesi sonucu”, artık ifadan beklenen amaca ifa veya başka bir yolla ulaşılmasının imkansız oluşu olgusuna dayanır1. Bu durumda kişinin kendi kendine hem alacaklı hem de borçlu olmasının hiç bir anlamı yoktur2. Diğer bir deyişle birleşme ile sözleşmeden beklenen amaç ortadan kalkmış olmaktadır3. Dolayısıyla birleşme, bir kanun hükmü ile BK 116’da düzenlenmeseydi bile, borcun sona erme sonucu -2.fıkra hükmü dışında- doğal bir sonuç olarak kabul edilmeliydi4.

BK m.116, “borca” ilişkin bir sona erme sebebidir. “Dar anlamda borç ilişkisi” olarak da nitelenen “borç” kavramı bir hukuksal ilişki olup, zorunlu olarak en azından iki kişinin varlığını gerektirir. Bir tarafta hak sahibi kişi olarak alacaklı, öte yanda yükümlü kişi olarak borçlu. Sonuçta temelinde bir hukuksal ilişki olan borçta (Obligation), edimsel yüküm (Schuld) ve alacak (Forderung) bir hukuksal bir bağ ile -Romalıların deyimiyle bir vinculum iuris ile- birbirine bağlanmıştır. Buna göre alacak (Forderung), bir edime yönelik hakkı; edimsel yüküm (Schuld)5, bir edime yönelik yükümü; borç ise, alacak hakkı sahibi alacaklı ve edim yükümlüsü olan borçlu arasındaki hukuksal bağı (ilişkiyi) ifade eder; bu bağ nedeniyledir ki, alacaklı borçludan yükümlü olduğu edimi yerine getirmesini talep etmeye yetkilidir6. Borç kavramı, bir hukuki ilişki olması nedeniyledir ki “dar anlamda borç ilişkisi” olarak nitelenir. Türk Hukuk öğretisinde “Obligation” ve “Schuld” kavramları arasındaki ayırım her iki kavramın da “borç” kavramı ile karşılanmaya çalışılması sebebiyle yazılan eserlere tam olarak yansıtılamamaktadır7. Bu noktada “borç” kavramının “borç ilişkisi” kavramından da ayırt edilmesi gerekir. İlk planda söylenebilecek olan alacak ve edimsel yüküm borcun konusu iken; borcun borç ilişkisinin semeresini (ürününü) oluşturduğudur. Borç ilişkisi iki kişi arasındaki hak, edimsel yüküm, görev ve yetkilere kaynaklık eden bir hukuksal ilişkidir. Gerçekten “geniş anlamda borç ilişkisi” olarak da adlandırılan borç ilişkisi, iki kişi arasındaki hukuksal ilişkiye dayalı bir organizma (uzviyet) olarak, borçlara (Obligation), haklara (örneğin, -hak olarak kabul edilirse- def’i hakkı, yenilik doğuran haklar, temsil hakları vs8) ve görevlere (örneğin, yüklenti) kaynaklık eder9. Bu noktada GAUCH/SCHLUEP/SCHMID10 borç ilişkisinin, yapısal (zorunlu) unsuru olarak asgari bir adet borcun varlığını gerekli kıldığını vurgular. Ancak bize göre –edim yükümünden bağımsız borç ilişkisi ayrı bir kategori olarak değerlendirilmek şartıyla- bir borç ilişkisinin varlığı için “borcun” varlığı olmazsa olmaz şarttır. Ancak bir borç ilişkisine varlık verecek borcun sayısı, somut olaya göre değişir. Örneğin satım sözleşmesine veya önalım, alım, geri alım yenilik doğuran haklarının kullanılmasına dayalı olarak ortaya çıkan “satım ilişkisi” en az iki borcun varlığını gerekli kılarken; bağışlama vaadi için tek bir borcun varlığı yeterlidir. Edim yükümünden bağımsız borç ilişkisi ise ihlali tazminat ödeme edimsel yükümünün ve dolayısıyla tazminat borcun doğumuna yol açan “(edim unsuru içermeyen) yükümlerden” oluşur. Dolayısıyla edim yükümünden bağımsız borç ilişkisinde yüküm ihlaline kadar, hukuksal ilişki edimsel yükümden ve bu kapsamda borç unsurundan yoksundur; yüküm ihlali ancak beraberinde tazminat borcunun doğumuna yol açar11.