Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

„vom Kopftuch Zur Burka“ – Grenzen Der Religionsfreiheit im Modernen Verfassungsstaat

„Başörtüsünden Burkaya“ – Modern Hukuk Devletinde Din Özgürlüğünün Sınırlanması

Die Religionsfreiheit wird in Art. 9 der Europäischen Menschenrechtskonvention (im Weiteren: EMRK) gewährleistet, in deren Schutzbereich auch das Andachten und die Beachtung religiöser Gebräuche einfällt. Dementsprechend wird im Fall des Tragens des islamische Schleiers der Schutzbereich der Religionsfreiheit als eröffnet angesehen, falls der Schleier aus religiösen (und nicht z.B. aus individuellen oder politischen) Motiven getragen wird. Die Religionsfreiheit wird allerdings nicht vorbehaltlos gewährleistet, in Abs. 2 Art 9 EMRK werden die Voraussetzungen für eine mögliche Einschränkung niedergelegt. Darüber hinaus spielt hinsichtlich des Tragens religiöser Kleidungen der Beurteilungsspielraum der Konventionsstaaten eine entscheidende Rolle, da die diesbezüglichen nationalen Regelungen aufgrund nationaler Traditionen sehr große Unterschiede aufweisen. Der Europäische Gerichtshof (im Weiteren: EGMR) entwickelte in den letzten Jahren eine sehr dogmatische Rechtsprechung bezüglich des Kopftuchtragens in Europa. Sowohl im Fall Dahlab ./. Schweiz (2001) und im Fall Sahin ./. Türkei (2004), als auch in den neuesten Beschwerden gegen Frankreich (2008, 2009) hat der Gerichtshof das gegenständliche Kopftuchverbot für verhältnismäßig befunden und keinen Verstoß gegen Art. 9 EMRK festgestellt. Nach der Begründung des Gerichtshofes stellen die Kopftuchverbote zwar einen Eingriff in die Religionsfreiheit dar, können jedoch gerechtfertigt werden, da sie ein legitimes Ziel verfolgen (Schutz der öffentlichen Ordnung und Rechte und Freiheiten anderer) und verhältnismäßig zu den verfolgten Zielen seien. Das Staat-Kirchen Verhältnis und das Neutralitätsprinzip des Staates haben einen bedeutenden Einfluss auf die Position des jeweiligen Staates zum Tragen religiöser Kleidungen. Im strikt laizistischen Frankreich wird das Tragen religiöser Symbole sowohl für Schülerinnen als auch für Lehrerinnen verboten (Gesetz über das Verbot von auffälligen religiösen Zeichen, 2004). In Deutschland, der sich für ein offenes Neutralitätsverständnis entschieden hat, löste die größte Debatte die Frage über die Zulassung des Kopftuches von Lehrerinnen aus. Aufgrund des Urteils des Bundesverfassungsgerichtshofs (2004) wurden in vielen Bundesländern gesetzliche Regelungen für Kopftuchverbote getroffen. In England wird das Tragen religiöser Symbole sowohl für Lehrer als auch für Schüler gestattet, wobei den wichtigsten Anknüpfungspunkt die Kompatibilität mit der Schuluniform darstellt. Das neue Verbot der Gesichtsverhüllung in Frankreich bzw. in Belgien lösten heftige Debatten in der Gesellschaft aus, da sie das Tragen der islamischen Ganzkörperschleier (Burka und Niqab) im öffentlichen Raum untersagen. Die Vereinbarkeit des Gesetzes wird von den Grundrechtsexperten stark in Zweifel bezogen. 

EMRK, Religionsfreiheit, Beurteilungsspielraum, Fall Dahlab, Fall Şahin, Kopftuchrechtsprechung des EGMR, Kopftuchverbot, Schutz der öffentlichen Ordnung, Gleichstellung von Mann und Frau, Religiöse Symbole, Neutralitätsverständnis, Verhältnis Zwischen Staat und Kirche, Laizität, Ganzkörperschleier, Burka, Verbot.

