Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Korunma Gereksinimi Bakımından Tarihi – 
Eski Eserleri (Kültür Varlıklarını) Tanımlama Yöntemleri ve Terim Sorunu

Mehmet Nihat KANBUR

Korunması gereken tarihi – eski eserlerin herkes tarafından kabul edilen ortak bir tanımının yapılması oldukça zordur. Nitekim bu eserlerin korunması, tanımlama yöntemleri ve terim birliğinin sağlanamaması hususları önemli sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda bu üç soruna değinilecek ve kanaatimiz açıklanacaktır. Çalışmamızda ilk önce bu hususta Türk hukukundaki düzenlemelerin tarihsel gelişimi aktarılacak, ardından tarihi – eski eserlerin – kültür varlıklarının korunması – tanımlanması ve tanımlama yöntemleri sorunu ele alınacak ve son olarak korunması amaçlanan değerlere ilişkin terim birliği sorunu incelenecektir. 

Tarihi Eser, Kültür Varlığı, Kültürel Miras, Korunma, Terim Sorunu

GİRİŞ

Tarihi eserlerin korunmasına yönelik çalışmalar yakın zamanlarda hızlı bir şekilde gelişmiştir. Pek çok çalışma, eser ve hukuki düzenleme bu alana ilginin arttığını göstermektedir. Ayrıca bu ilgi, tarihi eserler (eski eserler – kültür varlıkları – objeleri – nesneleri – malları) üzerinde giderek artan tartışmalarla da örtüşmektedir1. Küreselleşen dünyada ve genel olarak çok uluslu / uluslar üstü toplulukların oluşmaya başladığı Avrupa’da, kültür varlıklarına yönelik yeni bir anlayışın ilginç bir şekilde geliştiği görülmektedir2. Dolayısıyla kültür varlıklarının önemi ve değeri üzerinde daha çok tartışılmakta ve korunması için gereken düzenlemeler yapılmaya çalışılmaktadır. Ancak bu husustaki en önemli sorunlardan ilki korunması amaçlanan kültür varlıkları ve tarihi eserlerin tanımlanması yöntemleridir. Yanı sıra bu varlık veya eserler hakkında kullanılacak terimin belirlenmesi ve terim birliğinin sağlanması da koruma gereksinimi bakımından bir diğer sorundur. Çalışmamızda her iki soruna yönelik tartışmalar yapılacak, çeşitli uluslararası sözleşme hükümleri, bazı devletlerin iç hukuk düzenlemeleri, Türk mevzuatı hükümleri, Türk ve yabancı öğreti görüşleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir.

I. TÜRK HUKUKUNDAKİ DÜZENLEMELERİN 
TARİHSEL GELİŞİMİ

Ülkemiz tarihi eserler – kültür ve tabiat varlıkları bakımından son derece önemli bir zenginliğe sahip olmasına rağmen 19. yüzyılın sonlarına kadar bu varlıkların önemi ve değeri yeterince anlaşılamamış ve korunması hususunda ciddi ve yeterli bir düzenleme yapılmamıştır3. 1869 yılında ilk kez Asar-ı Atika Nizamnamesi adında bir hukuki düzenleme getirilmiş bu düzenlemeyi 1874, 1884, 1906 tarihli Asar-ı Atika Nizamnameleri takip etmiştir. Bu nizamnamelerin her biri yürürlüğe girdiğinde kendisinden önceki diğer nizamnameyi ortadan kaldırmıştır. 1906 yılı Asar-ı Atika nizamnamesi yürürlükte iken 1912 yılında Muhafaza-i Abidat Nizamnamesi adı altında ayrı bir nizamname daha çıkarılmış ve her iki nizamname4 de 1973 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Bu nizamnamelerin ardından 25.04.1973 tarih ve 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu, 14527 no ve 06.05.1973 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir5. 1710 sayılı Eski eserler Kanunu 10 yılı biraz aşkın bir süre yürürlükte kalmıştır. Bu kanunun, özellikle eski eserlerin, kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi konusunda yetersiz kaldığı hususunda yoğun eleştiriler alması sonucunda 1981 yılından itibaren yeni bir kanun hazırlıklarına başlanılmıştır. İki yıl kadar süren çalışmalar sonucunda hazırlanan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 21.07.1983 tarihinde kabul edilmiş, 1710 sayılı Eski Eserler Kanununu yürürlükten kaldırmış, 18113 sayı ve 22.07.1983 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

II. TARİHİ – ESKİ ESERLERİN – KÜLTÜR 
VARLIKLARININ KORUNMASI – TANIMLANMASI VE TANIMLAMA YÖNTEMLERİ SORUNU

Tarihi eserlerin ve kültür varlıklarının tek ve herkes tarafından kabul edilen bir tanımının yapılması henüz mümkün olmamıştır. Neredeyse her ülke kendine özgü bir milli kültür varlığı tanımı getirmektedir. Aynı şekilde birçok uluslararası sözleşmede de çeşitli sebeplerle birbirinden farklı tanımlamalar yapılmaktadır. Bunun sebebi sadece sanatsal düşünceler, halklara özgülük, kültür sosyolojisi ya da politikası değil aynı zamanda fiziksel faktörler (maddi koşullar) ve çağın getirdiği sanatsal fikir akımlarıdır6. Bundan dolayı da her devlet kendi mevzuatını hazırlarken mutlaka uluslararası sözleşmelere bağlı kalmamakta, oradaki tanımları mutlak manada kabul etme eğilimi göstermemektedirler. Bu durum uluslar arası sözleşme hükümlerinin uluslararası alanda tam bir kabul görmesine de engel olmaktadır. Örneğin Avusturya’da 1923 tarihli anıtlar / eski eserler kanunundaki (Denkmalschutzgesetz) tanıma göre eski eser; “insan eli ile oluşturulan tarihi, sanatsal ve diğer kültürel öneme sahip taşınır ve taşınmaz eşyalardır.” Bu eşyaların kamusal bir yarara sahip olmaları gerekir. Yine 1986 tarihli yeni Avusturya kültür varlıklarının ihraç yasağına ilişkin kanun (Ausfuhrtverbotsgesetz) ve eski eserler kanununda (Denkmalschutzgesetz) yapılmış olan kültür eseri tanımı 1954 Sözleşmesinin (Haager Convention) 1. maddesiyle tamamen aynı olmasa da ona benzer şekilde düzenlenmiştir. Ancak 1954 LaHaye Sözleşmesinde 1. maddesinde bulunmayan “kamu yararı bulunması ilkesi” bahsedilen Avusturya kanunlarında aranmaktadır7.