Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Muhakemesi Hukukunda Adil Yargılanma Hakkı

Özge SIRMA

Adil yargılanma hakkı (Right to Fair Trial), hukukun üstünlüğü kavramını oluşturan en önemli öğelerden birisidir. Hukuk devletinde, toplumdaki her birey gibi, sanık da kendini savunma ve suçsuzluğunu kanıtlama hakkından yararlanır1. Bu nedenle anılan hak ceza muhakemesi hukuku bakımından da büyük önem arzetmektedir. Çalışmamızda adil yargılanma hakkının gelişimi, tanımı ve unsurlarının yanı sıra söz konusu hak ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına da yer verilerek adil yargılanma hakkının ceza muhakemesi hukukundaki yeri ortaya konmaya çalışılacaktır.

I. Adil Yargılanma Hakkı Kavramının Gelişimi

II. Dünya Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler Örgütü’nün yayınladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile ilk defa uluslararası bir belgede keyfi tutuklama ve hapsetme yasağı, işkence yasağı, suçsuzluk karinesi gibi ceza muhakemesi hukukunu ilgilendiren pek çok ilke yer buldu. Tüm bu ilkelerin yanı sıra Beyanname’nin 10. maddesinde herkese gerek medeni hukuk gerekse ceza hukuku yargılamaları bakımından hakkaniyete uygun ve aleni yargılanma hakkı tanındı. Kuşkusuz bu ilke bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından yargılanma hakkını da içermektedir2. Bu madde, yukarıda sayılan haklardan başka, ceza yargılamasını ilgilendiren bir genel ilkeye daha yer vermektedir: “adil duruşma yapılması (hakkaniyete uygun yargılanma hakkı)”3,4. Bu ilkeler 04 Kasım 1950 tarihli “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” nde ve daha sonra 19 Aralık 1966 tarihli “Siyasi Haklar Bildirgesi5nde de yer almıştır.

Kökleri Manga Carta’ya uzanan adil yargılanma kavramı (consept of fair trial), kaynağını Anglo- Amerikan Ceza Muhakemesi Hukukunda yer alan “due process of law (adaletin yöntemine uygun bir yargılama ile dağıtımı)” kavramında bulmaktadır. Sonraları geliştirilen bu kavram Amerikan Federal Anayasası’ na girmiştir6.