Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tekerrürün Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumuna Etkisi

The Effect of Recidivism on Delaying the Pronouncement of the Judgement

Merve DAMAR

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ve tekerrür kurumu ile sanığın ıslah edilerek bir daha suç işlemesinin önlenmesi amaçlanmakta olup iki kurumun amacı benzerdir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu suç işleyen bireyin hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün toplumsal hayatta yol açacağı olumsuz etkilerden bireyi korumaya hizmet etmektedir. Suç işleyen birey hakkında mahkemece kurulan hükmün açıklanmaması ile bireye bir şans daha verilmektedir. Böylece bireylerin hükmün açıklanacağı endişesi ile suç işlemekten çekinmesi, denetim süresini iyi halli geçirilmesinin teşvik edilmesi ve böylelikle kurumun cezanın caydırıcılık amacına hizmet etmesi amaçlanmıştır. Tekerrür de cezanın caydırıcılık amacına hizmet eden bir kurumdur. Ancak tekerrür halinde suç işlemekte ısrarcı olduğunu gösteren bireye özgü bir rejim uygulanmak suretiyle bireyin ıslah edilmesi amaçlanmaktadır. Tekerrürün hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına birtakım etkileri bulunmaktadır.

Tekerrür, Mükerrer, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, İnfaz Rejimi, Denetimli Serbestlik.

The institution of delaying the pronouncement of the judgment and the institution of recidivism aim to prevent the accused from committing a crime again by rehabilitating, and the objectives of the two institutions are similar. The institution of delaying the pronouncement of the judgment serves to protect the individual who committed the crime from the negative effects of the conviction in social life. The individual is given another chance with the non-declaration of the judgment established by the court about the individual who has committed a crime. In this way, it is aimed that individuals avoid committing crimes with the concern of the verdict will be announced, to encourage them to spend the supervision period in good behavior, and thus to serve the deterrence purpose of the institution. Recidivism is also an institution that serves the deterrent purpose of punishment. However, in case of recidivism, it is aimed to correct the individual by applying a regime specific to the individual who is persistent in committing a crime. The recidivism has a number of effects on the delaying the pronouncement of the judgment.

Recidivism, Repeating, The Delaying the Pronouncement of the Judgment, Execution Regime, Probation.

Giriş

Toplumsal düzeninin sağlanması için düzeni bozan kişilerin gerçekleştirdikleri suç teşkil eden fiilleri nedeniyle cezalandırılmaları öngörülmüştür. Başlangıçta bu cezalar hürriyeti bağlayıcı ceza olarak hapis cezası şeklinde ortaya çıkmış, daha sonra 19. yy da hapis cezalarının suçluyu ıslah etme işlevini umulduğu şekilde tam olarak yerine getiremediği anlaşılmış ve suçluların yeniden topluma kazandırılması amacıyla bütün cezaların ayrım yapılmaksızın cezaevinde çektirilmesinin gerekmediği düşüncesi oluşmaya başlamıştır. Bu kapsamda, cezaların infaz rejimlerinde değişiklik yapılmış, cezaların cezaevi dışında toplumsal hayat içinde de çektirilebileceği, insanların cezaevine girmeden de ıslah olunabileceği yeni yaptırım türleri arayışına girilmiştir.1 Bu düşünceyle ortaya çıkan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile belli şartları taşıyan özellikle hayatında ilk defa suç işleyen sanığın hakkında kurulacak mahkumiyet hükmünün meydana getireceği olumsuz etkilerinden korunması, cezaevine girmeksizin toplum içinde ıslah edilerek tekrar suç işlemesinin önlenmesi amaçlanmaktadır.2

Kişilerin toplumsal ortamda ıslah edilmesi mümkün olmakla birlikte ıslah edilen bu kişiler kendi haline bırakılmamalı, mutlaka denetime tabi tutulmalıdır. Zira bu kurumun kabul edilmesinin amacı suç işlenmesini önlemektir. Kendi haline bırakılan herhangi bir denetime tabi olmayan bireylerin ise yeniden suç işlemeleri olasıdır.3

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu hukuk sistemimize 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile dahil olmuş ve yalnızca suça sürüklenen çocuklar için uygulanmıştır. 19/12/2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikle beraber uygulama alanı genişletilmiş ve yetişkin sanıklar hakkında da uygulanmaya başlanmıştır.4

Bu kurum ile sanığa şans tanındığını söylemek mümkündür. Sanık bu şansı iyi değerlendirip denetim süresini kasıtlı bir suç işlemeden uyumlu bir şekilde geçirirse ve mahkemece öngörülmüş başka yükümlülüklerin varlığı halinde bu yükümlülüklere de uygun davranırsa düşme kararı verilerek suçun işlenmesinden önceki hukuki durumuna kavuşturulmaktadır. Bu anlamda “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının şartlı olarak lekelenmeme hakkı tanıdığı” söylenilebilir.5 Lekelenmeme hakkı suçsuzluk karinesinin bir sonucudur.6 Adil yargılanma hakkı pek çok alt hakkı bünyesinde bulunduran bir hak olup lekelenmeme hakkı da bu alt haklardan bir tanesidir.7

Bu kurum ile devletin, yükümlülüklerini yerine getiren, uyumlu davranan suçluyu denetim süresi sonunda cezalandırma hakkından feragat etmesi ile cezaevine girmeksizin toplum içinde ıslah edilerek tekrar suç işlemesinin engellenmeye çalışılması amaçlanmaktadır.

