Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kambiyo Senetlerinde İptal Kararının İptali ve Sonuçları

The Annulment of Annulment Decisions of Commercial Papers and Its Results

Harun ERYİĞİT

Kıymetli evrakın borçlusu ancak senedin teslimi karşılığında ödeme yapmak ile yükümlüdür. Bazı hallerde senedin hamili tarafından teslimi mümkün olmayabilir. Kıymetli evrakın zayi olduğu durumlarda mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir. Verilen iptal kararı ile birlikte hamil, senedin içerdiği hakkı, senedi teslim şartı aranmaksızın talep edebilmektedir. Fakat bu durum senet üzerinde maddi anlamda hak sahibi olmaya devam eden üçüncü kişiler aleyhine sonuçlar doğurabilmektedir. Bu aleyhe sonuçların ortadan kaldırılabilmesi için iptal kararının iptali yoluna başvurulması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılacak olan bu başvurunun içeriğine dair açık bir mevzuat hükmü mevcut değildir, ancak öğreti ve yargı kararları kapsamında söz konusu hukuki yolun varlığı kabul edilmektedir. Çalışma kapsamında, iptal kararının iptali şartları, iptal kararının iptalini talep edebilecek olanlar, başvuruda değerlendirilecek olan hususlar gerekçeleri ile incelenmektedir. Bunun yanı sıra, iptal kararının iptalinin senet ve ilgililerin senet üzerindeki hak sahipliğine ilişkin sonuçları, özellikle de iyiniyetli hamillerin durumu üzerinde durulmaktadır.

Kıymetli Evrak, Kambiyo Senetleri, İptal Kararı, İptal Kararının İptali, Çekişmesiz Yargı.

The obligor under a negotiable instrument is obliged to render performance only against surrender of the instrument. Notwithstanding, the bearer of the instrument may not be able to surrender the instrument. A negotiable security that has been lost may be annulled by the court. With this annulation decision the bearer may exercise his/her rights without the surrender of the instrument. However, the court’s decision may have consequences against third parties who maintain tangible rights on the commercial paper. In order to eliminate the adverse effects, third parties should apply for the annulment of the annulment decision. Although any specific legislative regulation is not made concerning this process, the probability of the mentioned legal procedure is unanimitly recognized by the doctrine and Supreme Court. Within the scope of the article, the conditions to be sought in the application for the annulment of the annulment decision, the parties that may start legal procedure, the issues to be evaluated in the application are examined. Besides, the consequences of the annulment of the annulment decision on the commercial papers and the entitlement of those concerned, especially the situation of bona fide bearer, are evaluated.

Negotiable Instrument, Commercial Papers, Annulment Decisions, Annulment of Annulment Decisions, Non-Contentious Jurisdiction.

Giriş

İçerdiği hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülmesi mümkün olmayan ve yine ancak senede bağlı olarak devri kabil olan kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi ve ibrazı karşılığında ödeme ile yükümlü tutulmuştur (TTK m. 645).

Senedin hamili bakımından kanuni bir zorunluluk olarak karşımıza çıkan ibraz yükümlülüğü, yetkili hamilin senedin zilyetliğini yitirmesi durumunda senetten doğan haklarını talep edememesi tehlikesini de beraberinde getirmiştir. Ortaya çıkan bu durumun olumsuz etkilerini azaltmak isteyen kanun koyucu, hamilin senedin iptali yoluna başvurması için gerekli düzenlemeleri yapmıştır.

Ancak, özü itibariyle senet üzerinde meşru hamil olan kişilerin menfaatlerini korumak amacıyla öngörülen bu yöntem, her zaman amaca hizmet edecek şekilde kullanılmamaktadır. Nitekim niteliği itibariyle çekişmesiz yargı işlerinden olan iptal davalarının sonucunda verilen karar ile senet üzerinde yetkili hamil sıfatını kazanmış üçüncü kişilerin menfaatlerinin tehdit altına girdiği durumlar ile uygulamada sıklıkla karşılaşılmaktadır.

