Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İstihbaratın Ceza Muhakemesi Hukukunda Kullanımı

Çetin ARSLAN

“Muhbir beyanı”, “istihbari dinleme”, “gizli tanık beyanı”, “kolluğun çeşitli kaynaklardan topladığı bilgiler” vb. şekillerde ortaya çıkan ve genel olarak “istihbarat” kavramı içinde değerlendirebilecek hususların; uygulamada kamu davasının açılmasına, mahkûmiyet hükmüne; arama, elkoyma, yakalama, tutuklama gibi birçok ceza muhakemesi işleme dayanak alındığı görülmektedir. İstihbaratın niteliği itibariyle; “tek taraflı, dolaylı, gizli, doğruluğu kesin olarak bilinmeyen ve belirli bir işleme tabi tutulmuş bilgiler” olması ve esasen suç öncesi evreye ilişkin bir kolluk faaliyeti şeklinde gerçekleşmesi nedeniyle, ceza muhakemesinde delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı, delil kabul edilecekse bunun hangi koşullarda mümkün olacağı önemli ve tartışmalı bir konudur. Makalede (tebliğde) bu sorun, doktrindeki yer alan görüşler ve Yargıtay uygulaması gözetilerek irdelenmiştir.

İstihbarat, Ceza Muhakemesi, Delil, Gizli Tanıklık, (X) Muhbir.

I. KONUNUN ÖNEMİ

Yaklaşık 20 yıllık meslek yaşamımın son on yılını “Yargıtay Cumhuriyet Savcısı” olarak ifa ettim ve halen de bu görevi sürdürmekteyim. Görevim gereği temyiz aşamasında incelediğim birçok dosyada; gerek soruşturma ve gerekse kovuşturma aşamasında, çeşitli muhakeme işlemlerine, kararlara, hükümlere ve hatta Yargıtay ilamlarına dayanak alınan deliller arasında; “muhbirin beyanı”, “alınan istihbarat”, “istihbari bilgi” ve “duyum”1 gibi, -genel olarak- “istihbarat” kavramı altında toplayabileceğimiz bilgilerin şu veya bu şekilde değerlendirilerek zikredilen işlemlere esas alındığını gözlemlemiş bulunmaktayım.

Bunun yanında doktrinde -terör suçları bağlamında- özellikle son yıllarda “düşman ceza hukuku” olarak adlandırılan akım çerçevesinde; maddî ceza hukuku kapsamındaki hazırlık hareketlerinin öne çekilerek cezalandırma alanının genişlemesi düşüncesine paralel olarak; ceza muhakemesi alanında “tepkisel suç kovuşturmasından”, “önleyici suçla mücadele” ve “kovuşturma tedbirlerine” doğru yönelen bir eğilim söz konusudur2. Bu bağlamda iletişimin suç soruşturması kapsamında denetlenmesinden, “istihbarî dinlemeye” uzanan, “istihbaratın ceza soruşturma ve kovuşturmasında kullanılmasına varan”3 ve çeşitli usulü güvencelerden vazgeçilmesine ilişkin hararetli tartışmalar yapılmaktadır4.

Ceza (muhakemesi) hukukunda “istihbaratın kullanılması” ve/veya bunun “sınırlarının genişletilmesi”5 yönündeki bu görüş ve uygulamalar, konunun önemi ve güncelliğini ortaya koymaktadır.