Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kadına Yönelik Şiddet

Ceren YILDIZ

Fransa’da kadına yönelik şiddet, başka yerlerde de olduğu gibi bir felaketi temsil etmektedir. Burada belirteceğim yasal yanıtlar büyük kaynaklara sahip ülkeler ile yoksulluk sınırındaki ülkelerin karşılaştırılmasına ilişkindir. Kız ve erkek çocuklarının eğitime eşit erişimi olduğu Fransa’da, kadınların yoksulluğu ve eğitimli kadınların sayısı hiç bir zaman çok önemli olmamıştır. Ocak 2013’te Senato’da biraraya gelen feminist kuruluşlar, bu konudaki ilerleyişin küresel kriz öncesinde sürekli olacağını umuyordu fakat bu durum Fransa’da kadınlar için yeni bir güvenlik açığıdır. Çözümler sadece hukuktan gelmez ama hukuksuz da gelemez. Çözümler zordur, açık ve modern bir hukukla oluşurlar. Şiddetin konusu olmuş kadınları korumak, zayıflara bazen cinsiyetlerinden dolayı verilen hakların eşitliğinin ama aynı zamanda kadınların maruz kaldıkları eşitsizliklerinde ortadan kaldırılması gerekliliğinin gerekçesidir. Fransa’da bu kurtarma eski bir fetihle yapıldı ama bu fetih, 8 gün öncesinde Müslüman ülkeler tarafından BM metninin oylanıp, kabul edilmesiyle ve «hiç bir gelenek, görenek ve dini düşüncenin» bu tür şiddetleri meşrulaştıramayacağını vurgulayan paragrafın kabulüyle uluslararası düzeyde devam etmektedir. Fransa'da, kadınlar için kısa bir ilerleme süreci Fransız devrimi olayları ile başlamıştır. Condorcet, Rousseau’nun kadınların akılsız varlıklar olduğuna dikkat çekerken, «kadınların kente kabulünü» yazmıştır. Halk eğitimi zorunlu olarak, 120 yıl sonra sadece erkek çocuklar için verilmiştir. Bu uzun bir süre sonra kız çocukları için ve kamu hizmeti dahil olmak üzere ev ekonomisi için bir eğitim olmuştur. Kadınların, zorlama olmaksızın ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın eğitim için eğitimci olarak normal okullara girmesi gerçekleşmiştir, bütün küçüklerin eğitimleri dışında, kadınlar Jeanne CHAUVIN ile avukat olabilmişlerdir. Jeanne Chauvin, 1907’de dava açan ilk fransız kadın avukattır ve 8 Mart 2013’e kadar bir kadın ismi vermek için beklenmesi gerekmiştir. Paris Barosu’nun tüm salonlarına bugüne kadar sadece erkek isimleri verilmişken, Madame FERAL SCHUL, Paris Barosu’nun kütüphanesine, Jeanne CHAUVIN Kütüphanesi adını vererek yapılan hakareti düzeltmiştir. İlk kez bir kadın, sadece erkeklere açık olan Bourse Oteli’ne 1973 yılında kabul edilmiştir. Kadınlar, erkeklerin onlar için doğal olarak kabul ettikleri ev veya çiftlik hayatları dışında, çalışma dünyasında da kendi yerlerini edinmişlerdir. Şimdi kadınlara yönelik şiddetin en yaygın olanına ev sahipliği yapmaktadır. Adalet Sarayı ve finans dışında yer alan hukuk dünyasına yetki verilmesine yönelik ivedilik gerekliliğini hatırlatmak gerekir. Burada kadınların azlığı aynı zamanda şiddet eylemine ilişkin olarak tam eşitliğe ilişkin kanunun Fransa’da kusuru örtmeye özendirmesi için adalet yerlerinden daha fazla bulunan, yönetim kurulları ve diğer yönetim organlarını bulmamız gerekiyor. Ama kadınlar, bölünmez erkek egemenliğine ilişkin yetkinin her zaman onların isteği ve eğitimlerine göre kullanılmadığı ve karar süreçlerinde de küçümsenmeleri nedeniyle direnmektedirler. Fransa'da kadınlar ya da erkeklerden oluşan bazı aydınların güçsüzlükle güçlendirdiği laik pozisyonlarda da bir gerileme vardır. Kız çocuklarının sünnetine karşı mücadelede buna bir örnektir. Böylece, eksizyon gibi kültürel uygulamalar Fransa’da suç oluşturmasına rağmen, kişisel dini statülere bakılmaksızın baskın bir hukuk olarak suçluluğun sömürgeleştirilmesi ve kültürlere saygı adına bir entelektüel eleştiri bulunmaktadır. Bu konuda daha talepkar olan bazı çevrelerde ise laiklik gerilemektedir.

Yasama düzeyini, Fransa'da üç aşamaya ayırabiliriz: 1945’e kadar, medeni ve siyasi haklarda eşitlik (eğitim hakkı, serbest mesleğe giriş, (kurtuluştan sonra çok gecikmiş oy hakkı); 60-70’li yıllarda vücut bütünlüğüne bağlı talepler karşılanmıştır (kürtaj, doğum kontrolü, kreş ya da çocuk yuvası ile sosyal bakım desteği); bugün, yeni yasalarla işyerinde eşitlik, kadınlara karşı şiddet ve tam eşitlik ise üçüncü dalgadır. Bununla birlikte, bugün yasal olarak kadın haklarının korunduğu alanların çokluğuna rağmen, bir dizi ayrımcılığın devam ettiği yerlerde bir çok sosyal gerçek bulunmaktadır ve gerçekleşen şiddette eşitsizlik söz konusu olduğunda üzücü sonucu önlemeye ilişkin yapılanlar yetersizdir. Sonuç bir felaket dizisidir, uzun zamandır sessiz kalınan bir felaket dizisidir.

VERİLER: