Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

AİHM Kararları Işığında AİHS md. 6 ve Tahkim

ECHR Art. 6 and Arbitration in Light of the ECtHR’s Case Law

Süheyla BALKAR

İnsan haklarına ilişkin en temel düzenlemelerden biri olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınan en önemli haklardan biri, şüphesiz ki adil yargılanma hakkıdır. Her ne kadar temelinde sözleşmesel bir ilişki olsa da, tahkimin aynı zamanda bir yargılama faaliyeti olması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tahkime uygulanıp uygulanmayacağı sorusunu akıllara getirir. Bu bağlamda, tahkim yargılamasının devlet organlarınca değil hakem adı verilen özel şahıslarca gerçekleştirildiği göz önünde bulundurulduğunda, cevaplanması gereken bir diğer soru, taraf devletlerin, kendi yetki alanları içerisinde gerçekleşen tahkim yargılaması sırasında ortaya çıkan hak ihlallerinden sorumlu tutulup tutulamayacağıdır. İlk bakışta anılan iki sorunun birbirinden ayrışmadığı ve ikisine de verilecek cevabın aynı olduğu düşünülebilirse de, esasında bunlardan ilki Sözleşme’nin uygulama alanı, diğeri ise sorumlulukla ilgili olup birbiriyle karıştırılmaması gereken iki farklı sorudur. Bu çalışmada, ilk olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin iradi (ihtiyari) tahkime uygulanabilirliği incelenmiş ve daha sonra daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tahkimle bağlantılı içtihatlarının ortaya koyduğu tablo analiz edilmiştir.

Tahkim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Adil Yargılanma Hakkı, Adalete Erişim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları.

One of the most important rights guaranteed in the European Convention on Human Rights is undoubtedly the right to a fair trial. Although it is based on a contractual relationship, the fact that arbitration is also a type of adjudication recalls the question of whether the European Convention on Human Rights’ scope of application extends to arbitration. Moreover, given that the arbitral proceedings are conducted not by state organs but by private individuals, i.e. arbitrators, another question that needs to be addressed is whether the states parties could be held responsible for the violations of human rights that occur during the arbitral proceedings within their jurisdiction. Whereas it might be thought that the two questions do not differ from each other, they are indeed different ones that should be addressed separately: the former relating to the Convention’s scope of application and the latter to states’ responsibility. In our study, the applicability of Article 6 of the European Convention on Human Rights to voluntary arbitration followed by the evolution of the European Court of Human Rights’ case-law are examined.

Arbitration, European Convention on Human Rights, Applicability, Right to a Fair Trial, Access to Justice, European Court of Human Rights’ Case Law.

Giriş

Modern demokrasilerle yönetilen ülkeler ile geri kalmış veya diktatoryal rejimin hüküm sürdüğü ülkeler arasındaki en büyük fark hiç kuşkusuz insan haklarına gösterilen saygıdır. Dolayısıyla, devletlerin birbirinden farklı hukuk sistemleri de, zaman içerisinde değişen hukuk algısına paralel olarak insan hakları konusunda önemli gelişmeler kaydetmiş ve belirli kavramlar çerçevesinde asgari müşterek bir paydada birleşmiştir. 21. yüzyıla damgasını vuran ve haklı olarak hukukun geleceği olarak nitelenen1 “insan hakları” kavramı, her hukuki ilişkide gözetilmesi gereken öncelikli hedef halini almıştır. Öyle ki, insan haklarını korumak ve devletlerin bu haklara hem saygı duymasını sağlamak hem de bu haklara uygun hareket edilmesini temin etmek amacıyla pek çok uluslararası sözleşme hazırlanmış ve çok sayıda devlet tarafından imzalanmıştır.2 İnsan hakları meselesinin günümüzde bu kadar çok ulusal ve uluslararası hukuki belgeye konu olmasının, gelişen insan hak ve özgürlükleri anlayışının bir ürünü mü olduğu yoksa bu hak ve özgürlüklerin anti-demokratik uygulamalarla sıkça ihlâl edilmesi yüzünden mi kabul edildikleri her ülke bazında cevaplanması gereken bir sorudur. Ancak insan hakları gibi bir kavram belli bir ülkede çok fazla gündemde ise, o kavrama duyulan ihtiyacın da o kadar fazla olduğu varsayımında bulunmak yanlış olmayacaktır.

Son yıllarda özellikle Türkiye açısından sıkça gündeme gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS)3 aykırılıklar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM)4 mahkumiyet veya tazminata ilişkin kararları, mahkemelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dikkate alma yükümlülükleri gibi olguların sıkça dile getirilmesi sayesinde adil yargılanma hakkı neredeyse herkesçe bilinen bir kavram halini almıştır. Bilhassa mahkemelerin tutumlarından kaynaklanan yargılama sürecinde ortaya çıkan insan hakları ihlâlleri ve adil yargılanma ilkesine aykırılıklar, Türkiye’nin de imzalamış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özellikle adil yargılanma hakkına ve adalete erişime ilişkin 6. maddesinin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.

