Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Cumhuriyet Dönemi Öncesinde Türkiye’de Modern Spor Örgütlenmesinin Sosyal ve Hukuki Gelişim Süreci

The Social and Legal Development Process of the Modern Sports Organization in Turkey before the Republic Period

Önder EGE

Cumhuriyet öncesinde modernleşme süreci Tanzimat Döneminde Batılılaşma kavramı odağında belirginleşmiştir. Türkiye tarihinde gerek spor, gerek ise kulüpleşme kavramlarının gelişimi açısından Tanzimat Dönemi önemli bir dönüm noktasıdır. Tanzimat Dönemi’nde beden eğitimi ve spor alanında önemli yenilikler, eğitim yaşamına dâhil edilmiştir. Sultan II. Abdülhamit döneminde de, özellikle bürokrasi, eğitim ve spor alanlarında Tanzimat reformlarına devam edilmiştir. Spor kulüplerinin adi şirket olarak kurulması, modern spor dallarının bazılarında müsabakalar tertip edilmesi, II. Abdülhamit döneminde gerçekleşmiştir. Ancak padişah, genel olarak her türlü örgütlenmeden korkmakta ve özellikle Müslüman tebaanın örgütlenme isteğine karşı bir tutum sergilemekteydi. Örneğin, Müslümanlar tarafından 1901 yılında ilk kurulan futbol kulübü “Black Stockings” sadece bir maç yapabildikten sonra sarayın emriyle kapatılmıştır. Ecnebiler ile gayrimüslim yurttaşlar ise, spor kulüpleri kurma konusunda kendilerine bazı ayrıcalıklar veren kurallar nedeniyle idarenin baskısına tabi değildiler. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde spor örgütlenmesinde, II. Meşrutiyet Dönemi’ne kadar Türklerin genellikle katılamadığı bir süreç yaşanmıştır. Dolayısıyla, ilk lig organizasyonu olan İstanbul Futbol Birliği’ne de uzun süre sadece ecnebilerin ve Rum yurttaşların takımları katılabilmişlerdir. 1909 yılında kabul edilen Cemiyetler Kanunu ile ise spor kulüpleri “tüzel kişiliği haiz” olmuşlardır. Bundan sonraki dönemde kanuni bir rejim içinde spor kulüplerinin yaygınlaştığı görülmektedir. Bunun yanında 1912 Olimpiyat Oyunları’nda Osmanlı Devleti resmi olarak ilk kez bu dönemde yarışmıştır. Nitekim daha önceki Olimpiyat organizasyonlarına sadece resmi olmayan bireysel katılım denemeleri mevcuttu. Spor, Osmanlı Devleti’nde özyönetim ile yönetilen amatör futbol kulüplerinin öncülüğünde ve İstanbul’daki tek sporlu lig organizasyonları çerçevesinde gelişmiştir. Tanzimat Dönemi’nden itibaren Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın (TİCİ) kuruşuna kadarki dönemdeki kulüpleşme süreci bu makalenin konusudur.

Spor, Futbol, Spor Kulübü, Cemiyet, Tüzel Kişi.

The modernization process before the Republic became evident in the focus of the concept of Westernization in the Tanzimat Period. The Tanzimat Period is an important turning point in the history of Turkey in terms of the development of the concepts of sports and clubbing. Important innovations in the field of physical education and sports were included in the education life in the Tanzimat Period. During the reign of Sultan Abdulhamid II, Tanzimat reforms continued, especially in the fields of bureaucracy, education and sports. The establishment of sports clubs as ordinary companies and the organization of competitions in some of the modern sports branches took place during the reign of Abdulhamid II. However, the Sultan was generally afraid of any kind of organization and displayed an attitude against the desire of Muslim subjects to organize. For example, the football club “Black Stockings”, which was first founded by Muslims in 1901, was closed by order of the palace after it was able to play only one match. Foreigners and non-Muslim citizens, on the other hand, were not subject to the pressure of the administration due to the rules that gave them some privileges in establishing sports clubs. For this reason, there was a process in the organization of sports in the Ottoman Empire, which Turks could not participate in until the Second Constitutional Period. Therefore, only the teams of foreigners and Greek based (Rum) citizens were able to participate in the Istanbul Football Union, the first league organization, for a long time. With the Law of Associations adopted in 1909, sports clubs became “legal personality”. In the following period, it is seen that sports clubs have become widespread within a legal regime. On the other hand, in the 1912 Olympic Games, the Ottoman Empire officially competed for the first time in this period. As a matter of fact, there were only unofficial individual participation attempts in previous Olympic organizations. Sports developed in the Ottoman Empire under the leadership of amateur football clubs managed with self-management and with in the framework of single-sport league organizations in Istanbul. The club formation process from the Tanzimat Period to the establishment of “the Union of Turkish Sports Associations” (TICI) is the subject of this article.

