Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sigara Bağımlılığı Sorunu ve Etik Açıdan Değerlendirilmesi

Çağatay ÜSTÜN

Tüm dünyada yaygın bir sağlık sorunu haline gelmiş sigara bağımlılığını önlemeye yönelik çalışmalar her ülkenin kendi sağlık otoritesi tarafından ciddi bir şekilde ele alınmaya başlanmıştır. Ülkemizde bu anlamda gerek hukuki gerekse de koruyucu tıp hizmetleri açısından çeşitli önlemler gündeme gelmiştir. Yazımızda bu önemli bağımlılık türü ve önlenmesine yönelik uygulamaların etik boyutuna kısaca değineceğiz.

Sigara, Bağımlılık, Etik.

GİRİŞ

Tütün kullanımı, çok yaygın bir bağımlılık çeşidi etkeni olmasının yanı sıra, tütün ve dumanında bulunan maddelerin insan sağlığı üzerine yaptığı olumsuz etkiler nedeniyle dünyanın ve ülkemizin en önemli ve önlenebilir kitlesel sağlık sorunlarından biridir (1). Tütün kullanımı tüm dünyada genellikle sigara olarak tüketilmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalardaki verilere göre, dünyada 15 yaş üstü nüfus içerisinde 1.2 milyar kişi (her üç yetişkinden biri) sigara kullanmaktadır. Sigara kullananların %80’i ise gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır (2).

Sigarada 4.000’in üzerinde zehirli kimyasal madde bulunur ve bunların yaklaşık 50 tanesi kansere yol açmaktadır. Nikotin, karbon monoksit ve katran bu maddelerden en iyi bilinen üç tanesidir. İnsanları sigaraya bağımlı hale getiren ana etken madde ise nikotindir. Kısaca nikotinin tıbbi açıdan olumsuz etkileri; taşikardi, hipertansiyon ve hiperkoagülasyon şeklinde verilebilir. Nikotin, çok güçlü psikoaktif, yani psikolojik uyarıcı bir ajandır. Bağımlılık ortaya çıkarma özelliği açısından ise eroin, kokain ve alkolden hiç farkı yoktur. Sigarayı ilk kez deneyen her 3 kişiden 1’i tek bir sigara ile bağımlı hale gelir. Bir sigara içildiğinde ortalama 10 saniye gibi kısa bir sürede yanaktan emilen nikotin beyne ulaşır ve eroin, kokain gibi maddelerin etkilediği merkezi uyararak bazı hormonların salınmasına neden olur. Bu da zevk alma, gevşeme, sakinleşme gibi değişikliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Ortaya çıkan bu değişikliklerin devam etmesi için vücut daha çok nikotin istemeye başlar ve ardından içilen sigaranın sayısı giderek artar. Çünkü nikotinin meydana getirdiği etkilere karşı vücutta tolerans gelişmiştir. Bunun tıbbi anlamı şudur: Vücuttaki nikotin miktarı arttıkça etkisi azalır, ödül gibi gelen değişikliklerin devamını sağlamak için nikotin miktarının da artması gerekir (3) (4). Bugün için aktif içicilik kadar pasif içiciliğin de sağlığı bozucu etkileri olduğu bilinmektedir. Pasif içicilik, başkalarının içtiği sigaranın dumanına maruz kalmak anlamına gelmektedir. Kaldı ki, sigara içilen her yerde pasif içiciliğe sebep olan çevresel sigara dumanı mevcuttur.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ/WHO) verilerine göre sigara, her yıl dünya çapında 6 milyon insanın ölmesine ve yüz milyarca dolarlık ekonomik zarara neden olmakla birlikte gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde 2030 yılında bu ölüm oranlarının 8 milyona yükselebileceği bildirilmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki durumun aksine Türkiye’de sigara içme oranı özellikle kadınlar arasında artmaktadır (5). Mevcut literatürler sigaranın ülkemizdeki en önemli halk sağlığı sorunu olduğunu ve yıllık ölüm oranının %25’inden sorumlu olduğunu bildirmektedir.