Bilindiği üzere, mahkemeler vasıtasıyla işleyen adli yargının hantal ve katı kuralları karşısında tahkimin barındırdığı avantajlar5 bugün tahkimi uluslararası ticaretten kaynaklanan uyuşmazlıkların olağan çözüm yöntemi haline getirmiştir. Bu avantajlardan pek çoğu esasında adil bir yargılamayı da ilgilendiren konularla yakından bağlantılıdır.6 Tahkimde yargılamanın mahkemelerdekine nazaran daha kısa sürede sonuçlanıyor olması, uyuşmazlığın konunun uzmanı olan hakem heyetlerince dinlenmesinin tarafların hukuki dinlenilme hakkına olumlu etkisinde olduğu gibi.

Öte yandan, tahkimi cazip kılan ve adil yargılanma hakkı ile bağlantılı bu unsurlar AİHS ile de çok yakından bağlantılıdır. Şöyle ki, AİHS, taraf devletlerin, bu Sözleşme ile temin edilen temel hak ve özgürlükleri ihlal eden davranışlarına karşı bireylere koruma sağlama amacıyla hazırlanmıştır ve dolayısıyla Sözleşme’nin esas amacı, âkit devletler (onları temsil eden resmi kurumlar) tarafından gerçekleştirilen hak ihlallerine karşı güvence oluşturmaktır.7 Tahkim ise, taraflarca seçilen ve hakem adı verilen özel şahıslarca yapılan bir yargılama türüdür ve bu bağlamda hakemlerin, devlet mahkemelerindeki hâkimlerin aksine, resmi bir sıfatı bulunmamaktadır.

Bu durum akla şu soruyu getirmektedir: acaba tahkim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin uygulama alanının tamamen dışında mı kalmaktadır? Diğer bir deyişle, taraflar, aralarındaki uyuşmazlığı tahkim yoluyla çözmek istemeleri durumunda, bu yöndeki feragat iradeleri onlara devlet yargısının kapılarını kapadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesiyle teminat altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tüm haklardan da feragat ettikleri anlamına mı gelmektedir? Çalışmamızda bu sorulara cevap ararken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin iradi (ihtiyari) tahkime uygulanabilirliği kısaca incelenecek ve daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tahkimle bağlantılı içtihatlarının ortaya koyduğu tablo analiz edilecektir.8 AİHM’nin iradi tahkim söz konusu olduğunda bugüne dek takip ettiği çizgi, bu kararların doğru okunması neticesinde ileriye dönük ne gibi projeksiyonların yapılabileceğini göstermesi adına önemlidir.

I. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesinin Tahkime Uygulanabilirliği

Her ne kadar son zamanlarda AİHS’nin ihlâli nedeniyle AİHM’ye başvuruların sayısı artmış olsa ve özellikle uluslararası ticari uyuşmazlıklar açısından da tahkim yargılaması neredeyse olağan çözüm yolu haline gelmiş olsa da, bu iki kurumun birbiriyle bağlantısı olup olmadığı uluslararası doktrinde çok geç incelenmeye başlanmıştır.9 Dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile milletlerarası tahkim kurumu arasındaki ilişkiye dair uluslararası doktrinde belirli yönde sabitleşmiş net bir yaklaşım yakın zamana dek yapılamamıştır.

AİHS’nin adil yargılanma hakkı başlıklı 6. maddesinin milletlerarası tahkim yargılamalarına da uygulanabilir olup olmadığı sorusuna verilecek cevap her şeyden evvel bu uluslararası sözleşme metninin lafzen ve ruhen olduğu kadar, hazırlandığı zaman esas alınarak yapılacak olan amaçsal yorumu da gerekli kılmaktadır. Aynı şekilde, Sözleşme’ye aykırılıkların değerlendirildiği hukuki zemin sıfatıyla yaptırım öngörme yetkisiyle donatılmış olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Komisyonu da, farklı zamanlarda vermiş oldukları kararlarla bu meseleye ışık tutmuşlardır. Aşağıda, ilk olarak AİHS’nin lafzi ve amaçsal yorumu ışığında iradi tahkime uygulanabilirliği konusunu hem genel olarak, hem de md. 6 özelinde ele alacak, ardından konuya ilişkin AİHM ve Komisyon kararları doğrultusunda tarihsel süreç içerisinde gelinen noktayı inceleyeceğiz.

AİHS’nin hiçbir maddesinde tahkim veya hakem kelimelerinin geçmediği, dolayısıyla bu açıdan bakıldığında, AİHS’nin milletlerarası tahkimi ilgilendirebilecek ve tahkim yargılamasına uygulanması mümkün olan hükümlerden oluşmadığı daha ilk bakışta göze çarpmaktadır.10 Sözleşme’nin milletlerarası tahkime uygulanması açısından belirleyici olabilecek az sayıda hüküm arasında md. 1, md. 6/1, md. 34 ve 1 numaralı protokol bulunmaktadır.11

Hiç kuşkusuz bu maddeler arasında konumuz açısından en önemlisi, devletlerin yargılama esnasında uymaları gereken usuli ilkelere ilişkin olan ve adil yargılanma hakkı ile hak arama özgürlüğünü düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasıdır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin milletlerarası tahkime uygulanması açısından en çok tartışılan bu maddesi şu şekildedir: