Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Paranın Değer Kaybı Bağlamında Aşkın Zarar

Excess Damage in the Context of the Depreciation of Money

Özcan GÜNERGÖK

Türk Borçlar Kanunu sistemine göre bir para borcunun ifasında temerrüde düşen borçlu temerrüde düşmede kusuru olmasa dahi temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür. Temerrüt faizinin alacaklının alacağından uzak kalması sebebiyle uğrayacağı zararları karşılayacağı söylenebilirse de, bu sonuç her zaman gerçekleşmeyebilir. Bazı hallerde alacaklının geç ifa nedeniyle uğradığı zararlar temerrüt faizini de aşabilir. İşte bu gibi durumlarda kanun koyucu tarafından temerrüde düşmekte kusurlu olan borçluya alacaklının gecikme faiziyle karşılanamayan zararlarını giderme yükümlülüğü de getirilmiştir. Türk Borçlar Kanunu m. 122 hükmü gereği, para borçlarında temerrüde düşen borçlu alacaklının temerrüt faiziyle karşılanamayan zararlarını da gidermek zorundadır. Aşkın zarar olarak adlandırılan bu zarar farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Alacaklının alacağına geç kavuşması nedeniyle kredi almak zorunda kalması, borçlunun geç ifası nedeniyle alacaklının bir başka borç ilişkisinde kendi yükümlülüğünü ifa edememesi ve bundan dolayı cezai şart ödemesi, icra takibine maruz kalması nedeniyle ilave giderler oluşması vb. gibi haller bu çeşitliliğe örnek olarak gösterilebilir. Temerrüt faizi ile alacaklının gecikmeden kaynaklanan zararlarının karşılanması amaçlanır. Bu amacı sağlamak, ekonomik verilerle uyumlu bir temerrüt faizi sisteminin kurulmasına bağlıdır. Bu düzenin sağlanamaması durumunda kötüniyetli borçlular geç ifa ile avantaj elde etmeye çalışacaklardır ki, bu bilinen bir olgudur. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, alacaklının alacağını geç elde etmesi nedeniyle paranın alım gücündeki azalmanın karşılanmamasını mülkiyet hakkının ihlali olarak görmektedir. Adli yargı ise Anayasa yargısı ile uyumlu bir uygulama içinde değildir. Bu makalede adli yargının uygulaması eleştirilerek paranın alım gücündeki kayıpların aşkın zarar kapsamında olduğu ve tazmini gerektiği görüşü savunulmaktadır.

Aşkın Zarar, Munzam Zarar, Temerrüf, Faiz, Faizle Karşılanamayan Zarar.

A debtor who defaults in the performance of a monetary debt is obliged to pay default interest, even if there is no defect in defaulting. Although it can be said that the default interest will cover the losses incurred by the creditor due to the distance from the receivable, this result may not always be realized. In some cases, the losses may also exceed the default interest. In such cases, the obligation has also been imposed by the legislator on the debtor who is defective in default to repair the creditor’s losses that cannot be covered by the delay interest. According to the provision of Article 122 of Turkish Code of Obligations, the debtor who defaults on money debts must also compensate the losses of the creditor that cannot be covered with default interest. With the default interest, it is aimed to cover the losses of the creditor arising from the delay. The Constitutional Court and the European Court of Human Rights consider the failure to cover the decrease in the purchasing power of money as a violation of the right to property in the face of the creditor’s late receipt of the receivable. The judicial judiciary, on the other hand, is not in a practice compatible with the Constitutional judiciary. In this article, the application of judicial jurisdiction will be criticized and the opinion that losses in the purchasing power of money are within the scope of excess damage and compensation is required will be defended.

Excess Damage, Additional Damage, Default, Interest, Damage That Cannot be Covered by Default Interest.

GİRİŞ

Anayasa Mahkemesi son yıllarda önüne gelen bireysel başvurulara ilişkin verdiği bazı kararlarında, alacaklının alacağına geç kavuşması nedeniyle alacağının ekonomik koşullardan dolayı alım gücünün azalmış olması karşısında mülkiyet hakkının ihlal edilmiş olacağı sonucuna varmıştır. AYM’nin görüşü alacağına geç kavuşan alacaklının zararlarının giderilmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Bu da özel hukuk alanında aşkın zarar ile ifade edilebilir. AYM’nin kararlarından sonra, Yargıtay’ın bazı Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu bu konuda farklı kararlar vermiştir.

Bir yanda Anayasayı yorumlayarak bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilip edilmediğini belirleyerek olumsuz sonuçları gidermeye çalışan Anayasa Yargısı, diğer tarafta yürürlükteki hukuku uygulayan adli yargı ortak bir noktada buluşamamış görünmektedir. Adli yargıda da Yargıtay’ın birbirleri ile çelişen kararları bulunmakta, istikrarlı, yeknesak uygulama sağlanamamaktadır.

Bu çalışmada mevcut olgular göz önünde bulundurularak ortaya çıkan sorunun aşkın zarar kapsamında değerlendirilmesi ve çözüm önerilerinde bulunulması amaçlanmaktadır.