Sports, Football, Sports Club, Association, Juridical Person.

I. GİRİŞ

Modern spor örgütlenmesinin tarihi, aslında sosyal ve hukuki bakımından kulüpleşmenin tarihidir. Bu cümleyi,” Spor Hukuku” disiplininin doğması ve gelişmesi açısından da tekrar etmek mümkündür. Gerçekten de, Dünyada ve Türkiye’de, kulüpleşmenin gelişimi paralelinde sportif yapıların ve sporun hukukunun geliştiği görülmektedir. Türkiye bakımından günümüzün spor hukukunda spor kulüpleri, 7405 Sayılı Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu (SKSFK) hükümlerine göre Spor Bakanlığı tarafından tescil edilmiş, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz, medeni hukukun veya ticaret hukukun kurallarına tabi olabilen amaç birlikleridir. Türk spor tarihinde spor kulüpleri ile spor yönetiminin gelişimi, özellikle 19. Yüzyıl’ın ikinci yarısın an itibaren günümüze kadar çeşitli aşamalardan geçmiştir1 . Bu çalışmada modern spor kavramı açısından Türkiye tarihinde milat olan Tanzimat Dönemi ile II. Meşrutiyet Dönemini kapsayan süreçteki spor örgütlenmelerini mercek altına almaya gayret edeceğiz. Öte yandan spor tarihimiz; Kurthan Fişek’in tabiriyle, spor olgusunun uzun süre belgelendirilmek için önemsenmediğinden dolayı, genellikle belgelere değil, belleklere dayalıdır2 . Ancak, “söz uçar yazı kalır”, özlü sözünde zikredildiği gibi, sözlü bellek bazen yanılabilir. Bu nedenle özellikle Cumhuriyet öncesi dönemin sportif olay veya olgularının bazen farklı belleklerde farklı bir şekilde tezahür edebildiğini belirtmekte fayda görüyoruz3 .

Spor kulüplerinin gelişim aşamalarını izah edebilmek için öncelikle spor ve bazı ilgili kavramları ele almak zarureti söz konusudur. Bu bağlamda, makalede sıklıkla kullanacağımız spor, modernlik, kulüp ve spor kulübü kavramlarını kısaca izah edelim. Günlük yaşamımızda kullandığımız spor sözcüğü, etimolojik olarak İngilizce ‘den gelmektedir4 . Modern anlamda sporun ortaya çıkışı sanayi devrimi sonrasında olmuştur. Dolayısı ile modern spor dallarının büyük çoğunluğunun 19. yüzyılın ikinci yansından itibaren sanayi devrimini ilk gerçekleştiren ülke olan Büyük Britanya’da başlaması ve buradan tüm dünyaya ihraç edilmesi de tesadüf değildir5 . Genel olarak; “Bir kişinin veya gurubun eğlence için bir başka kişi veya gruba karşı mücadele ettiği fiziki yeterlilik gerektiren sosyal faaliyet” veya “tespit edilmiş kurallara göre, yarışma veya eğlence maksatlı kişisel veya gurup halinde gerçekleştirilen, belirli bir rekabet içeren, fiziki veya zihni faaliyet”, spor olarak tanımlanabilir6 .

