Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Mevcut Düzenlemeler Çerçevesinde Zorunlu Arabuluculukta Yetki

Venue in Mandatory Mediation in the Context of Current Regulations

Ayşe KILINÇ

Hukukumuzda arabuluculuğa ilişkin ilk defa 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (HUAK) ile düzenleme yapılmıştır. Buna göre, arabuluculuk ihtiyari bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak hukukumuza girmiştir. Ancak önce iş uyuşmazlıkları bakımından, sonra ise ticari uyuşmazlıklar ve tüketici uyuşmazlıkları bakımından arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Yine son düzenlemelerle, kira uyuşmazlıkları ve diğer bazı uyuşmazlıklar da zorunlu arabuluculuk kapsamına dahil edilmiştir. Dolayısıyla, hukukumuzda arabuluculuk hem ihtiyari hem de birtakım uyuşmazlıklar bakımından zorunlu bir uyuşmazlık çözüm yöntemine dönüşmüştür. HUAK m. 18/A hükmü ile dava şartı arabuluculuk bakımından uygulanacak genel bir düzenleme yapılmıştır. Belirtilen maddede, arabuluculuğun zorunlu olduğu uyuşmazlıklarda yetkiye ilişkin hükümler de yer almaktadır. Buna göre, zorunlu arabuluculukta yetkiye ilişkin düzenlemelerin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan mahkemenin yetkisine ilişkin düzenlemelere paralel olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada ise mevcut düzenlemelerden yola çıkılarak, zorunlu arabuluculukta yetki konusu ele alınacaktır. Bu bağlamda, yetkili arabuluculuk bürosu, arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz, itirazın incelenmesi, itiraz hakkında karar ve kararın sonuçları konuları değerlendirilecektir.

Arabuluculuk, Zorunlu Arabuluculuk, Yetki, Yetkili Mahkeme, Yetkili Arabuluculuk Bürosu.

For the first time in Turkish law, mediation was regulated by the Law No. 6325 on Mediation in Civil Disputes. Accordingly, mediation has entered our law as an optional dispute resolution procedure. However, initially for labor disputes, and then for commercial and consumer disputes, the application to mediation was accepted as a condition for litigation. Again, with the latest regulations, lease disputes and some other disputes have also been included within the scope of mandatory mediation. Therefore, in Turkish law, mediation has turned into both a voluntary and a mandatory dispute resolution method for certain disputes. Article 18/A of the Law on Mediation in Civil Disputes established a general regulation to be applied in terms of mediation as a condition for litigation. The mentioned article also includes rules on venue in disputes where mediation is mandatory. Accordingly, it is concluded that the regulations on venue in mandatory mediation are parallel to the regulations on the venue of the court in the Code of Civil Procedure. In this study, based on the current regulations, the issue of venue in mandatory mediation will be discussed. In this context, the geographically competent mediation office, objection to the venue of the mediation office, examination of the objection, verdict on the objection and the consequences of the verdict will be evaluated.

Mediation, Mandatory Mediation, Venue, Geographically Competent Court, Geographically Competent Mediation Office.

