Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı Üzerine Düşünceler

Thoughts on State Secret Draft Law

Hasan SINAR

Çağdaş, demokratik hukuk düzenlerinin vazgeçilmez bir parçası olan yurttaşların bilgilenme hakkı, ancak saydamlık ilkesinin egemen olduğu bir devlet düzeninde hayata geçirilebilir. Saydam ve hesap verebilir bir devlet düzenine ulaşmanın temel koşulu ise, devlet sırrı kavramının kapsamının ve sınırlarının açık bir biçimde belirlenmesine bağlıdır. Bu amaçla hükümet tarafından hazırlanan Devlet Sırları Kanunu Tasarısı, içerdiği belirli eksiklikler nedeniyle eleştirilere konu olmuştur. Bu çalışma, Devlet Sırları Kanunu Tasarısı’nda yer alan eksikliklere ilişkin belirli tespitleri ve önerileri içermektedir.

Bilgilenme Hakkı, Hukuk Devleti, Devlet Sırrı, Saydamlık, Hesap Verilebilirlik.

The right to information of citizens is an essential part of contemporary, democratic legal orders and can only be applicable in an state order that is governed by the rule of transparency. The main requirement of a reaching to a transparent and accountable state order is to make a clear definition on the extensions and limitations of the concept of “state secret”. Although, the Draft of State Secrets Act that prepared by the government in order to reach this goal, has subjected several critics due to the lack of the certain requirements. This study includes some evaluations and proposals related to the deficiencies in the Draft Act.

The Right to Information, State of Law, State Secret, Transparency, Accountability.

I. KONUYA TEMEL YAKLAŞIM

Temel hak ve özgürlüklerin işlevsel kılınabilmesi yönünden, en vazgeçilmez haklardan birisini yurttaşların bilgi edinme hakkı oluşturmaktadır. Demokratik ülkelerde, saydam devlet ilkesi, günümüz modern yönetim anlayışının zorunlu bir parçası olarak ortaya çıkar ki, bu durum kutsal devlet anlayışının gizlilik esası üzerine temellendirilmiş geleneksel yapısı ile kaçınılmaz bir çatışmayı da beraberinde getirir. İşin özünde, kamusal sır perdesi altındaki devlet aygıtının çıkarları ile yükselen, gelişen bireysel/toplumsal çıkarların çatışması söz konusu olmakta ve kamusal sır anlayışının sınırlarının çağdaş bir anlayışla yeniden çizilmesi gerekliliği gündeme taşınmaktadır1.

Saydam devlet anlayışını hedefleyen bilgi edinme hakkı kavramı ilk olarak Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirisi’nde ifadesini bulmuş olup2, 2000 yılında Avrupa Temel Haklar Şartı’nda da, bireylerin bilgi edinme hakkının güvence altına alınması gerekliliği vurgulanmıştır3.

Türk hukukunda ise, “devlet sırlarının açıklanamazlığı kuralı” 1982 Anayasası’nın 26/2. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü yönünden bir sınırlama ölçütü olarak belirlenmiş olmak ile birlikte, - her ne kadar devlet sırrına ilişkin belgeler istisna tutulmuş olsa da - 2003 yılında yürürlüğe giren Bilgi Edinme Hakkı Kanunu4 ile bu konuda çağdaş anlayışla paralel bir yola girilmiştir. Bu yoldaki diğer önemli adım ise, ceza hukuku mevzuatının yeniden kodifikasyonu bağlamında 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu’dur5. Çünkü bu Kanun’un 47. ile devlet sırrı kavramı tanımlanmış ve devlet sırlarının ceza muhakemesindeki işlevine ilişkin esaslar tespit edilmiştir6.