Modernlik kavramı, “Modernlik, 17. yüzyılda Avrupa’da başlayan ve süreç içinde dünyanın büyük bir kesiminde muteber olan sosyal yaşam ve örgütlenme şeklidir”7 . Modern yaşamın kaynaklarını klasik bir bakış açısıyla; “bilimsel buluşlar, sanayileşme, savaşlar, nüfus hareketleri ve kentleşme, bürokratik ulus devletler, kitlesel hareketleri ve kapitalist sistem”, olarak belirtmek mümkündür8 . Kolonyalizm9 ile başlayan emperyalizm10 ile devam eden mazlum milletlerin sömürülmesi ve küresel ölçekteki artı değerin Batı’ya aktarılması ise modernliğin gelişmesini sağlayan önemli bir sosyal ve iktisadi unsurdur.

Spor kulübü, belirli kurallara göre kurulan, üyelerinin her birinin yetki ve sorumluluklarının belirli olduğu, çeşitli spor dallarıyla topluma hizmet eden, her yaştan bireyin spor yapabileceği özel hukuk tüzel kişilerini ifade eder11 . Sporun kitlelere ulaşmasında ve yaygınlaşmasında başta spor kulüpleri olmak üzere spor örgütlerinin önemi yadsınamaz. Örgüt ise, kısaca, “iki veya daha çok kişinin bilinçli bir tercihle koordine edilmiş fiil ya da kuvvetlerinden oluşan sistem”, olarak tanımlanabilir12 . Örgütler ise yapı olarak bulundukları koşullara ve çevreye uyarlanabilirler. Bu duruma “örgütsel değişim” adı verilir13 . Türkiye’de spor kulüpleri 7405 Sayılı SKSFK öncesinde derneklerin bir alt türü olarak nitelendirilmekteydi. Bu gün ise kulüpler, SKSFK m. 3 hükmünce “spor kulübü” veya SKSFK m. 14 hükmünce “spor anonim şirketi” olarak Spor Bakanlığı’na tescil edilmek için başvurabilmektedirler14 .

Sporun bilimsel temellere oturtulması için ise, yeterli ve gelişmiş hukuk kuralları ile sportif kurumlara ihtiyaç duyulmaktadır15 . Şüphesiz ki bu belirli bir tarihsel sürecin kazanımları ile mümkün olabilecektir. Bu gün dahi, giderek metalaşan ve büyük bir sosyal-iktisadi alan oluşturan spor olgusunun “nasıl bir hukuki temel üzerinde yükselmesi gerektiği” konusundaki tartışma ve araştırmalar devam etmektedir. Kökenleri Britanya’da olan sporun küresel düzeyde yayılması, 18. ve 19. yüzyıllarda olmuştur. Belki de bu olgu, Britanya İmparatorluğu’nun önemli kültürel miraslarından biri sayılabilir. İngiltere’de, 24 Ekim 1857 tarihinde, dünyanın dernek statüsündeki ilk futbol kulübü olan, “Sheffield Futbol Kulübü” (Sheffield Football Club) resmen kurulmuştu16 . Sheffield’da 21 Ekim 1858 tarihinde ise, kulübün ilk yıllık genel toplantısında, futbol maçlarında kullanılmak üzere “Sheffield Kuralları” (Sheffield Rules) düzenlenmiştir17 . İngiltere ile İskoçya arasında oynanan ilk ulusal futbol maçı ise (futboldaki en eski rekabet) 1872’de Glasgow’da oynanmıştır18 . Bu bağlamda, özellikle 19. Yüzyıl üçüncü çeyreğinden itibaren İngiltere’den başlayarak, dünya genelinde futbolun öncülüğünde kulüpleşmenin hızlandığını görmekteyiz. Bu rüzgârdan bir şekilde Türkiye’nin de etkilenmemesi düşünülemezdi.

Türkiye tarihinde gerek spor, gerek ise kulüpleşme kavramlarının gelişimi açısından Tanzimat Dönemi önemli bir dönüm noktasıdır. Diğer yandan ise bu dönem; Osmanlı Devleti’nin, ne yazık ki “ölmesi beklenen hasta adam” olarak nitelendirildiği, iktisadi ve siyasi bakımdan çöküşe doğru gittiği, isyanlar ve savaşlar nedeniyle toprak kayıplarının yaşandığı bir dönemdir. Kanaatimizce, Sultan II. Abdülhamit döneminde de, özellikle bürokrasi, eğitim ve spor alanlarında Tanzimat reformlarına devam edilmiştir. Yirminci yüzyılın başlarında, II. Meşrutiyet’in ilanıyla da bir bütün olarak laikleşme ve modernleşme istikâmetindeki adımlar spordaki düzenlemeleri de kapsayacak şekilde, savaşlar ve isyanlar nedeniyle fasılalı da olsa devam etmiştir. Bu makalenin temel gayesi ise, Tanzimat Dönemi’nden başlayarak, 1909 Cemiyetler Kanunu’nun getirdiği örgütlenme özgürlüğüne çerçevesinde 1922’de kurulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) öncesinde Türkiye’de sporun ve gönüllü spor birliklerinin sosyal ve hukuki gelişimlerinin ana hatlarıyla da olsa ele alınması, olacaktır.

II. TANZİMAT DÖNEMİ’NDE SPOR VE SPOR KULÜPLERİ

Tanzimat Fermanı, 3 Kasım 1839 tarihinde Sultan Abdülmecid döneminde Mustafa Reşit Paşa tarafından okunmuştu. Böylelikle Osmanlı’daki Batılılaşma süreci başlamış oluyordu. Daha sonra Islahat Fermanı, Bab-ı Ali19 tarafından 18 Şubat 1856 tarihinde ilan edilmiştir. Bu iki fermanla şekillenen dönem Tanzimat Dönemi olarak anılmaktadır. Bu iki fermanın rehberliğinde Osmanlı’da topyekûn bir yenileşme süreci yaşanmaktaydı. Tanzimat Dönemi, Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz ve Sultan V. Murat dönemlerini kapsamaktadır. Sultan II. Abdülhamit de bu dönemin takipçisidir.

Tanzimat Dönemi’nde yapılan reformlar ile bürokrasi ön plana çıkarılmış, padişahın yerine yeni bir siyasi güç olarak Tanzimat bürokrasisi almıştır. Bu dönemin belirgin bir ise özelliği siyasetin merkezinin saraydan Bab-ı Ali’ye geçmesidir20 . Reformlar yüzeyseldi ve tüm çabalara rağmen, imparatorluğun çöküş sürecini önleyememiştir. Ancak eşit yurttaşlık gibi yeni kavramlar yanında bürokratik devlet sisteminin kurulması amacıyla yapılan idari teşkilatlanmanın yapılması ile tıbbiye, harbiye, eğitim ve spor alanında yapılan reformlar sonraki dönemler için başlangıç aşaması niteliğindedir. Tanzimat Dönemi’nde sporun “jimnastik”, diğer tabirle “beden eğitimi” kavramları üzerinde şekillendiği görülmektedir. Bu dönemde jimnastik ile sporun henüz ayrışmadığını, iç içe olduklarını, ancak geleneksel sporların yerine modern sporun popülerlik kazanmaya başladığını söylemek mümkündür.

Doğu’dan göç eden Türkler, beraberlerinde güreş, binicilik, atıcılık, top oyunu ve diğerlerini getirmiş, Batı’daki devletlere karşı kendilerini korumak ve güçlerini kabul ettirmek için beden eğitimi ve spor faaliyetlerinin devam etmesini sağlamışlardır. Bunun bir sonucu olarak da, özellikle ata sporu olarak nitelenen spor dallarında ilerlenmiştir21 . Nitekim Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde de, kılıç-kalkan, avcılık, güreş ve okçuluk sporları belirli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilen spor faaliyetleri olarak bilinmektedir22 .

Spor sonraki dönemlerde, medreselere, Enderun mekteplerine girmiştir23 . Geleneksel Kırkpınar yağlı güreşleri de Osmanlı’nın ilk dönemlerinden, 1361 yılından itibaren var olan bir spor organizasyonudur24 . Yağlı güreş, yüzyıllar boyu düğünlerin vazgeçilmeziydi. Hatta güreşsiz düğün düşünülemezdi. Düğün güreşi olarak isimlendirilen bu etkinlikler, Türk güreşinin destekçisi ve lokomotifi olmak gibi bir özellik de taşıyordu25 . O günler için şu slogan yanlış olmazdı: “Ne kadar çok güreş, o kadar güzel düğün eğlencesi”. Bu arada, Osmanlı’da spor faaliyetleri, dünyadaki gibi başlangıçta savaş kavramı etrafında vücut bulduğundan, daha ziyade “askeri idman” hüviyetindeydi.

Dünyanın diğer toplumlarında olduğu gibi Anadolu’da da, başlangıçta savaşçı becerilere dayalı spor dalları gelişmişti26 . Bunlar güreş, okçuluk, cirit, binicilik, kılıç-kalkan, atıcılık ve mızrak gibi geleneksel spor dallarıydı27 . Osmanlı Devleti’nde Tanzimat öncesi dönem, Türkiye’de sporun yaygın olmadığı, toplumun spora yabancı olduğu, genel olarak örgütsüz veya örgütlenmeye izin verilmediği bir dönemdir28 . Tanzimat öncesi dönemde, daha çok “güreş”, “cirit” ve “okçuluk” alanlarında faaliyet gösteren tekkeler bulunmaktaydı29 . Özellikle güreş tekkeleri pek çok kentte faal ve oldukça etkindi30 . Ancak spor hukuku açısından düzenli bir örgütlenme mevcut değildi31 . Uzun süre Osmanlı’da sporun ve dayanışmanın öncüsü olan spor tekkeleri, Tanzimat Dönemi ile sosyal yaşam içindeki etkinliklerini kaybetmeye başlamıştır32 . Tekkeler, dışında sporu destekleyen diğer bir gönüllü örgütlü yapı “vakıf” müessesiydi33 . Osmanlı’nın kendine özgü bir müessese olarak dönüştürdüğü vakıflar, oluşturdukları maddi kaynakları fakir fukara için kullanmaktan başka, çeşitli sosyal alanlarda da dayanışma ruhu çerçevesinde faaliyet gösteriyorlardı. Güreşçi ve ciritçi gibi sporcuları beslemek de bu faaliyetler arasındaydı. Ayrıca, tekkeler, vakıflar, güreş ağalığı yanında, Osmanlılarda askeri eğitim-öğretim için “Mehteran Mektebi”, “Cambazhane” gibi kurumlar ile ayrıca çeşitli askeri sanat mektepleri vardı. Bunlar arasında özellikle, İstanbul Cambazhanesi de cambazlar34 yetiştirmek suretiyle güreş tekkeleri, paşa vakıfları ve yağlı güreş ağlarıyla birlikte spor kulüplerinin öncülleri olarak Tanzimat öncesinde önemli işlevler üstlenmiştir35 . Bu çerçevede, Anadolu’daki spor faaliyetleri Osmanlı’nın ilk dönemlerinden son dönemlerine, yani 19. Yüzyılın ortalarına kadar aynı geleneksel örgütlülük içinde neredeyse değişmeden devam etmiştir. Özellikle, pehlivan tekkelerine destek amacıyla kurulan vakıflar aynı zamanda sporcuları sosyal güvenliğe kavuşturan yapılardı. Bu yapıların Batılılaşma sürecinde giderek sönümlenmesi sporcuların sosyal güvenceden mahrum kalmasına neden olmuştur36 . Kısacası, Tanzimat Dönemi öncesinde, Osmanlı sporundaki geleneksel örgütlenmeler, spor tekkeleri, vakıflar ve Kırkpınar güreş ağalığı modelindeki ağalık müessesi şeklindeki üç temel yapı üzerinde vücut bulmaktaydı37 . Tanzimat Dönemi ile bu yapılar çözülmeye başlamış, yerlerine Batı tarzı spor kuralları hâkim olmaya başlamıştır.

Bu arada, Tanzimat Dönemi, öncesinde sporcular yaptıkları spor türünün ismiyle; örneğin, “güreşçi, atıcı, okçu, avcı” gibi anılırlardı. Bütün bu sporların antrenmanlarına da “idman” denilirdi38 . Tanzimat ile birlikte Batı tarzı beden eğitimi sosyal yaşama dâhil olunca, bu bedeni hareketlere “jimnastik”, bununla iştigal edenlere de “jimnastikçi” veya “idmancı” denilmiştir. Spor ve sporcu terimi, Cumhuriyet ile tercih edilmeye başlanmıştır39 .