Tekerrür kurumu ise daha önce suç işleyen, hükmedilen cezaya rağmen ıslah olmamakta direnen suçlunun tekrar suç işlemesine karşı ortaya atılmıştır. Gerçekten, ilk kez suç işleyen kişi ile birden çok kez suç işleyen kişinin aynı hükümlere tabi tutulması adaletsizlik yaratır. Kişinin tesadüfi olarak suç işlemiş olması olanaklı iken, tasarlayarak suç işlemiş de olabilir. Bu iki durumda kişilere aynı işlem yapılmaması, birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Kanunumuz da ilk defa suç işleyen kişiler ile tekraren suç işleyen kişileri bir tutmamış, suç işlemekte tekerrüre düşen kişilere özgü infaz rejimi öngörmüştür.

Kişinin birden çok kez suç işlemesi, daha önce işlemiş olduğu suç için verilen cezanın ıslah etme amacını yerine getiremediğini ortaya koymaktadır. Tekerrür kurumu 5237 sayılı TCK’nın “Güvenlik Tedbirleri” başlıklı 58. maddesinde tanzim edilmiş olup bu kurum ile suçlunun tehlikelilik halinin ortadan kaldırılması ve böylece suçta tekerrürün meydana gelmesinin önlenmesi amaçlanmıştır.

Tekerrür kurumu ile HAGB kurumu benzer şekilde suç işlenmesini engellemek, suçluları ıslah etmek amaçlanmaktadır. Suç işleyen kişilere uygulanacak yaptırım işlenen eylemin ve kusurun ağırlığına göre değişmektedir. Nitekim her suçlu farklıdır. Kimi suçlular işledikleri suçun cezasını çektikten sonra ıslah olup yeni bir suç işlemezken, kimi suçlular ıslah olmayıp yeni suçlar işlemeye devam etmektedir. Yalnızca bir kez suç işleyen ve daha sonra ıslah olan kişi ile birden fazla kez suç işleyen, çektiği cezaya rağmen ıslah olmamış kişinin aynı hükümlere tabi olması adaletsizlik yaratır.8

Ceza hukukunda tekerrür kurumu ile kişilerin suçta tekrara düşmesinin önlenmesi amaçlanmış olup TCK’nın 58. maddesinde tekerrüre birtakım sonuçlar bağlanmış olup tekerrür durumunda mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması öngörülmüştür. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’da mükerrirlerin koşullu salıverilme sürelerinin geciktirilmesi öngörülmüştür.

Tekerrürün sonuçları madde metninde sayılanlarla sınırlı olmayıp cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarının tekerrür durumunda uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin sonuçları da vardır. Cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarından biri olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması üzerinde de tekerrürün birtakım etkileri bulunmaktadır.

1. Tekerrür ile Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumu ve Şartları

Tekerrür kavramı Arapça asıllı olup “bir daha meydana gelme, tekrarlanma” anlamı taşımaktadır. Ceza hukukunda ise “işlediği bir suç nedeniyle hakkında cezaya hükmedilen kişinin cezasının kesinleşmesinden sonra tekrardan suç işlemesi hali” anlamına gelmektedir. Suç işlemekte tekerrüre düşmüş olan kişi “mükerrir” olarak adlandırılmaktadır.9

Tekerrür failin daha önce işlemiş olduğu suç sebebiyle hakkında kurulan mahkumiyetten etkilenmediğini, verilen ceza ile kişinin ıslah olmadığını, suç işleme konusunda direttiğini gösteren bir husus olarak değerlendirilmektedir.10

5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinde tekerrür düzenlenmiştir. Kanun hükmü uyarınca, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekli koşullar; daha önce işlediği bir suç nedeniyle kişinin hakkında kesinleşmiş bir ceza mahkumiyeti hükmünün mevcut olması, mahkumiyet hükmü kesinleştikten sonra yeni bir suç işlenmesi, sonraki suçun önceki suçun cezasının infaz edilmesinden sonra Kanunda öngörülen 3 ve 5 yıllık süreler içinde işlenmesidir. Önceki suçun cezası henüz infaz edilmemişse yeni suçun 3 ve 5 yıllık süreler içinde işlenmiş olması şart değildir. Sayılan şartlar kümülatif şartlar olup şartların tümünün bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir.11

Hüküm kavram olarak “karar, yargı” anlamına gelirken ceza hukuku bakımından ise suç işlediği iddia edilen bir kişi hakkında mahkemece yapılan yargılama neticesinde kişinin cezalandırılması yahut da cezalandırılmaması hususunda verilen son karardır.12

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ise 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nun 223. maddesinde sayılan hüküm çeşitlerinden biri değildir. Uyuşmazlığı çözerek davayı ve ceza muhakemesini sonlandıran bir karar da olmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün şekli ve maddi anlamda kesinleşmesini önleyerek dava konusu uyuşmazlığın bir süre derdest kalmasını sağlayan bir karardır.13 Bu anlamda hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir hüküm değildir.14

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda kanunda öngörülen belli sürenin altındaki, kanuna göre, iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün belli bir denetim süresi boyunca açıklanmaması, açıklanmadığı sürece hukuki sonuç doğurmaması, bu süre boyunca kasten bir suç işlenmemesi ve mahkeme tarafından öngörülen yükümlülüklere uygun davranılması neticesinde hükmün kaldırılarak davanın düşmesini sağlayan bir kurumdur.15 CMK’nın 231. maddesinin 5. fıkrasında “Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır.” denilmek suretiyle şayet uzlaşmaya tabi bir suç söz konusuysa öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Şartların mevcudiyeti halinde öncelikle uzlaşma yoluna gidilecek, uzlaşmanın sağlanamamış olması halinde bu kuruma başvurulacaktır.

Bu kurum ile devlet yükümlülüklerini yerine getiren denetim süresini iyi halli geçiren suçluyu denetim süresi sonunda cezalandırma hakkından feragat etmektedir. Denetim süresinin iyi halli geçirilmesi halinde düşme kararı verilerek önceki hukuki durumuna kavuşturulduğu için şartlı olarak lekelenmeme hakkı tanımaktadır.16 Böylece sanığın cezaevine girmeden toplum içinde ıslah edilerek tekrar suç işlemesinin engellenmeye çalışılmaktadır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının hukuki niteliğine ilişkin farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının hangi nitelikte olduğu hususunda mutlak bir sonuca varmak olanaklı olmasa da ceza muhakemesi hukuku kurumu olduğu yönündeki gerekçeler daha kuvvetlidir. Bu görüş uyarınca, birey özgürlüğü ile ilişkisinden yola çıkarak maddi ceza hukuku kurumu yönünün olduğunun belirtilmesi yanlış olacaktır. Bir başka görüşe göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir muhakeme hukuku kurumudur. Zira denetim süresinin iyi halli geçirilmesi halinde düşme kararı verilmektedir.17

Bir başka görüşe göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir maddi ceza hukuku kurumdur. Zira erteleme cezanın infazının şekline değil, devlet ile birey arasındaki ceza ilişkisinin kapsamına ilişkin olup maddi ceza hukukuna ait bir normdur. Devlet cezalandırma yetkisi bir süre kullanmamakta ve denetim süresi içinde iyi halli olan sanık bakımından devletin bu yetkisi ortadan kalkmaktadır. Her ne kadar kurum etkisini ceza muhakemesi hukukunda gösterdiği için ceza muhakemesi hukuku kurumu olarak düşünülse de devlet ile birey arasındaki cezalandırma ilişkisini ortadan kaldıran kurumların örneğin zamanaşımı, af gibi maddi ceza hukuku kurumu olduğu kabul edilmektedir. Bu hallerde de davanın düşmesi kararı verilmektedir. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından sonra denetim süresinin iyi halli geçirilmesi ve düşme kararı verilmesi kurumu maddi ceza hukuku kurumu olmaktan çıkarmayacaktır.18

Yargıtay’ın da benimsediği bir diğer görüşe göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması hem maddi ceza hukukuna hem de ceza muhakemesi hukukuna ilişkin özellikler taşıyan karma nitelikli bir kurumdur.19

Yargıtay hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının erteleme ve seçenek yaptırımlara çevirme kurumları ile benzer şekilde hükmün ve cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarından birisi olduğunu kabul etmektedir.20

Hükmün açıklanmasını geri bırakılması kararı verilebilmesi için objektif ve sübjektif koşullar öngörülmüştür. Objektif koşullar; yapılan yargılama sonucunda mahkûm olunan hapis cezasının iki yıl veya daha az süreli olması yahut adli para cezası olması; işlenen suçun hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecek suçlardan olmaması yani suçun özel kanunlar gereği HAGB kurumunun uygulaması dışında bırakılan suçlardan veya Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer verilen suçlardan biri olmamasıdır.21

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için objektif şartlar yanında sanık ile ilgili bazı sübjektif şartların da gerçekleşmesi gerekir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 6. fıkrasında bu şartlar sayılmıştır. Buna göre; sanığın kasıtlı bir suçtan daha önce mahkumiyetinin olmaması, mahkeme tarafından sanığın kişilik özellikleri, suç geçmişi, duruşmada sergilediği hal ve davranışlar dikkate alınarak tekrar suç işlemeyeceği kanaatine varılması, suç neticesinde zarara uğramış olan mağdurun veya kamunun zararının eksiksiz olarak giderilmesi, buna ek olarak sanığın hakkında HAGB kararı verilmesini kabul etmesi gerekir.22