Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İçtihadı Birleştirme Kararını Beklerken: Rekabet Yasağından Doğan Uyuşmazlıklarda Görevli Mahkeme

In the Eve of Unification of Judgments Decision: The Court in Charge of the Disputes Arising from the Non-Compete Obligation of the Worker

Batuhan ÖZKAN

Türk Borçlar Kanunu m.444 ve devamında düzenlendiği üzere işçi, işverene karşı iş sözleşmesinde yer verilmek veya ayrıca sözleşme yapılmak suretiyle iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet etmeme borcu altına girebilmektedir. İş ilişkisinin sona ermesinden sonra rekabet etmeme borcundan kaynaklı uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin tespiti hususu tartışmalıdır. Öğretide bir görüş, asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağını savunurken diğer görüş iş mahkemelerinin görevli olacağı yönündedir. Nitekim, uygulamada da görüş birliği bulunmamaktadır. Uygulamada görüş birliğinin bulunmaması yargı kararlarında istikrarın sağlanmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum, kanuni belirlilik ilkesine aykırılık teşkil etmekte ve adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir. Çalışmamızda, Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay tarafından verilen kararlar çerçevesinde İş Mahkemeleri Kanunu m.5 ile Türk Ticaret Kanunu m.4 ve m.5 hükümlerinin incelenmesi ile anılan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Çalışmamızın ilk bölümünde, görevli mahkemeye ilişkin öğretide savunulan görüşler mahkeme kararları çerçevesinde incelenecektir. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise, görevli mahkemenin belirlenmesine yönelik öğretide ve uygulamada kabul edilen kıstaslar doğrultusunda kişisel görüşümüz gerekçeleriyle açıklanacaktır.

İş Hukuku, İş Sözleşmesi, Rekabet Yasağı Sözleşmesi, Görevli Mahkeme, İşçinin İş İlişkisinin Sona Ermesinden Sonra Rekabet Etmeme Borcu.

The non-compete obligation of the worker towards the employer, which can be included in the employment contract or can be signed after the termination of the employment contract is regulated in the Turkish Code of Obligations (Article 444 and further). The determination of the court in charge of the disputes arising from the non-compete obligation of the worker after the employment relationship is controversial and there is no consensus in the doctrine and court decisions. One opinion argues that Commercial Courts of First Instance are in charge while others argues that Labour Courts will resolve the dispute. The lack of consensus in practice negatively affects the stability and reliability in judicial decisions. This situation violates the principle of legal certainty and violates the right to a fair trial. In our study, firstly the legal opinions on this subject in the doctrine will be examined within the framework of court decisions. In the second part of our study, our opinion will be explained with its justifications, based on the criteria accepted in the doctrine and court decisions regarding the determination of the competent court.

Labour Law, Employment Contract, Non-Compete Agreements, Competent Court, Non-Compete Obligation of the Worker Towards the Employer After the Termination of Employment Contract.

Giriş

Kişinin dilediği alanda çalışma ve sözleşme yapma özgürlüğü Anayasa m.48 hükmü ile güvence altına alınmış olmakla birlikte çalışma ve sözleşme yapma özgürlüğüne birtakım sınırlandırmalar getirilmiştir. Bunlardan biri iş hukukunda öngörülen rekabet yasağıdır.1 Rekabet yasağı, iş ilişkisi süresince ve rekabet yasağı kaydı yahut ayrı bir sözleşme yapılması suretiyle iş ilişkisi sonrasında belirli faaliyet alanında, belirli coğrafi bölgede ve belirli bir süre için işçinin işverene rakip olmasını engelleyen vaat olarak tarif edilmektedir.2 Öğretide, rekabet yasağının bireysel menfaat ve toplumsal menfaat arasındaki dengeyi sağlama amacı üstlendiği ifade edilmektedir. Buna göre, sözleşme ve çalışma hürriyeti işçinin bireysel menfaatini korumayı amaçlarken serbest piyasa ve rekabet ortamının korunması toplumsal menfaati korumaya yöneliktir.3

Rekabet yasağının kaynağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu4 (“TBK”)’dur. Kanun koyucu, işçinin rekabet etmeme borcunu iş sözleşmesi sırasında ve iş sözleşmesi sonrasında olmak üzere zaman bakımından ikili ayrıma giderek düzenlemeyi tercih etmiştir. TBK m.396/III hükmü, iş ilişkisi boyunca işçinin işverene karşı sadakat borcu nedeniyle üçüncü kişiye hizmette bulunamayacağını ve işvereni ile rekabet edemeyeceğini öngörmektedir. İşçinin iş sözleşmesi boyunca işvereni ile rekabet etmeme borcunun kaynağı işçinin sadakat borcudur.5

Rekabet yasağı ile serbest rekabet ortamına ve sözleşme hürriyetine karşı istisnai bir niteliğe sahip olan işverenin üretim faaliyetleri, “know-how” olarak adlandırılan iş sırları ve müşteri çevresi koruma altına alınmaktadır.6 Bu nedenle rekabet yasağının, serbest rekabet ortamı çerçevesinde işçinin sözleşme hürriyeti ile işverenin işine dair her türlü emek, bilgi ve birikiminin korunması menfaatleri arasında dengeyi sağlamak amacını üstlendiği öğretide ifade edilmektedir.7

Çalışmamızda cevaplanmak istenen hukuki sorun, TBK m.444 vd. hükümlerinde düzenlenen iş ilişkisinin sona ermesinden sonraki rekabet etmeme borcundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda8 hangi mahkemenin görevli olduğudur. Belirtilmelidir ki, iş ilişkisi sırasında rekabet etmeme borcuna aykırılık halinde uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceği hususu tartışmasızdır fakat iş ilişkisinin sona ermesinden sonra rekabet etmeme borcuna aykırılıktan kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin belirlenmesi hususunda öğretide görüş birliği mevcut değildir. Bu nedenle, iş ilişkisi sırasında işçinin rekabet etmeme borcu çalışmamızın kapsamı dışında tutulmuştur.

