Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Uygulama ve Öğretide İddianamenin İadesi

Demurrer of the Indictment in Practice and Teaching

İbrahim KESKİN

İddianamenin iadesi kurumu, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda (CMUK) yer almayıp, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunuyla (CMK) mevzuatımıza giren önemli yeniliklerden birisidir. Bu yenilik sayesinde ceza muhakemesinde soruşturma ve kovuşturma safhalarının arasına üçüncü bir evre girmiş, öğretide bu evreye ara muhakeme evresi adı verilmiştir. Ara muhakeme evresi, Cumhuriyet savcısı tarafından tanzim edilen iddianamenin yetkili mahkemeye teslim edilmesiyle başlayıp iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle sona ermektedir. Bu düzenlemenin getirilmesi ile amaçlanan kamu davası öncesinde kanuni şartları taşımayan, yeterli bilgi içermeyen ve hatalı düzenlenen iddianamelerin süzgeçten geçirilip filtre edilmesidir. Yargılama faaliyeti hızlandırılmak suretiyle makul sürede yargılama yapılmakta, gereksiz iş yükü oluşturan davaların önüne geçilerek “lekelenmeme hakkı” korunmaktadır. Aynı zamanda mahkemelerin soruşturma aşamasında toplanmayan delilleri toplaması, dosyada bulunan eksiklikleri gidermesi engellenmektedir. Böylece kovuşturma ile soruşturmanın bir elde (mahkeme) toplanması suretiyle “adil yargılama ilkesi”nin ihlalinin önlenmesi amaçlanmıştır. İddianamesinin iade olabileceği ihtimalini göz önünde bulunduran Cumhuriyet savcısı daha dikkatli hareket edip soruşturma evresinde tüm delilleri toplayacaktır. Bu şekilde hareket edilmesi neticesinde kovuşturma evresinde ceza mahkemelerinin önüne gelecek iddianameler sağlam temellere dayanan iddialardan oluşacak ve hukuk devleti ilkesine hizmet edilmiş olacaktır. Kovuşturma öncesinde tüm deliller eksiksiz toplanmak suretiyle ceza yargılamasında yüksek oranda beraat kararlarının önüne geçilecektir.

İddianame, İddianamenin İadesi, Kamu Davası, Ara Muhakeme, Lekelenmeme Hakkı.

The institution of returning the indictment is not included in the Criminal Procedure Code (CMUK) numbered 1412, but is one of the important innovations that entered our legislation with the Criminal Procedure Code (CMK) numbered 5271. Thanks to this innovation, a third phase has entered between the investigation and prosecution phases in criminal procedure, and this phase is called the intermediate trial phase in the doctrine. The intermediate trial phase starts with the submission of the indictment issued by the public prosecutor to the competent court and ends with the acceptance of the indictment by the court. The introduction of this regulation aims to filter and filter the indictments that do not meet the legal requirements, do not contain sufficient information, and are prepared incorrectly before the public trial. By accelerating the proceedings, the trial is carried out in a reasonable time, and the “right not to be tarnished” is protected by preventing the cases that create unnecessary workload. At the same time, the courts are prevented from collecting the evidence that was not collected during the investigation phase and eliminating the deficiencies in the file. Thus, it is aimed to prevent the violation of the “fair trial principle” by consolidating the prosecution and investigation on one hand (court). Considering the possibility of extradition of the indictment, the public prosecutor will act more carefully and collect all the evidence during the investigation phase. As a result of acting in this way, the indictments that will come before the criminal courts during the prosecution phase will consist of well-founded allegations and the principle of the rule of law will be served. By collecting all the evidence completely before the prosecution, high rates of acquittal in criminal proceedings will be prevented.

Indictment, Demurrer of Indictment, Public Case, Intermediate Procedure, Right to Good Reputation.

GİRİŞ

CMUK’un yürürlükte bulunduğu dönemde, ceza yargılamalarında yüksek oranda beraat kararları görülmekteydi. Bu gerçeklik ve yakınma sonrasında, soruşturma ve kovuşturma evreleri arasında bir “orta aşama, orta evre” olarak iddianamenin iadesi kurumu tasarlanmış ve kabul edilmiştir.

