Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu Üzerine Düşünceler (TCK m.217/A)

Thoughts on Crime of Publicly Disseminating Misleading Information (TCC art.217/A)

Güçlü AKYÜREK

Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu, yakın zamanda yürürlüğe girmiş ve çok tartışmalar yaratmıştır. Bu çalışmada suç, Ceza Hukukunun temel ilke ve kuralları ışığında ele alınmaktadır. Yasallık ilkesinin yanında maddi unsur, manevi unsur ve özellikle ifade özgürlüğü bakımından değerlendirilen suçun tanımındaki eksiklere ve bu belirsiz tanımın yarattığı olası hukuksal tehlikelere dikkat çekilmektedir. Son bölümde de konuya ilişkin olarak Avrupa Konseyi bünyesindeki Venedik Komisyonu’nun yayınladığı Görüş incelenmekte ve oradaki uyarıların altı çizilmektedir. Diğer ülkelerden de verilen örneklerle düzenleme eleştirilmekte, yaratacağı “caydırıcı etkiye” dikkat çekilmektedir. Maddenin kaldırılması önerilmektedir.

Yanıltıcı Bilgi, Yasallık, İfade Özgürlüğü, Venedik Komisyonu, Caydırıcı Etki.

The crime of publicly disseminating misleading information has recently entered into force and has created much controversy. In this study, I discussed this crime in the light of the basic principles and rules of Criminal Law. I evaluated it in terms of actus reus, mens rea and especially freedom of expression in addition to the principle of legality by pointing out the deficiencies in the definition of crime and potential legal dangers created by this ambiguous definition. In the last section, I examined the Opinion published by the Venice Commission within the Council of Europe and underlined its warnings. With examples given from other countries, they have criticized the regulation and pointed out the “chilling effect” it will create. It is recommended to remove this article.

Misleading Information, Legality, Freedom of Expression, Venice Commission, Chilling Effect.

GİRİŞ

Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun adlı ve 7418 sayılı yasa, yoğun tartışmaların ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilerek 18 Ekim 2022 tarihli Resmî Gazetede yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir.1

Bu çalışmada, adı geçen yasanın yine en çok tartışma yaratan düzenlemelerinden biri olan 29. maddesi ele alınmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na eklenen, Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma suçu adlı yeni 217/A maddesi, var olan kurallar ve genel Ceza Hukuku ilkeleri bakımından ele alınmaktadır.

Madde metni şöyledir:

Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma

MADDE 217/A- (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

(2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki Ceza Hukukunda yasallık ilkesi, en temel ilkelerden biridir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesinde yer alan ilke, temel hakların kısıtlanması bakımından 8, 9, 10 ve 11. maddelerde de yer almaktadır. Türkiye’de Anayasa’nın 38. maddesinin 1. fıkrasında suçta yasallık, 3. fıkrasında ise cezada yasallık ilkesi açıkça yer almaktadır. Hatta AY m.13’te aynı sonucu doğurmaktadır. İlke, TCK m.2’de de tekrarlanmaktadır.

Suç oluşturan eylemin ve karşılığındaki yaptırımın Meclis tarafından yapılan bir yasada gösterilmesi anlamına gelen yasallık ilkesinin iki boyutu bulunmaktadır. Birincisi meşruiyettir. Halkın temsilcilerinden oluşan bir meclisin, halkın özgürlüklerini sınırlandırabilme yetkisine meşru olarak sahip olmasını ifade eder. İkinci boyutu ise genel anlamda kusur ilkesidir. Önceden yasak eylemi ve cezasını gösteren devletin, Ceza Hukukundaki Klasik Okulun mantığı çerçevesinde, özgür iradeli bireyin bilerek ve isteyerek eylemi gerçekleştirmesi durumunda, onu cezalandırması gerekir.2

Ancak burada da karşımıza belirlilik ilkesi çıkmaktadır. Yapılan tanımın ve karşılığındaki yaptırımın önceden anlaşılabilmesi ve özgür iradeli bireyin buna göre kaçınması, kaçınmıyorsa da kusurlu kabul edilip cezalandırılabilmesi gerekir. Yasa metni yoruma açık olabilmekle birlikte, yasak eylemin ve yaptırımın tam olarak anlaşılamaması, tıpkı AİHM içtihadında yer aldığı gibi öngörülebilir olmaması,3 biçimsel olarak yasa olan metnin, maddi olarak yasa olamamasına yol açabilir.4

Makalenin konusu oluşturan düzenleme de, bu ilke ve kuralların ışığında ve suçun unsurları çerçevesinde incelenecektir. Sonrasında da ülkemizin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin bünyesindeki Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu’nun (Venedik Komisyonu) düzenlemeye ilişkin olarak kaleme aldığı 7 Ekim 2022 tarihli raporuna genel olarak değinilecektir.