Herhangi bir nedenle, gerçekte hamili olduğu senet hakkında yürütülen iptal yargılamasında senedi ibraz edemeyen yahut ibrazına rağmen iptal kararına engel olamayan kişilerin hukuki konumuna ve başvurabileceği yollara ilişkin açık bir düzenleme mevcut değildir. Kanunda açıkça yer verilmeyen bu imkânın tespiti amacıyla öğreti ve yargı kararları kapsamında gelişen ve hem maddi anlamda hem de şekli anlamda senette hak sahibi olan gerçek hamilin böylesi bir durumda başvurabileceği bir yol olarak işaret edilen kıymetli evrakın iptal kararının iptali, gerçek meşru hamilin başvurabileceği en önemli yöntemlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu önemine binaen iptal kararının iptali yolunun ve sonuçlarının incelendiği çalışmamızda, senet ile hak birlikteliğinin en yoğun şekilde kendisini göstermesi nedeniyle ayrıca önem arz eden kambiyo senetlerine ilişkin iptal usulü ve tartışmalar mümkün olduğunca yargı kararları esas alınarak değerlendirilmiştir.

Değerlendirmelerimiz bağlamında öncelikle kambiyo senetlerinin iptali ve bunun sonuçları üzerinde durularak iptal kararının yarattığı etkiler ortaya konulmaya çalışmıştır. Devam eden kısımlarda iptal kararının iptalinde karşımıza çıkan sorulara değinilmiş ve iptal kararının kaldırılmasının farklı yönlerden sonuçları üzerinde durulmuştur.

I. Kambiyo Senetlerinin İptali ve İptalin Sonuçları

Hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülmesi mümkün olmayan kıymetli evrakın ve bu özelliğin kendisini en yoğun şekilde hissettirdiği kambiyo senetlerinin zıyaı durumunda senet hamilinin senetteki hakkı ileri sürmesi yahut devretmesi mümkün değildir1 . Adi senetlerin iptaline ilişkin açıklamalara yer verilen ve yine kıymetli evrak hükümlerinin saklı tutulduğu Türk Borçlar Kanunu düzenlemesinin aksine, senedin iptal edildiğini ve borcun sona ermiş olduğunu gösteren resmen düzenlenmiş veya usulüne göre onaylanmış bir belgenin verilmesi (TBK m. 105), kıymetli evrakın iptali için yeterli değildir2 . Bu durumda senet elinden rızası dışında çıkmış bulunan veya senedin tahrif olması nedeniyle alacağını borçludan talep edemeyecek olan alacaklının durumunu adalet duygusu içerisinde çözme ihtiyacı gündeme gelmiş ve yine borçlunun yalnızca senedin ibraz edilememesi nedeniyle sebepsiz zenginleşmesi önlenmek istenmiştir3 . Bu ihtiyaca ilişkin çözümün zayi olan kıymetli evrakın iptaline ilişkin alınacak bir mahkeme kararı olduğunu öngören kanun koyucu, kıymetli evraka konu hakkın senet olmaksızın devredilemeyeceği ve yine talep edilemeyeceğine ilişkin kurala bir istisna getirmiş ve mahkeme tarafından verilen iptal kararının varlığı halinde hakkın senet olmaksızın talep edilmesi ve devredilmesi imkanını tanımıştır4 .

Konuya ilişkin düzenlemelere kıymetli evrak kitabının farklı hükümlerinde dağınık bir şekilde yer verilmiştir. İptalin şartlarının genel olarak hüküm altına alındığı TTK m. 651 hükmü ile iptale karar verecek olan makamların mahkemeler olduğu ve iptali talep edebilecek olan kişilerin zayi esnasında senet üzerinde hak sahibi olan kişiler olduğu belirtilmiştir. Devam eden 652. maddede ise iptal kararının sonuçlarına değinilmiş, bu durumda hak sahibinin hakkını senetsiz olarak da ileri sürebileceği veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebileceği hüküm altına alınmıştır.

Kıymetli evrakın iptaline ilişkin genel düzenlemelere yer verilen bu hükümlerde açık bir şekilde kıymetli evrakın çeşitli türlerine ilişkin özel hükümlerin saklı olduğu vurgulanmıştır (TTK m. 652/2). Bu açıklamaya uygun düşecek biçimde kanun koyucu farklı sınıflandırmaları esas alan iptal usulleri öngörmüştür. Kanun koyucunun kıymetli evrakta devir şekillerini esas alan ayrımı ile öncelikle nama yazılı senetlerin iptaline ilişkin genel bir açıklamaya yer verilmiş, nama yazılı senetlerin iptalinde hamile yazılı senetlere ilişkin hükümlerin uygulanacağı 657. madde ile hüküm altına alınmıştır.

Hamiline yazılı senetlerin iptal usulüne dair açıklamaların yer aldığı TTK m. 661 hükmünde ise pay senetleri, tahviller, intifa senetleri, münferit kuponlar hariç olmak üzere, kupon belgeleri, esas kupon belgelerinin yenilenmesine yarayan talonlar gibi hamile yazılı senetlerin iptaline hak sahibinin istemi üzerine mahkemece karar verileceği düzenlenmiş5 , TTK m. 663 ve 664. madde ile zikredilen usullere6 uyulmak sureti ile alınacak olan iptal kararına istinaden senet zilyetliğinde iken zayi olan hamilin gideri kendisine ait olmak üzere yeni bir senet düzenlenmesini veya muaccel borcun ifasını isteme hakkı olduğu belirtilmiştir.

Emre yazılı senetlerin tanımlandığı ve kambiyo senetleri dışında kalan emre yazılı senetleri konu alan TTK m. 824 vd. hükümlerinde ise ayrıca bir iptal usulü öngörülmemiştir. Bunun yerine kanun koyucu TTK m. 831/2 hükmü ile iptal konusunda, varant ve makbuz senedi dışındaki emre yazılı senetlere poliçelere ilişkin hükümlerin uygulanacağını düzenlemiştir. Kanunen emre yazılı olduğu kabul edilen kambiyo senetleri bakımından ise bu senetlerin nama, emre ya da hamiline olup olmadığına bakılmaksızın uygulanacak olan iptal kurallarını TTK m. 757 ila 765 maddeleri arasında hüküm altına almış, poliçelerin zıyaı ve iptalini konu alan bu hükümlerin bono (TTK m. 778/1-ı) ve çekler (TTK m. 818/1-s) hakkında da uygulanacağını belirtmiştir.

Kambiyo senetlerinin iptalinde uygulanacak olan hükümler incelendiğinde senedin iptalinin talep edilebilmesi için senedin kıymetli evrak niteliğini taşıdığının, kıymetli evrak niteliği taşıyan senedin zayi olduğunun7 ve senet üzerinde hak sahibi olunduğunun8 inandırıcı deliller ile ispatlanması gerekmektedir9 . Öte yandan kambiyo senedinin iptaline engel bir durumun mevcut olmaması10 ve senedin kimin elinde olduğunun bilinmemesi11 ayrıca aranan şartlar arasındadır12 .

TTK m. 757 hükmü uyarınca, iradesi dışında poliçe elinden çıkan kişi, ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinden, kambiyo senedinin iptalini isteyebilmektedir13 . Mahkeme, dilekçe sahibinin, senet elinde iken zıyaa uğradığına dair verdiği açıklamaları inandırıcı bulursa, verilecek ilanla, senedi eline geçireni, senedi belirli bir süre içinde getirmeye davet ve aksi takdirde poliçenin iptaline karar vereceğini ihtar etmeli (TTK m. 760) ve kural olarak bu ilan TTSG’de üç defa yapmalıdır (TTK m. 762). Mahkemece öngörülecek olan bu süre en az üç ay ve en çok bir yıl olarak tayin edilebilir14 . Elden çıkan senet, verilen süre içinde mahkemeye sunulmazsa, mahkemece iptaline karar verilmelidir (TTK m. 764/1).

Zayi olduğu ileri sürülen senedi yitiren hamile, iptal kararıyla senet olmaksızın senetteki hakkı talep etme veya devretme imkânı tanınmıştır15 . Böylece kambiyo senetlerinin somut unsuru olan senedin zıya durumunun tek başına senedin soyut unsuru olan hakkın ortadan kalkmasına yol açmayacağı kabul edilmiş, mahkeme kararı ile bu iki unsurun istisnaen birbirinden ayrılabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu durum öğretide iptal kararının olumlu etkisi olarak isimlendirilmiştir16 . İptal kararının bir diğer etkisi ise iptal edilen senedi elinde bulunduran kişinin, senet üzerinde yetkili hamil olarak gözükse dahi senede dayanarak talepte bulunamamasıdır. Bu ise iptal kararının olumsuz etkisi olarak karşımıza çıkmaktadır17 . Böylece iptal kararı ile hamil senedi ibraz mecburiyetinden, senet borçlusu ise yalnızca ibraz edene ödeme yükümlülüğünden kurtulmaktadır. Çünkü iptal kararı ile senedin teşhis işlevi ortadan kalkmakta bu işlev iptal kararına yüklenmektedir18 .

