Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Fikir ve Sanat Eseri Sahibinin Manevi Haklarına Tecavüzün Ref’i

Lawsuit for Termination the Violation of the Moral Rights of the Author of Literary and Artistic Works Under Turkish Copyright Law

Mustafa ATEŞ

Bir edebiyat ve sanat eserini meydana getiren kimsenin hukuken o eser üzerinde sahip olduğu telif hakları, mali ve manevi boyutu olan yetki ve menfaatlerden oluşur. Manevi haklar eser sahibinin edebi ve sanatsal kişiliğiyle ilgilidir. Mali haklar ise eserden iktisaden yararlanmaya imkân veren yetkileri içerir. FSEK eser sahibine tanınan bu haklardan her ikisini de etkili bir şekilde himayeyi amaçlar. Bu amaçla eser sahibine Kanunun 66-70. maddelerinde çeşitli dava hakları tanınmıştır. Bunlar arasında tecavüzün ref’i davası, hakların himayesi konusunda önemli bir yere sahiptir. Manevi haklara tecavüzün ref’i 67. maddede, mali haklara tecavüzün ref’i ise 68. maddede tanzim olunmuştur. İşbu makalenin konusunu yalnızca 67. maddede düzenlenen eser sahibinin manevi haklarına yönelik tecavüzün ref’i davası oluşturmaktadır. Bu çerçevede makalede ilk önce tecavüzün ref’i kavramına, arkasından bu davanın açılabilmesinin şartlarına, son olarak da manevi haklara tecavüz halinde bunun kaldırılması için başvurulabilecek yöntemlerin neler olduğuna ayrıntılı olarak değinilmektedir.

Telif Hakkı, Eser Sahibinin Hakları, Manevi Haklar, Manevi Haklara Tecavüz, Tecavüzün Ref’i Davası.

The copyrights of the person who created a work of literature and art on that work legally consist of powers and interests with financial and moral dimensions. While moral rights are related to the literary and artistic personality of the author, financial rights consist of economic interests on the work. Turkish Copyright Code (TCC/FSEK) aims to effectively protect both of these rights granted to the author. For this purpose, various litigation rights have been granted to the owner of the work in Articles 66 et al. Among these, the action to stop infringement of copyright has an important role in the protection of authors’ moral and financial rights. While Article 67 of TCC provides lawsuit for termination of infringement on the moral rights, Article 68 includes aforementioned lawsuit in terms of economic rights of author. The subject of this article is only the lawsuit for termination of infringement on the moral rights of the author, which is regulated in Article 67 of TCC. In this context, in the article, firstly, the concept of stopping copyright infringement, then the conditions for filing this lawsuit, and finally, the methods that can be applied in case of infringement on moral rights of author are being discussed in detail.

Copyright, Rights of the Author, Moral Rights of Author, Infringement of Moral Rights, Lawsuit for Termination of Infringement.

I. GİRİŞ

Hukuken eser sayılan bir mahsulü meydana getiren kimseye tanınan menfaat ve yetkiler “telif hakları” olarak adlandırılır. Bunlar eserin meydana getirilmesiyle birlikte kendiliğinden eser sahibi tarafından kazanılırlar. Telif hakları mali ve manevi boyutu olan yetki ve menfaatlerden oluşur. Bunlardan parayla değerlendirilebilenlerine mali haklar denilir. Mali haklar parayla ölçülebilir oldukları için devir ve intikalleri mümkündür.1 Daha ziyade eseri meydana getirenin kişiliğiyle ilgili olan menfaat ve yetkilere ise manevi haklar denilir. Manevî haklar, parayla ölçülemezler, devredilemedikleri gibi miras yoluyla da intikal etmezler.

Eser sahibinin hakları inhisarî nitelik arzeder. Tekel anlamına gelen inhisarîlik terimi, sahip olduğu bir hak ve menfaatinin başkaları tarafından kullanılmasına hak sahibince izin verme ve izinsiz kullanımların men etme gücü anlamına gelir. Bu itibarla eser üzerindeki haklar eser sahibinin izin veya icazeti olmadan üçüncü kişiler tarafından kullanılamaz. Eser sahibinin izni olmaksızın bu hakları kullanmak ve yararlanmak, hukuka aykırıdır. Başkasına ait telif haklarından bu şekilde yararlanan kişiler eser sahibinin hukuki menfaatlerini ihlal etmiş olurlar.

Eser sahibinin hakları ve bunların sınırları, haklarla ilgili sözleşme ve tasarruf işlemleri 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda (FSEK) ayrıntılı olarak tanzim olunmuştur. Kanun ayrıca “Hakların korunması” başlıklı beşinci bölümünde haklara tecavüz teşkil eden davranışlara karşı eser sahibine muhtelif koruma vasıtalarından yararlanma imkânı vermiştir. Madde 66 ve devamında hukuki himayeye, madde 71 ve devamında ise cezai korumaya müteallik hükümler yer almaktadır. Bu çerçevede hakları ihlale maruz kimseler, mütecavize karşı hukuki himaye kapsamında tecavüzün ref’i ve men’i davalarıyla tazminat davalarını açabilirler. Tecavüzün ref’i kanunun 66., 67. ve 68. maddelerinde tanzim olunmuştur. Tecavüzün men’i davası 69. maddede, uğranılan zararların giderilmesine yönelik manevi ve maddi tazminat davaları ile ve tecavüz sebebiyle elde edilen kazancın iadesini amaçlayan dava 70. maddede düzenlenmiştir.

Bu çalışmanın konusunu eser üzerinde eser sahibine tanınmış olan manevi haklara tecavüzün ref’i davası oluşturur. Kanunun 66. maddesi, tecavüzün ref’i ve men’i davalarında genel mahiyette hükümler içermektedir. Mali haklara tecavüzün ref’i 68. maddede, manevi haklara tecavüzün ref’ine has düzenlemeler ise 67. maddede yer almaktadır.

Kısaca ifade edilecek olursa Madde 67 hükümleri uyarınca; henüz alenileşmemiş bir eser, sahibinin rızası olmaksızın veya arzusuna aykırı olarak umuma arzedildiği takdirde tecavüzün ref’i davası, ancak umuma arz keyfiyetinin çoğaltılmış nüshaların yayımlanması suretiyle vakı olması halinde açılabilir. Aynı hüküm, esere, sahibinin arzusuna aykırı olarak adının konulduğu hallerde de caridir. Eser üzerinde sahibinin adı hiç konulmamış veya yanlış konulmuş yahut konulan ad iltibasa meydan verecek mahiyette olup da eser sahibi 15’inci maddede zikredilen tespit davasından başka tecavüzün ref’ini talep etmişse, tecavüz eden gerek aslına, gerek tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalar üzerine eser sahibinin adını derç etmeye mecburdur. Masrafı tecavüz edene ait olmak üzere, hükmün en fazla 3 gazetede ilanı talep edilebilir. 32, 33, 34, 35, 36, 39 ve 40’ıncı maddelerde sayılan hallerde yanlış veya kifayetsiz kaynak tasrih edilmiş veyahut hiç kaynak gösterilmemişse ikinci fıkra hükmü uygulanır.

Mezkûr maddeye göre eser haksız olarak değiştirilmiş ise hak sahibi şu taleplerde bulunabilir: (1) Eser sahibi, eserin değiştirilmiş şekilde çoğaltılmasının yayım ve temsilinin, yayım ve temsilinin, radyo ile yayımının menedilmesini ve tecavüz edenin, tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalardaki değişiklikleri düzeltmesini veya bunların eski haline getirilmesini talep edebilir. Değişiklik, eserin, gazete, dergi veya radyo ile yayımı sırasında yapılmışsa eser sahibi, masrafı tecavüz edene ait olmak üzere, eseri değiştirilmiş şekilde yayımlamış olan bütün gazete, dergi ve radyo idarelerinden değişikliğin ilân yolu ile düzeltilmesini talep edebilir. (2) Güzel sanat eserlerinde eser sahibi asıldaki değişikliğin kendisi tarafından yapılmadığını veya eserdeki adının kaldırılmasını yahut değiştirilmesini talep edebilir. Eski halin iadesi mümkün ise değişikliğin izalesi ammenin veya malikin menfaatlerini esaslı surette haleldar etmiyorsa eser sahibi eseri eski hâle getirebilir.

İşbu makalede eser sahibinin manevi haklarına tecavüzün ref’i davası FSEK’in ilgili hükümleri muvacehesinde ele alınmaktadır. Buna göre aşağıda önce ref kavramının tanımı ve ref davasının mahiyeti ile şartlarına değinilmekte, arkasından da 67. madde hükümleri kapsamında manevi haklara tecavüzün ref’i yöntemleri irdelenmektedir.

II. REF KAVRAMININ TANIMI VE MAHİYETİ

Arapçadan dilimize geçen ref kelimesi, kullanıldığı yere göre değişen birden fazla anlama sahiptir. Buna göre ref, havaya kaldırmak, yükseltmek, dik tutmak anlamına geldiği gibi, geçersiz kılmak, yürürlükten kaldırmak, yok saymak anlamında da kullanılmaktadır. Hukukta teknik bir kavram olarak ref kelimesi, hükümsüz kılma, tesirsiz kılma, etkilerini ortadan kaldırma ve son verme gibi anlamlarda kullanılmaktadır.

Nitekim FSEK’in 66/1. maddesinde geçen “tecavüzün ref’ini dava etme” tabiri, tecavüze son vermek, etkisiz kılmak, tecavüzün ortaya çıkardığı etkileri kaldırmak amacıyla dava açmayı ifade eder. Keza Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) kişilik haklarına karşı tecavüz hallerinde sürmekte olan saldırılara karşı “son verme davası” açılabileceği hükme bağlanmıştır (TMK 25/1). Aslında burada sözü edilen kişilik haklarına yönelik tecavüzün ref’i davasıdır.

Fikir ve sanat hukuku uygulaması ve öğretisinde tecavüzün ref’i davası yerine “saldırının durdurulması davası”2 veya “saldırının kaldırılması davası”3 tabirleri de kullanılmaktadır. Biz kanundaki terminolojiye sadık kalarak “ref davası” terimini tercih ediyoruz.4

Tecavüzün ref’i davası, başlamış ve devam etmekte olan bir tecavüzün devamına engel olmak amacıyla açılır. Tecavüz teşkil eden eylem sona erdirildiğinde fikri hakka yönelmiş müdahale de sona ermiş olur. İşte bu sebeple tecavüzün refi davasını, “eser veya bağlantılı hak konuları üzerinde sahip olunan manevi veya mali nitelikteki bir hakka tecavüz oluşturan başlamış ve sürmekte olan bir saldırıyı bitirmek amacıyla açılan dava” şeklinde tarif edilebilir.

Bu davanın açılması için tecavüzün başlamış olması ve sürüyor olması yani henüz sona ermemiş bulunması lazımdır. Saldırı henüz başlamamış ise veya başlayıp da sona ermiş ise ref davası açılamaz. Çünkü her iki durumda da ref’i gereken bir eylem bulunmamaktadır. İlkinde henüz başlamadığı için ikincisinde ise sona erdiği için ref davasına konu olabilecek bir fiilden söz edilemez. Muhtemel tecavüze karşı açılacak dava tecavüz tehlikesinin men’i yani önlenmesi davasıdır. Sona ermiş tecavüz içinse, artık ref davası yerine tecavüzün sonuçlarını gidermeye yönelik davalar açılabilir. Bunlar da zarar gören hakkın niteliğine göre manevi veya maddi tazminat davalarıdır (FSEK 70). Kazancın iadesi de bu çerçevede talep edilebilir.

Tecavüzün ref’i davası, yukarıda işaret olunduğu gibi şahısvarlığı kapsamında yer alan tecavüzlerin sonlandırılması amacıyla açılabileceği gibi, mülkiyet hakkı ve zilyetlik gibi malvarlığı değerlerinin ihlaline yönelik devam eden tecavüzlerin kaldırılması için de açılabilen bir davadır. Ancak şahıs ve malvarlıklarına yönelik ihlallere karşı ref davaları Medeni Kanun kapsamında düzenlenmiştir (TMK 25/1; 683/2; 983/2). Marka, patent ve tasarım gibi sınai mülkiyet haklarına yönelik saldırılara ilişkin davalar ise 2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda (SMK) düzenlenmiştir. Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin talepleri mezkûr Kanunun 149. maddesinde sıralanmıştır ve bunlar arasında “tecavüz fiillerinin durdurulması” başlığı altında ref davasına da yer verilmiştir.

Telif haklarına yönelik devam eden tecavüz fiillerinin durdurularak kaldırılması amacıyla açılması öngörülen ref davası ise FSEK’in 66, 67 ve 68. maddelerinde teferruatlı bir şekilde düzenlenmiştir. Madde 69/4 hükmünden dolayı tecavüz tehlikesinin engellenmesi amacıyla açılacak men davaları için de kabili tatbik olan 66. madde, aslında telif haklarına yönelik saldırılarla ilgili koruyucu davalar için genel hükümler içeren bir madde mahiyetindedir. Bu yüzden hem manevi hakların hem de mali hakların ihlaline yönelik muhtemel ve fiili tecavüzlere karşı açılan davalarda 66. madde hükümleri de dikkate alınmalıdır. Ancak Kanun, fiili tecavüzlere karşı açılacak davalarda, muhtemel tecavüzlere karşı açılacak davlardan farklı olarak, manevi ve mali haklara mahsus bir kısım özel hükümlere yer vermiştir. Kanunun 67. maddesi manevi haklar ve 68. maddesi mali haklar yönünden özel hükümler içermektedir. 67 ve 68. maddelerin ortak özelliği, manevi ve mali haklara yönelik devam eden tecavüzlerin sona erdirilmesinin yanı sıra, bununla kalmayıp, eski halin iadesini sağlamayı hedeflemiş olmalarıdır.

Zira hangi nitelikte olursa olsun telif hakkına yönelik başlamış ve devam etmekte olan bir saldırıya son vermek, mağdur açısından tecavüzün sona ermiş olduğu gibi bir netice hâsıl etmez. Çoğu kez davacı için sadece haksız fiilin sona ermesi yeterli olmaz; aynı zamanda bu fiilin haklar üzerinde husule getirdiği izlerin de silinmesi ve tecavüz öncesi halin iadesi gerekli olabilir. Bu sebeple kanun koyucu, tecavüz ile zedelenen hak durumunu saldırı öncesi konuma taşımayı sağlamak maksadıyla, mütecavizin hukuka aykırı fiiline son verilmesini yeterli görmemiş, aynı zamanda eski halin olabildiğince iadesini sağlamak istemiştir. O nedenle kanaatimize göre bu dava için “saldırıya son verme davası” veya “saldırının kaldırılması davası” denilmesi kanun koyucunun muradını tam olarak açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Ref kavramı aynı zamanda “yükseltme”, “ayakta tutma”, “havaya kaldırma” gibi anlamaları da içerdiğine göre, bu davaya kanunun koyucun adlandırdığı gibi tecavüzün veya saldırının ref’i davası denilmesi daha isabetlidir.

III. REF DAVASININ ŞARTLARI

Tecavüzün ref’i davası, mali veya manevi haklara yönelik olarak başlamış ve devam etmekte olan tecavüzlere karşı açılabilir. Davanın amacı devam etmekte olan tecavüzü ortadan kaldırmak ve tecavüze maruz hakkın tecavüz öncesi duruma iadesini sağlamaktır. Bu sebeple ref davasının açılabilmesi için hâlihazırda devam eden bir tecavüz fiilinin mevcut olması gerekir. Davanın açılabilmesinin bir diğer şartı ise tecavüz teşkil eden fiilin hukuka aykırı olmasıdır. Üçüncü şart ise illiyet bağının varlığıdır. Mütecavize bağlanabilen fiil hukuka aykırı olduğu takdirde onun kusurunun bulunmaması veya eyleminden dolayı herhangi bir zararın gerçekleşmiş olması şart değildir.