Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Gaiplik Kararının Sağ Kalan Eş Açısından Değerlendirilmesi -Evlilik, Yasal Mal Rejimi ve Mirasçılık-

Evaluation of the Declaration of Disappearence in Terms of Surviving Spouse -Marriage, Matrimonial Property Regime, Heirship-

Elif YAVUZ TANAYDIN

Çalışmamızda kişiliği sona erdiren hallerden biri olan gaiplik kararının sağ kalan eş açısından sonuçları değerlendirilmiştir. Gaiplik kararı ile gaibin ölümü ispatlanmış gibidir, ancak gaiplik kararı hükümlerini; ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak doğurur. Gaibin evliliğinin sona ermesi ise sağ kalan eşin evliliğin feshi talebine bağlıdır. Bu kapsamda gaiplik kararının, eşler arasında yürürlükte olan edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesindeki sonuçları da ele alınmıştır. Ayrıca sağ kalan eşin, mirasçılığının özellikleri, yasal miras payı ve gaibin mirasçısı olarak güvence gösterme ve gaibe ve üstün hak sahiplerine geri verme yükümlülüğünün detayları da çalışmamızda incelenmiştir.

Gaiplik Kararı, Evliliğin Feshi, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Sağ Kalan Eşin Mirasçılığı, Gaibe Düşen Miras.

In our study, we evaluate the results of the declaration of disappearance, which is one of the states that terminate the personality, in terms of the surviving spouse. It is as if the death of the absentee has been proven with the declaration of disappearance, but the provisions of declaration of disappearance begin from the day when the danger of death has been occurred or the last news has been received. The termination of the marriage of the absentee depends on the request of the surviving spouse to terminate the marriage. In this context, the consequences of the declaration of disappearance in the liquidation of the regime of participation in the acquired property in force between the spouses are also discussed in the article. In addition, the details of the heirship of the surviving spouse, the legal inheritance share, and the obligation to provide assurance as the heir of the absentee and to give back to the absentee and superior right holders are also examined in our study.

Declaration of Disappearance, Annulment of Marriage, The Regime of Participation in the Acquired Property, Surviving Spouse’s Inheritance, Succession by Absentee

I. GİRİŞ

Kişiliği sona erdiren ölümdür. Ölümün ispatı olarak ise kişinin cesedine ulaşılması gerekmektedir. Cesede ulaşılamayan ancak ölümün kuvvetle muhtemel olduğu haller için hukukta özel düzenlemelere yer verilmiştir. Gaiplik adı verilen kişiliğin mahkeme kararı ile hukuken sona erdirilmesi halinde, öldüğü kesin olmayan ancak ölüm tehlikesi içinde kaybolduğu veya kendisinden çok uzun zamandır haber alınamadığı için kişi ölmüşçesine hukuki sonuçlara ulaşılma imkanı yaratılmaktadır1 . Gaiplik kararı, mahkemeden temin edildikten sonra herkes için hüküm ifade etmektedir. Bu bakımdan gaiplik kararı ile ölüme benzer sonuçlara ulaşılmakta, ancak niteliği gereği -az da olsa kişinin ölmemiş olması veya üstün hak sahibi kimselerin sonradan ortaya çıkması ihtimallerine karşı- bir takım farklılıklar görülmektedir. Bu çalışmada gaiplik kararının ilgililerin başvurusu sonrasında alınması, kararın gaibin evliliğine, boşanma sürecine ve evlilik birliğindeki mal rejimine etkisi ile gaibin eşinin mirasçılığı konuları sırasıyla değerlendirilecektir.

II. GAİPLİK KARARININ ALINMASI

Türk Medeni Kanunu’nun 32. maddesine göre; ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. Hükümden de anlaşılacağı üzere gaiplik kararının; ölüm tehlikesi içinde kaybolma ve uzun süredir haber alınamama olmak üzere iki sebepten temin edilebilmesi mümkündür. Gaiplik kararının mahkemeden istenebilmesi için ise; ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yılın, son haber alma tarihinin üzerinden ise en az beş yılın geçmiş olması2 gerekmektedir3 .

Ölümü hakkında kuvvetli olasılık bulunan kaybolan kimsenin4 hakkında bilgi edinmek için mahkeme tarafından ilan yapılması şarttır. Mahkeme, bu kimse hakkında bilgisi bulunan kişileri bilgi vermeleri için usulüne uygun olarak yapılan ilan ile beyanda bulunmak üzere mahkemeye davet eder. Bu sayede gaipliğine karar verilecek kişinin de bu durum hakkında bilgi sahibi olması, hakkında verilecek karardan haberdar olması sağlanır5 . İlan neticesinde durumdan haberdar olan gaip kişinin geri gelmesi mümkün olabileceği gibi, kişinin hayatta olduğuna veya ölmüş olduğuna dair kendisinden ya da üçüncü kişilerden bilgi edinilmesi de mümkün olabilir6 . Bu durumlarda pek tabi olarak mahkemeden talep edilen gaiplik istemi düşer7 (TMK m. 34). Hayatta olan bir kimse hakkında gaiplik kararı verilemeyeceği gibi ölmüş olduğu tespit edilen bir kimse hakkında da gaiplik kararına mahal yoktur. İlan için TMK m. 33/son’a göre öngörülen süre altı aydan az olamayacaktır. Madde metninde “Mahkeme, gaipliğine karar verilecek kişi hakkında bilgisi bulunan kimseleri, belirli sürede bilgi vermeleri için usulüne göre yapılan ilanla çağırır. Bu süre ilk ilanın yapıldığı günden başlayarak en az altı aydır” ifadesi bulunmaktadır. “İlk ilan” denmesi ile birden fazla ilan yapılması gerektiği ve ilan sürelerinin minimum altı ay olması gerektiği anlaşılmaktadır8 . Yargıtay’ın konuya ilişkin uygulaması da bu yöndedir9 .

Mahkeme yapmış olduğu ilandan bir sonuç elde edemezse, bir başka ifade ile kişinin sağ ya da ölü olduğu tespit edilemez, hakkında bir bilgi edilemezse kaybolan kişi hakkında gaiplik kararı verecektir10 . Gaiplik kararının alınması ve buna ilişkin sonuçların temini, ölüm tehlikesi içinde kaybolmanın üzerinden 1 yıl veya uzun zamandan beri haber alınamama halinde ise son haber tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde ancak mahkemeye bu konuda hakları kaybolunanın ölümüne bağlı olan en az bir kişinin başvurması halinde mümkün olabilir11 . Bu bakımdan maddi olarak ölüm tehlikesi içinde kaybolma veya uzun süreden beri haber alınamama şartlarının süreler dahilinde geçmiş olması tek başına sonuç vermez. Kararın çıkabilmesi için; mahkemenin ayrıca usulüne uygun olarak ve Kanunda belirtilen süreler nezdinde yapacağı ilanlar sonucunda gaibin hayatta veya ölü olduğuna dair kesin bir bilgiye ulaşamamış olması gerekir. Tüm bunların sonucunda; bir mahkeme kararı olan gaiplik kararı ile bir nevi kişi ölmüşçesine ulaşılmak istenen sonuçlara varılır. Bu bakımdan aile ve miras hukukunda gaipliğe bağlı olarak bir hak iddia etmek isteyen kişiler için kararın temini şarttır. Mahkeme kararı olmaksızın tek başına kişinin kaybolması/kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması otomatik olarak kişi ölmüş gibi hukuki sonuç doğurmaz. Bu belirsiz geçen zamanda kişi ne ölüdür ne hayattadır12 .

Gaiplik kararı, niteliği itibariyle bir çekişmesiz yargı faaliyetidir13 . Gaiplik kararı ile kişiliğin sona ermesine benzer sonuçlar sağlanır. Mahkeme tarafından kararın verilmesi ile birlikte ilgililerin bu kimsenin öldüğünü ispat yükleri ortadan kalkmış olur14 . Böylece hem hakkında gaiplik kararı çıkarılacak kişinin hem de onu ölümünde hak sahibi olacak kişilerin menfaatleri korunacaktır. Mahkemenin vereceği karar ile geride kalanların ölüme bağlı haklarının hükme bağlanacağı, bu hakların gaibin ölümü ispatlanmışçasına hak sahipleri tarafından kullanılabileceği düzenlenmiştir15 . Gaiplik kararı geçmişe etkilidir16 . Çok düşük bir ihtimal dahilinde olmakla beraber kişi karardan sonra ortaya çıkarsa, bir başka ifade ile kişinin yaşadığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edilirse gaiplik kararı ortadan kalkacaktır17 .

Gaiplik kararının verilmesi için başvurabileceklerin içinde hiç şüphesiz bu durumdan en çok etkilenenlerden biri olarak gaibin geride kalan eşini de saymak mümkündür. Eş hem gaiple olan evliliğinin durumu bakımından hem mal rejimine ilişkin hükümler bakımından hem de yasal mirasçılık sıfatından ötürü gaiplik kararı ile çok yakından ilgilidir. Bu bakımdan eşin, kaybolmuş eşi hakkında bu kararın temini için başvurusu kabul edilecek ve eşin alacağı karar herkesi bağlayıcı nitelik taşıyacaktır. Bu sayede hakları gaibin ölümüne bağlı olan diğer kişilerin ve mirasçıların ayrıca gaiplik kararı almaları gerekmeyecektir.

