Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Editoryal

TFM, 2015 yılında ticaret ve fikri mülkiyet hukuku için bir uluslararası akademik platform olma fikriyle yayın hayatına başladı ve bu sayı ile birlikte 9. yılını tamamlamış oldu. Artık arşivimizde ticaret ve fikri mülkiyet sahasında seçkin çalışmalar ile dolu 18 sayı yer alıyor. Amacımız hukuk literatürüne, hukuk uygulamasına ve en nihayetinde hukukun nihai hedefi olan adalet ve hakkaniyetin hayat bulmasına katkı sunmaktır. Bu çizgide, ilk sayımızdan bu yana bizi yalnız bırakmayan, yazı ve fikirleriyle destek olan herkese teşekkür ediyoruz.

Ülkeler için ekonomik bağımsızlığın önemi tartışılmazdır. Ticaret hayatını düzenleyen kuralların bağımsız olarak şekillenmesi de aynı önemi haizdir. Teknolojik gelişmelerin dünyayı bir birim haline getirmiş olması bu gerçekliği değiştirmemektedir. İnsan ve eşyanın doğasındaki ortak yönler nedeniyle birtakım kurum ve kuralların farklı toplumlarda veya farklı zamanlarda aynı şekilde işlemesi kaçınılmazdır. Borçlar hukuku başta olmak üzere, geçmişten bu yana dünya üzerindeki birçok hukuk sisteminin temel alanlar için öngördüğü çözümlerin aynı olması bunların doğasındaki benzerlik veya bir tür temel kod yeknesaklığından kaynaklanmaktadır.

Günümüz uluslararası ticaret hukukunun yeknesak kurallarının temelinde, ülkelerin değil, uluslararası ticareti ağırlıklı olarak kontrol eden aktörlerin her ülkede farklı bir ulusal hukuk ile karşılaşmak istememesi ve bu nedenle özgün ulusal hukuklara karşı çekimser olması yatmaktadır (Jürgen Basedow, (2003), Worldwide Harmonisation of Private Law and Regional Integration - General Report, Uniform Law Review, 1/2 33). Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında başta ticaret hukuku olmak üzere hukuk alanında Batı’dan alınan kanunların önemli bir yer tutması, Tanzimat’tan hemen sonra Batı’dan kanun alma geleneğinin ticaret kanunu ile başlaması, sanayi ve teknoloji alanındaki konumu sebebiyle bu alanda acil yasal düzenlemeye ihtiyacı olmadığı halde bu geleneğin fikri ve sınai mülkiyet hakları alanını düzenleyen marka, patent ve telif haklarına ilişkin mevzuatla devam etmesi dikkat çekicidir.

Bulunduğumuz yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılıdır. Ticaret hukuku alanındaki ilk kanunun, Osmanlı Devleti tarihinde bir kırılma noktası olan 1839 tarihli Tanzimat’ı müteakip Fransa’dan 1850 tarihinde alınmasının üzerinden iki asra yakın, Cumhuriyet’in kuruluşunu müteakip yapılan hukuk reformu ve bu kapsamda Batı’dan alınan kanunların üzerinden yaklaşık bir asır geçmiştir. Kanunlar insan ve toplumun aynasıdır. Ancak bir toplum içinde, onun tarih ve kültüründen süzülen kurallar, o toplumun sorunlarına çare üretebilir. Bu nedenle kanun yapma süreçlerinde ülke ve toplumun gerçeklik ve ihtiyaçlarının çok iyi analiz edilmesi büyük önem arz etmektedir.

Hukuk uygulamasının bu alandaki akademik çalışmalar bakımından büyük kıymeti haiz olduğu tartışmasızdır. Zira her dosya ve her karar, hukukun hayata yansımasına dair onlarca tecrübe içermektedir. Bu nedenle, ticaret ve fikri mülkiyet hukuku sempozyumlarına bulunduğumuz yılda “yargı kararları” temasıyla devam ettik.

Bu usule yargı ve sektör uygulaması ile iş birliği içinde devam etmek ve TFM’de yerel ve uluslararası uygulamayı özlü bir şekilde yansıtan ve bunlar için öneriler içeren çalışmalara yer ayırmak istiyoruz.

En içten saygılarımızla,

TFM