İş ilişkisinin sona ermesinden sonraki rekabet etmeme borcuna aykırılık ve görevli mahkemenin tespiti konusu öğretide birçok defa değerlendirilmiş olup bu alanda değerli eserler ortaya konulmuştur. Genel hatlarıyla konunun birçok eserde ele alınmış olması sebebiyle çalışmamız konu odaklı ve sınırlı incelemeler içermektedir. Çalışmamızı konusu genel olarak rekabet yasağı sözleşmeleri değildir. Bu nedenle çalışmamızda konu hakkında hukuki açıklamalara ve düzenlemelere yer verilmemiştir. Çalışmamızın amacı bu hususta görevli mahkemenin tespitine ilişkin öğretideki tartışmalar ve yargı kararları çerçevesinde görüşümüzün açıklanmasından ibarettir.9

Öncelikle, işçinin rekabet etmeme borcundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin tespitine ilişkin öğretide savunulan görüşlere ve yargı kararlarına çalışmamızın ilk bölümünde yer verilecektir. İkinci bölümde ise, öğretide ve yargı kararlarında öngörülen kriterler çerçevesinde görevli mahkemenin tespitine ilişkin kişisel değerlendirmelerimize hukuki gerekçeleri ile yer verilecektir.

I. İşçinin Rekabet Etmeme Borcundan Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda Görevli Mahkemenin Tespitine İlişkin Öğretide Savunulan Görüşler ve Yargı Kararları

Hukukumuzda mahkemelerin görev ve yetkisi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu10 (“HMK”)’nda düzenlenmektedir. HMK m.1 hükmü gereğince göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkeme tarafından re’sen değerlendirilir.11

Rekabet etmeme borcunun niteliği ve iş ilişkisinden bağımsız olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, uyuşmazlık taraflarının işçi ve işveren sıfatına sahip olup olmadığı, Türk Ticaret Kanunu12 (“TTK”) m.4-5 hükümleri karşısında İş Mahkemeleri Kanunu13 (“İMK”) m.5 hükmünün uygulama alanı bulup bulmayacağı ve yargı kararlarında görüş birliğinin mevcut olmaması nedeniyle öğretide süregelen tartışmalara sebebiyet vermiştir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu’nda14 düzenlenen iş mahkemelerinin görevli olduğu uyuşmazlıkların kapsamı genişletilmiştir. Mülga İMK m.1’e göre, işçi sıfatına sahip kimseler ve işveren veya işveren vekili arasındaki iş sözleşmesi yahut İş Kanunu’na dayanan her türlü uyuşmazlıkta iş mahkemeleri görevlidir. İş mahkemelerinin görev kapsamının15TBK kapsamında işçi ve işveren veya işveren vekili arasındaki her türlü uyuşmazlıkların” dahil olacağı şekilde genişletilmesi (İMK m.5/1-a) ve Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay’ın kararlarında görevli mahkemeye ilişkin son dönemdeki farklı yaklaşımlar nedeniyle görevli mahkemenin tespiti tartışmaları yeniden alevlenmiştir.16

Öğretide, iş ilişkisinin sona ermesinden sonra rekabet etmeme borcuna aykırılık halinde görevli mahkemenin tespiti konusunda iki görüş mevcuttur. Bir görüş asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağını, diğer görüş ise iş mahkemelerinin görevli olacağını savunmaktadır.

Ticari davalar, mutlak ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar, kanunda ticari dava olduğu açıkça düzenlenen veya uyuşmazlık halinde asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı açıkça hükme bağlanan davalardır.17 Nispi ticari davalar ise iki tarafın ticari olduğu ve uyuşmazlığın ticari işletmeyle alakalı olduğu davalardır.18 Rekabet yasağından doğan uyuşmazlıklar mutlak ticari dava niteliğine haiz olup TTK m.4 hükmü gereğince aksine düzenleme olmadığı takdirde asliye ticaret mahkemelerinde görülecektir.19

Öğretide bir görüş, mutlak ticari dava niteliğinde olan rekabet etmeme borcuna aykırılıktan doğan uyuşmazlıklarda asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağını savunmaktadır. Asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağını savunan görüşe göre İMK m.5 hükmü TTK m.5 hükmü karşısında istisnai (aksine) bir düzenleme niteliğine haiz değildir.20 Buna ilaveten, rekabet yasağından doğan uyuşmazlıkların nitelik itibariyle iş ilişkisinden bağımsız olduğu, tarafların işçi ve işveren sıfatının bulunmadığı, TTK’da düzenlenen “rekabet yasağı”, “rakip işletme”, “haksız rekabet” gibi kavramların ticari hayata ilişkin oldukları ve rekabet yasağından doğan uyuşmazlıklarda taraflardan birinin genellikle tacir olması nedeniyle uzman mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olacağı savunulmaktadır.21 Ayrıca, mülga Ticaret Kanunu’nda22 rekabet yasağından doğan uyuşmazlıkların ticari iş niteliğine haiz olduğu hükmünün TTK’da aynen muhafaza edilmesi nedeniyle asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağına yönelik kanun koyucu iradesinin korunduğuna dikkat çekilmektedir.23

Görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olacağını ifade etmekle birlikte iş sözleşmeleri ve rekabet yasağının birbiri ile sıkı ilişki içerisinde olması nedeniyle kanun değişikliği yapılmak suretiyle iş mahkemelerinin görevli olması gerektiğini savunan bir görüş de mevcuttur.24