GİRİŞ

Medenî yargı veya -bir hukuk alanını ifade etmek bakımından- yaygın kullanımıyla medenî usûl hukuku, özel hukuktan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin ilke ve kuralların düzenlendiği yargılama hukukunun bir alt türüdür. Diğer bir ifadeyle, medenî usûl hukukunun çözümünü düzenlediği uyuşmazlıkların temelinde taraf iradesinin egemen olduğu özel hukuk ilişkileri yer aldığından, bu tür uyuşmazlıkların çözümünde mahkeme yargılaması -dava- dışında birçok alternatif uyuşmazlık çözüm yolları da bulunmaktadır1. Her ne kadar dava, temel ve geleneksel bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak karşımıza çıksa da uyuşmazlıkların barışçıl yollarla çözümü bakımından en son başvurulması gereken bir uyuşmazlık çözüm yolu olması gerekir2. Nitekim, davaya alternatif olarak geliştirilen3 birçok uyuşmazlık çözüm yolu ortaya çıkmıştır4. Bunlardan biri de arabuluculuk çözüm yoludur5. Arabuluculuk, en genel ifadesiyle, uyuşmazlığın, tarafsız bir üçüncü kişinin katılımıyla, çeşitli müzakere yöntemleri kullanılarak tarafların kendi belirledikleri usûl6 ve çözümlere göre çözüldüğü bir yoldur7. Nitekim, hukukumuzda arabuluculuğa ilişkin temel düzenleme niteliğinde olan 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (HUAK) m. 2/b’de arabuluculuk; “Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” olarak tanımlanmıştır. Tanımdan anlaşılacağı üzere, arabuluculuk gönüllülük esasına dayanan ihtiyari bir uyuşmazlık çözüm yoludur8. 6325 sayılı HUAK ile başlangıçta yalnızca ihtiyari olarak kabul edilen arabuluculuk, zaman içerisinde yürürlüğe giren düzenlemeler ile ihtiyari olmasının yanı sıra zorunlu9 olarak da uygulanmaya başlanmıştır10. Hatta zorunlu arabuluculuğa ilişkin kabul edilen son düzenlemelerle, hukukumuz bakımından zorunlu arabuluculuğun neredeyse kural haline gelebileceği yönünde bir eleştiriyi ifade etmek de yanlış olmaz11. Dolayısıyla, HUAK’ın “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlıklı beşinci bölümünün, “Dava şartı olarak arabuluculuk” kenar başlıklı m. 18/A’da arabuluculuğun dava şartı olarak düzenlendiği hallere ilişkin genel bir hüküm kabul edilmiştir12. Buna göre, özel kanunlarda13 arabuluculuğa başvurulması dava şartı olarak kabul edilmişse, arabuluculuk sürecinin nasıl işleyeceği belirtilen hükümde düzenlenmiştir. İşte belirtilen hükmün sekizinci fıkrasında, arabuluculuk sürecinde yetkiye ilişkin bir düzenleme yer almaktadır. Bu bağlamda, arabulucu görevlendirmesini yapan arabuluculuk bürosunun yetkili olup olmadığı hususunun arabulucu tarafından kendiliğinden dikkate alınıp alınmayacağı, yetkiye yapılan itirazın usûlü, itirazın incelenmesi, karara bağlanması ve sonuçları ilgili hükümde belirtilmiştir.

Ayrıca hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesine ilişkin her türlü arabuluculuk faaliyeti ile arabuluculuğa ilişkin usûl ve esasları düzenlemek amacıyla kabul edilen HUAK Yönetmeliği14’nin ikinci kısımda “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlıklı ikinci bölümünün “Dava şartı olarak arabuluculukta arabuluculuk faaliyeti” kenar başlıklı m. 25/4’te de arabuluculukta yetkiye ilişkin HUAK’ta yer alan hükme paralel bir düzenleme getirilmiştir.

Öncelikle, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda ve Yönetmelik’te hem ihtiyari hem de zorunlu ya da kanunî ifadesiyle dava şartı arabuluculuğa15 ilişkin düzenlemelerin yer aldığını ifade etmek gerekir. Ancak yukarıda belirttiğimiz yetkiye ilişkin düzenleme, yalnızca dava şartı olarak kabul edilen arabuluculuk için geçerlidir. Diğer bir ifadeyle, ihtiyari arabuluculukta belirtilen hükümlerin uygulanması söz konusu değildir. Dolayısıyla, bu çalışmada (dava şartı olarak kabul edilen) zorunlu arabuluculukta yetki konusu ele alınacaktır. Bu bağlamda, Kanun’da ve Yönetmelik’te yer alan düzenlemelerden yola çıkılarak yetkinin nasıl belirleneceği, yetkisizlik iddiası ve incelenmesi ile sonuçları, çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.