Öte yandan bu karar maddi hukuk bağlamında etkiyi haiz olmamakta, hakkın varlığı ve kapsamında hiçbir değişiklik meydana getirmemektedir19 . Etkisini yalnızca kambiyo senedinin somut unsurunda gösteren iptal kararı, bu unsura yerleşen hak üzerinde bir sonuç doğurmamaktadır. Hem senedi elinde bulunduran hamil hem de borçlu, iptal kararı öncesinde hangi hukuki durumda idiyse iptal kararından sonra da aynı hukuki duruma tâbi olmaktadır. Buna bağlı olarak, iptal kararı ile borçlunun durumunun ağırlaştırılması ya da hafifletilmesi mümkün olmadığı gibi, senet üzerindeki hak sahipliği hususunda da kesin bir sonuç ortaya koymamaktadır20 . Böylece senedin borçlusu ancak hile21 veya ağır bir kusuru bulunmadıkça iptal kararını kendisine ibraz edene ödemede bulunmak kaydıyla borcundan kurtulmaktadır22 .

Yine iptal kararı, senedin vadesinde veya senedi ibraz edene karşı sürülecek olan defilerde farklılık meydana getirmemekte yahut iptal edilen kambiyo senedinin yerine geçmemektedir23 . Benzer şekilde, iptal kararı ispat yükünde de değişikliğe yol açmamaktadır. İptal kararına konu senet nedeniyle borçlu olduğu iddia edilen kişi borçlu olmadığını, senetteki imzanın kendisine ait olmadığını ya da kambiyo taahhüdünde bulunmadığını iddia ederse iptal isteminde bulunan, inkâr edilen belirtilen hususları ayrı ayrı ispat ile yükümlüdür24 . Ancak bu noktada kambiyo senetlerindeki defilere ilişkin hükümlerin bu iddialar bakımından da uygulanması gerektiğini hatırlatmak gerekir.

Son olarak senedin iptali durumunda başvuru borçlularına karşı olan başvuru hakkının kullanılıp kullanılamayacağı tartışmalıdır. Konuyu değerlendiren bir görüşe göre kanunun açık lafzı karşısında, iptal kararını alan hamil başvuru borçlularına başvuramaz25 . Benzer bir lafzi yorum tekniği ile farklı bir sonuca ulaşan diğer bir görüş ise çeklerde poliçeye atıf yapılan hükümler içerisinde TTK m. 764/2 hükmünün bulunmaması nedeniyle çeklerde sınırlama olmaksızın başvuru hakkının kullanılabileceğini kabul etmektedir26 . Aksi yönde bir diğer görüşe göre ise iptal kararı ile senet rızası dışında elinden çıkan hamilin eski durumuna kavuşması amaçlandığından başvuru hakkının da aynı kapsamda devamı esas olmalıdır. Poliçe ve bono ile çek arasında yapılan ayrımın da haklı bir gerekçeye dayanmadığı vurgulanmaktadır27 .