Bu yazıda modern hukuk devletinde din özgürlüğünün ne ölçüde sınırlanması gerektiği sorusuna cevap vermeye çalışacağım. Öncelikle, Avrupa’daki başörtüsü sorunu kesinlikle sadece temel hak ve özgürlükler konusu değil, aynı zamanda entegrasyon ve sosyal politika konusudur. Ancak bu çalışmayı temel hak ve özgürlükler konusuyla sınırlı tuttum. Bu bakımdan, başörtüsünün herhangi bir çeşidini taşımanın yasaklanması, din özgürlüğüne yapılan bir müdaheledir çünkü başörtüsü taşıma Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin dokuzuncu maddesinde garanti altına alınan dini inancı açıklama özgürlüğünün bir yoludur. Ne kadar başörtüsü yasağına ilişkin yasalar Avrupa’da yürürlüğe girmeye başlasa da bu konuyla ilgili sadece bir kaç dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görüldü. 1. Konuyla ilgili ilk karar 2001 yılında İsviçre’deki Dahlab davasında bir öğretmenin başörtüsü taşıması hakkında verildi. Avupa İnsan Hakları Mahkemesi İsviçre mahkemelerinin kararını onayladı ve başörtüsünün güçlü bir sembol olduğunu açıkladı. Mahkeme başörtüsünün okuldaki dini açıdan tarafsızlık ve cinsiyet eşitliği prensipiyle bağdaşmadığına karar verdi. 2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üniversiteye başörtüsüyle girilmesine izin verilmemesine ilişkin Leyla Şahin davasında görüşünü yineledi. Mahkeme başörtüsü taşımayı herhangi bir başörtüsü taşımayan öğrenciler üzerinde kendi inancını yayma ya da propaganda içerikli bir eylem olarak nitelendirdi. Ayrıca, başörtüsünün Türkiye’deki laiklik ve çoğulculuk ilkelerine karşı olduğu belirtildi. 3. 2008 ve 2009 yıllarındaki Fransız öğrencilerin başörtüsü hakkındaki temyiz başvurularında da Mahkemenin görüşünde herhangi bir değişiklik görülmedi. Milletlerin geleneklerine bağlı olarak ülkeden ülkeye kurallar değistiği ve bu konuyla ilgili Avrupa’ya ait tek tip bir düşünce olmadığı için Mahkeme kılık kıyafetle ilgili takdir payını üye devletlere vermiştir. Burada devlet ile din arasındaki ilişkinin ve devletin tarafsızlığının devletin kılık kıyafet sorunundaki konumunu nasıl etkilediğine işaret etmek istedim. Fransa gibi laiklik politikasının temel alındığı ülkelerde öğrenciler ve öğretmenler için devlet okullarında bütün dini semboller yasaklanmıştır. Laikliğin daha esnek uygulandığı Almanya’da dini semboller taşımaya tolerans gösterilmektedir. Devlet kilisesinin bulunduğu ve dini sembollere karşı geniş toleransın gösterildiği İngiltere’de tek tip okul kıyafetiyle bağdaşıyorsa, kişinin bu kıyafeti taşımasında bir sakınca görülmemektedir. Fransa’da umumi yerlerde bütün vücudu kaplayan kıyafetlerin giyilmesini yasaklayan yasanın yürürlüğe girmesi İslami başörtüsü hakkındaki yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Yasaya göre kamusal alanda yüzü örten kıyafetlerle dolaşmak yasaklandı. Yasa özellikle direk olarak İslami başörtüsünü işaret etmese de, istisnai mevzuat sayesinde yasanın amacının gerçekte umumi yerlerde burka ve nikab giyilmesini yasaklamak olduğu görülmektedir. Yasanın destekçilerine göre bu yasa kadın haklarını, kamu düzenini ve demokrasiyi korumak adına gereklidir. Gördüğümüz gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İslami başörtüsü hakkında birbiriyle tutarlı kararlar vermiştir. Mahkeme takdir payı temelinde bütün ulusal yasakları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu bulmuştur çünkü bu müdaheleler kanuni amaçlar taşımakta olup bu amaçlarla orantılıdır. Çoğunlukla bu amaçlar kamusal düzeni ve başkalarının haklarını korumaya yöneliktir (örneğin kadın hakları ve cinsiyet eşitliği). Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında İslami başörtüsünün bu amaçlarla gerçekten zarar verdiğine dair bir açıklama getirilmemiştir. Belki de İslami başörtüsüne dair yeni dava Fransa’daki burka yasağına karşı gerçekleşecek temyiz davası olacaktır çünkü bu din özgürlüğüne yapılan ağır bir müdaheledir. Ayrıca bu müdahele kanuni amaçlarla orantılı gözükmemektedir.  Sonuç olarak, modern hukuk devletinde din özgürlüğünün sınırlanması kamusal düzenin ve başkaların temel haklarını korunmasıyla ölçülendirilmiştir. Ancak kendi kendime soruyorum, gerçekten bu ölçüde bir korumaya ihtiyacımız var mı?

AİHM, Din Özgürlüğü, Üye Devletlerin Takdir Payı, Dahlab Davası, Şahin Davası, AİHM’nin Başörtü Hakkındaki Kararları, Başörtüsü Yasağı, Kamusal Düzenin Korunması, Cinsiyet Eşitliği Prensibi, Dini Semboller, Tarafsızlık Prensibi, Devlet İle Din Arasındaki İlişki, Laiklik - Bütün Vücudu Kaplayan Kıyafetler, Burka Yasağı.

1. Die EMRK und die Religionsfreiheit in Art 9

Die Europäische Menschenrechtskonvention (im Weiteren: EMRK) ist im Rahmen des Europarates 1950 geschlossen worden und mit der Errichtung des Europäischen Gerichtshofes (im Weiteren: EGMR) ist ein weltweit einzigartiges System auf dem Gebiet des Menschenrechtsschutzes ausgebaut worden.

Die EMRK gewährleistet unter vielen Grundrechten auch das Recht auf Religionsfreiheit und zwar in Art 9 EMRK. Im Abs. 1 Satz 2 befindet sich eine demonstrative Aufzählung von Ausübungsformen der Religionsfreiheit.

Hinsichtlich des Themas ist es von Bedeutung, dass das Andachten und die Beachtung von religiösen Gebräuchen, damit auch das Tragen religiöser Kleidungen, in den Schutzbereich der Religionsfreiheit fällt. So wird der Schutzbereich auch beim Tragen des islamischen Schleiers als eröffnet angesehen, allerdings nur dann, wenn er aus religiösen Motiven getragen wird.