III. GAİPLİK KARARININ EVLİLİK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Gaiplik kararının alınması ile - ki kararın alınması için başvuran gaibin eşi de olabilir- evlilik birliği kendiliğinden sona ermez. Bu bakımdan gaiplik kararı kural olarak ölüme benzer sonuçlar yaratsa da ölüm, ölüm karinesi veya birlikte ölüm karinesinden farklı olarak gaibin evliliğini doğrudan sona erdirmeyeceği Kanunda düzenlenmiştir18 . TMK m. 131’deki açık hüküm19 gereğince; kaybolanın eşi evliliği sona erdirmek niyetinde ise evliliğin feshini mahkemeden talep etmek durumundadır20 . Aksi halde, evli olarak kalmaya devam edecektir. Bunun bir başka sonucu; gaibin eşi yeniden evlenmek istediği takdirde, gaip ile olan evliliğini sona erdirdiğini ispat etmek durumunda kalacaktır21 . Bunun için de salt kaybolan eş hakkındaki gaiplik kararı yeterli olmayacak22 evliliğin feshedildiğine dair mahkemeden ayrıca karar almak gerekecektir (TMK m. 131/1). Medeni Kanun’un lafzına baktığımızda burada gaibin eşine evliliği sona erdirip erdirmemek konusunda bir seçme hakkı vermiş olduğu görülmektedir.

Gaibin eşi evliliğin feshini gaiplik başvurusu yaptığı (veya başkası tarafından yapıldığı) esnada talep edebileceği gibi gaiplik kararının alınmasından sonraki dilediği bir zamanda da mahkemeye başvurarak gerçekleştirebilecektir (TMK m. 131). Sağ kalan eşin evliliği feshetme mecburiyeti yoktur, gaiple evli kalmaya devam edebilir23 . Sağ kalan eşin gaiple olan evliliğini sona erdirmeye ihtiyaç duyacağı nokta yeniden evlenmek istemesi durumunda ortaya çıkmaktadır24 . Şöyle ki; sağ kalan eş gaipten sonra yeniden evlenmek istediğinde önceki evliliği -feshetmediğinden- kural olarak evliliği devam ediyor kabul edilmektedir. Bilindiği üzere, eş yeni bir evlilik için başvurduğunda TMK m. 130 gereğince önceki evliliğinin sona ermiş olduğunu ispat eder belgeyi evlilik başvurusuna eklemediği sürece evlenemeyecektir. Eşin evliliğin feshine dair alacağı karar bu noktada önem kazanacaktır. Sağ kalan eşin yeniden evlenebilmesi için; gaiplik kararı sonrası, alınacak evliliğin feshi kararının kesinleşmesi gerekir. Aksi halde; önceki evliliğin varlığı kesin evlenme engeli teşkil edecek ve gaibin eşinin sonraki evliliği TMK m. 145/1 gereğince mutlak butlan ile batıl olacaktır25 . Gaibin eşinin, gaiplik kararından sonra evliliği sona erdirmeden yeni bir evlilik yapması durumunda, ikinci evlilik bakımından butlan davası açıldığında, bu kimseye birinci evliliğini sona erdirebilmesi için süre tanınması gerektiği, evlilik sona erdirildiğine dair karardan sonra da yapılan ikinci evliliğin kendiliğinden geçerli olması gerektiği görüşü ileri sürülmektedir26 .

Gaiplik kararından sonra evliliğin sona erdirilmesi için açılan davanın “evliliğin feshi” olarak nitelendirilmesinin (hukuktaki diğer geçersizlik halleri olan butlan - iptal ile kıyaslandığında) yerinde bir değerlendirme olduğu kabul edilmiştir27 . Çünkü; butlan ve iptal halinde, kuruluşundan itibaren taşıdığı sakatlık ve eksiklik nedeniyle geçersiz olan bir işlemin sona erdirilmesi ifade edilirken, fesihte; geçerli olarak kurulmuş bir evliliğin sonradan ortaya çıkan bir sebeple (ki bu gaipliktir) ortadan kaldırılması söz konusudur28 .

Sağ kalan eş, gaiplik kararı ile birlikte evliliğin feshini mahkemeden talep ettiğinde, yetkili mahkeme, gaiplik kararını vermeye yetkili mahkeme29 olup, görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olacaktır. Bununla beraber, sağ kalan eş gaiplik kararından hariç ayrı bir başvuru ile de evliliğin feshini talep edebilir30 . Bu takdirde; yetkili mahkeme; davacının yerleşim yeri mahkemesidir31 (TMK m. 131/3). Görevli mahkeme ise; Aile Mahkemesi olacaktır.

Mahkemeden alınacak evliliğin feshi kararının ne zaman hüküm ifade edeceği yönünde Medeni Kanun’da açık bir hüküm yoktur. TMK m. 35/2’nin kıyasen uygulanabileceği, feshedilen evliliğin gaipliğe sebep olan ölüm tehlikesi doğuran olay anından veya gaipten son haber alındığı tarihten itibaren sona erdiği kabul edilmelidir32 .

Gaibin geri dönme ihtimalinde -bu çok düşük bir ihtimal olmakla beraber- sağ kalan eşin evliliğinin durumu, gaiplik kararından sonra evliliğin feshedilip edilmemiş olmasına göre değişir. Sağ kalan eş; gaiplik kararı sonrasında evliliği feshetmemiş ise; gaibin geri dönmesi ihtimalinde, evlilik birliği devam ediyor olacaktır. Eşlerin yeniden evlenmelerine veya bu konuda bir karar almalarına gerek yoktur. Sağ kalan eş, gaiplik kararı başvurusunda veya karar sonrasında evliliğin feshine yönelik bir karar aldıysa o zaman gaip ile eşi arasındaki evlilik mahkeme kararı ile sona ermiş olacaktır. Böylesi bir durumda gaip ve eşinin evlilik birliğini yeniden kurmaları, bir başka ifade ile yeniden evlenmeleri gerekir33 . Evliliğin feshi kararından sonra gaibin geri dönmüş olması sona ermiş bir evliliği tekrar diriltmez34 . İlaveten gaibin eşi, evliliğin feshi kararından sonra bir başka kişi ile evlenmiş ise gaibin geri dönmesinin gaibin sağ kalan eşinin bu yeni evliliği üzerinde bir etkisi olmaz. Gaiplik kararından sonra usulüne uygun olarak kurulan bu evlilik, gaibin geri dönmüş olması nedeniyle geçersiz hale gelmez35 .

Sonuç olarak gaibin evliliği bakımından yukarıda yaptığımız bu değerlendirmelerin TMK m. 131’in yürürlüğünün mehaz İsviçre Medeni Kanunu’ndan farklı olarak halen yürürlükte olması sonucu gerçekleştiğini belirtmek isteriz. İsviçre Medeni Kanunu’nda 2000 yılında yapılan değişiklikle; “gaiplik kararı ile evliliğin de kendiliğinden sona ereceği”, “evliliğin sona erme anının; gaiplik kararının geçmişe etkili olması sebebiyle, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı tarih olması gerekeceği” ve “evliliğin sona ermesinin bir sonucu olarak mal rejiminin de bu tarihler itibariyle sona ereceği” kabul edilmiştir36 . Gerçekten de evliliğin geride kalan eş bakımından sonuçlarını değerlendirdiğimizde; gaiplik kararı (sırasında veya) sonrasında evliliğin feshi sadece eş yeniden evlenmek istediği zaman gündeme gelecek bir durumdur. Bunun dışındaki hukuki problemlerde; -mal rejiminin tasfiyesinde olsun, yasal mirasçılık ve miras paylaşımına ilişkin sonuçlarda olsun-, doktrindeki çoğunluk görüşü zaten gaipliğine karar verilen eşin evliliğinin gaiplik kararı ile birlikte, -sonuçları geçmişe etkili olacak şekilde- sona erdiği üzerine kurulmaktadır. Çünkü; bir yandan eşi mirasçı olarak kabul etmemiz miras hukuku ilkelerinin bir sonucudur, diğer yandan eşler arasında evliliğin sona ermesi aynı zamanda eşler arasında yürürlükte olan mal rejiminin tasfiyesini gerekli kılacaktır. Mirasçılık ilişkilerinin miras hukukunu, mal rejimi tasfiyesinin aile hukukuna ilişkin esaslarla düzenlendiği, bunların birbirinden bağımsız yapılabileceği, yargı mercilerinin bile farklı olduğu gözetilmelidir ancak aşağıda da ayrıntılı olarak incelediğimizde de görülecektir ki bu iki hal, evlilik birliğinin geride kalan eş bakımından sona ermesinin hukuki sonucudur37 . Bu bakımdan; sonuçları itibariyle evlilik birliğinin sona ermesine dair hükümleri gaibin ölümü ispatlanmışçasına ve geçmişe etkili olarak değerlendirirken, evlilik birliğinin feshedilmesi gerekliliğine ilişkin TMK m. 131’deki kuralın Mehaz Kanuna uygun şekilde düzenlenmesi ve ayrıca evliliğin feshine ihtiyaç duyulmaksızın gaiplik kararı ile evliliğin sona ermesi gerekmektedir38 .