Kanaatimizce söz konusu tartışmada başvuru hakkının kural olarak başvuru borçlularına karşı kullanılabileceği yönündeki görüşe üstünlük tanımak gerekmektedir. Başvuru hakkının kullanılamamasına dayanak olarak gösterilen madde lafzının genel hükümler kapsamında tanınan başvuru hakkını sınırlama maksadıyla kaleme alınmadığını kabul etmek daha doğrudur28 . Kanun lafzından kaynaklanan tereddüt bir tarafa bırakılacak olursa, senedin iptali durumunda başvuru hakkının kullanılamayacağını savunan görüşün temel dayanaklarından biri başvuru hakkının kullanılması için gereken protesto şartının iptal kararlarında sağlanamayacak olmasıdır. Bu görüşe göre senedin iptal anı dikkate alındığında protesto süresi çoktan geçmiş olan kambiyo senedi kapsamında başvuru hakkının kullanılması düşünülemez29 . Yargıtay’ın verdiği kararlarda da bu hususa dikkat çekilmektedir30 . Öncelikle vurgulamak gerekir ki, iptal kararına istinaden hak sahibi olarak gözüken kişinin kural olarak başvuru hakkını kullanamaması ile protesto şartını yerine getirmemesi durumunda başvuru hakkını kullanamaması halleri teorik olarak aynı temellere dayanmamaktadır. Başvuru hakkının kural olarak kullanılamayacağının kabulü halinde protestonun varlığı ya da yokluğu bir önem arz etmeyecek, somut uyuşmazlıkta protesto mevcut olsa ya da mevcut olmasına gerek olmasa dahi başvuru hakkını kullanmak mümkün olmayacaktır. Fakat başvuru hakkının kullanılmasının protesto şartının yerine getirilememesi nedeniyle mümkün olmadığının kabulü halinde ise; (i) protestonun mevcut olması, (ii) başvuru hakkının vadeden önce doğması ya da (iii) protestondan muafiyet kaydının bulunması yahut (iv) protesto düzenleme külfetinin uygulanmadığı istisnaların31 bulunması halinde başvuru borçlularına müracaat edebileceği sonucuna ulaşılacaktır32 . Benzer şekilde kanun koyucu iptal davalarında bir tedbir yöntemi olarak “ödemeden men” yasağına dikkat çekmişse de bu durum diğer geçici hukuki koruma yollarına başvurulmasına engel değildir33 . Bu kapsamda senedin iptalini talep eden tarafın “kambiyo senedinin ibrazının önlenmesi yönünde tedbir kararı” talep etmesi de pekâlâ mümkündür. Ödeme yasağının aksine bu halin TTK m. 731 kapsamında bir mücbir sebep olarak kabul edilmesi gerektiği hem öğretide hem de yargı kararlarında açıkça dile getirilmiştir34 . Mücbir sebeplere ilişkin düzenlemelere yer verilen TTK m. 731/4 hükmü35 ve TTK m. 811/4 hükmü36 uyarınca protesto şartı aranmaksızın başvuru hakkı tanınmaktadır. Bu kapsamda kanunda kambiyo senetlerinin iptali için öngörülen süreler de dikkate alındığında, kambiyo senedinin ibrazının önlenmesi yönünde tedbirin varlığı halinde iptal kararının tarafının protesto olmaksızın da başvuru hakkını kullanabileceği kabul edilmelidir. Öte yandan TTK m. 795/2 hükmü ile düzenleme gününden önce ödenmek üzere ibraz olunan çekin de ibraz günü ödeneceğinin kararlaştırılmış olması karşısında, çeke konu borcun yasal ibraz süresinden önce de talep edilmesi kural olarak mümkündür. Dolayısıyla iptal süreci içerisinde çekin ibraz süresinin her durumda sona erdiği, bir diğer ifade ile protesto veya buna denk olan belirlemenin artık yapılamayacağı kabulü her koşulda doğru değildir. Kanaatimizce Çek Kanunu’nun geçici 3. maddesinin 5. fıkrası uyarınca 31/12/2023 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının mümkün olmaması tek başına bu yöndeki yorumun haklılığını ortadan kaldırmamaktadır37 . Esasında görüldüğünde ve görüldükten belirli süre sonra vadeli senetler için de aynı sonuca varmak gerekir. Nitekim TTK m. 704 hükmü gereği, görüldüğünde ödenmek üzere düzenlenen poliçe ibrazında ödenir. Böyle bir poliçe yahut bono düzenlenme gününden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için ibraz edilmelidir. TTK m. 693 hükmü bağlamında görüldükten belirli süre sonra vadeli senetlerin de düzenlenme gününden itibaren bir yıl içinde ibrazı şarttır38 . Bu durumda senedin vadesinin tespiti için ibraz şart olduğundan henüz vade tespit edilmeden, bir diğer ifade ile başvuru hakkı sona ermeden iptal kararının verilmesi hukuki bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan böylesi bir başvuru durumunun ispat hukuku bağlamında farklı sorunları beraberinde getireceği de açıktır39 . Fakat bu zorluklar tek başına protesto bulunmaması nedeniyle başvuru borçlularına başvurulamayacağı sonucunu beraberinde getirmemektedir. Dolayısıyla yalnızca protesto zorunluğundan hareketle başvuru borçlularına müracaat edilemeyeceği yönündeki görüşe katılmamız mümkün değildir.