Açılan kamu davalarındaki yüksek beraat oranları, ülkemize özgü bir gerçeklik olarak belirmiştir. Bu durumun sebebi, soruşturma aşaması tamamlanmadan, soruşturmada yeterli delil toplanmadan “basit şüphe” üzerine kamu davalarının açılmasıdır. Soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda “yeterli şüphe” oluşturmadığı anlaşılmıştır. İddianamelerde şüphelilere atfedilen eylemler, var olan delillerle bağlantı kurularak açıklanmamıştır.

İddianamenin iadesi kurumu CMK’nın 174. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin ilk halinde 5353 ve 7188 sayılı Kanunlarla değişiklikler yapılmıştır. 5353 sayılı Kanun değişikliğinden önce CMK’nın 174. maddesinde, “iddianamenin CMK’nın 170. maddesindeki unsurları içermediğinin tespit edilmiş olması” şeklinde düzenleme bulunmaktaydı. Bu düzenleme “yeterli şüpheye ulaşmadan iddianame düzenlemesi” halini kapsamamaktaydı. Değişiklik ile CMK’nın 170. maddesinin tamamına yollama yapmıştır. Artık CMK’nın 170/2. maddesi kapsamında “suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa” iddianame düzenlenecektir.

7188 sayılı Kanun değişikliğinden önce “suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan” bir delilin toplanmaması iddianamenin iadesi nedeni iken değişiklik sonrasında, “suçun sübutuna doğrudan etki edecek mevcut bir delilin toplanmaması” iade nedeni olarak kabul edilmiştir.

7188 sayılı Kanunun 23. maddesiyle ceza muhakemesi hukukunda, seri muhakeme usulü kabul edilmiştir. Kanunun 20. maddesiyle, CMK’nın 174/1 fıkrasının (b) ve (c) bentleri değiştirilmiş ve (d) bendi eklenmiştir. Yapılan değişiklikler ile “seri muhakeme usulünün uygulanmaması”, “önödemeye” veya “uzlaştırmaya” tâbi olduğu açıkça anlaşılan işlerde bu usullerin uygulanmaması iade sebebi olarak kabul edilmiştir. Yine, soruşturma ve kovuşturma şartı olarak kabul edilen “soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe bağlı olan suçlarda izin alınmaksızın veya talep olmaksızın düzenlenen” iddianameler iade edilecektir.

7188 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler Cumhuriyet savcılarının soruşturma başlatma, yürütme ve sonuçlandırma aşamalarındaki yetkilerinin artırılmasına yöneliktir. Bu düzenlemeler, alternatif çözüm yollarında Cumhuriyet savcılarının takdir yetkilerini artırmayı hedeflemiştir.1 Değişiklerin yapılış amacı, uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçebilmektir. Yargılama sürecinin kısaltılması hedeflenmiştir. Bu bakımdan iddianamenin iadesi kurumu kamu davasının tek celsede bitirilmesine yönelik yapılan yasal düzenlemelerden bir tanesidir.

Cumhuriyet savcısı “ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacaktır” (CMK m. 160/1). Kamu davasını açma görevi Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilecektir. Soruşturma evresinde, “maddi gerçeğin araştırılması, adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, şüphelinin leh ve aleyhine olan deliller toplanarak muhafaza altına alınmalıdır.” Şüphelinin sahip olduğu hakların korunması Cumhuriyet savcısının yetki ve görevindedir.

Ceza yargılamasının amacı suç konusu olan eylemlerle ilgili maddi gerçeğin araştırılması ve somut bir şekilde ortaya konulmasıdır. “Maddi gerçeğin araştırılması” ve “adil bir yargılamanın yapılabilmesi için” yürütülen faaliyetlerin bütünü “iddia”, “savunma” ve “yargılama” dan oluşmaktadır. Bu faaliyetlerde yer alan süjelere “yargılama süjeleri” denilmektedir. Yargılamada bu makamları temsilen hâkim, Cumhuriyet savcısı, şüpheli (sanık) ve müdafii bulunmaktadır. Bu süjelerin yargılama faaliyeti sırasında, bir takım hak ve yükümlülükleri vardır. Bu süjeler olmaksızın yargılama faaliyeti yapılamaz. Bunların yanı sıra “müşteki”, “mağdur”, “suçtan zarar gören”, “malen sorumlu” gibi yargılama faaliyetlerine katılanlar da bulunmaktadır. Yargılama faaliyetine katılma hakları bulunan gerçek ve tüzel kişilerin kendisini avukat ile temsil ettirmesi halinde avukat “vekil” sıfatını alacak ve yargılama faaliyetinin süjesi olacaktır. Adil bir yargılama ve gerçeğin kendisine ulaşılabilmesi için bu süjelerin hepsinin yargılama faaliyetine dâhil edilmeleri gerekmektedir.

Soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiye “şüpheli” (CMK m. 2/1a) denilmektedir. Kovuşturmanın başlama anından hükmün kesinleşmesine kadar suç şüphesi altında bulunan kişiye ise “sanık” (CMK m. 2/1b) denilmektedir. Ceza yargılamasında sanık, adil ve hızlı bir yargılama için hakları yasal güvence altına alınmış asıl yargılama süjesidir. İşbu sebeple iddianamenin sonuç kısmında “şüphelinin sadece aleyhine olan deliller değil, lehine olan deliller de ileri sürülmelidir” (CMK m. 170/5). Bu noktada en önemli delil şüpheli savunmasının tespit edilmesidir. “Soruşturma evresi sonunda topladığı deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenleyecektir.” Cumhuriyet savcısı iddianamesini düzenlerken yargılama sırasında şüphelinin mahkûm olacağına dair kanaat taşımalıdır. Yeterince iyi yapılmayan bir soruşturma ve toplanmayan deliller, kovuşturma aşamasında bu eksikliklerin giderilmesini sonuçlayacaktır. Adil ve hızlı bir yargılama faaliyeti ile soruşturmadaki eksikliklerin giderilmesi adına “iddianamenin iadesi” kurumu düzenlenmiştir.

Çalışmamızda iddianamenin iadesi kurumu kavramsal ve hukuki çerçevesiyle ele alınacaktır. Süresi, şartları, usulü, uygulanamayacağı haller, sonuçları, öğreti ve konu ile ilgili yüksek mahkeme kararlarına yer verilecektir. 7188 sayılı Kanun kapsamında yapılan değişiklikler ve bu değişikliklerin sonuçları değerlendirilecektir.

I. İDDİANAMENİN İADESİ KAVRAMI, HUKUKİ NİTELİĞİ, AMACI

İddianame 1412 sayılı CMUK’un 163. maddesinde düzenlenmişti. 5271 sayılı CMK’nın 170. maddesi 1412 sayılı Kanunla paralel bir düzenleme yapmıştır. Yasal düzenlemelere göre kamu davası iddianame ile açılır. Kamu davası açan bir belgenin iddianame olarak kabul edilebilmesi için Cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanması gerekmektedir. Bu belge, kamu davasının açılmasına yönelik olmalı, görevli ve yetkili mahkemeye sunulmalıdır. Kamu davası iddianame ile açılsa da dosyada her zaman iddianame bulunmayabilir. Bazı resmî kurumlardan gelen belgeler “iddianame yerine geçen belge” olarak kabul edilmektedir.2 Bunlar Cumhuriyet başsavcılığının üst yazısı ile mahkemeye tevdi olunur. Örneğin; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/4. maddesine göre, “Lüzum-u muhakemesi kesinleşen Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu başkan ve üyelerinin yargılanması Yargıtay ilgili ceza dairesine, diğer görevlilerin yargılanmaları suçun işlendiği yer adliye mahkemelerine aittir.” Lüzum-u muhakeme kararı iddianame yerine geçen belgedir. Bu halde ortada bir iddianame bulunmadığı için kanunilik ilkesinin gereği olarak iddianamenin iadesi de (dava açan belgenin) söz konusu olmayacaktır.3

İddianame, Cumhuriyet savcısının kamu davasını açtığı yazılı belgedir. Kelime sonundaki “name” sözcüğünde de belirtildiği üzere yazılı olmalıdır. Mağdur, fail, fiil, suç ve hukuki vasıflandırmanın yapıldığı, soruşturma evrakının özetidir. Öğretide iddianame birden fazla şekilde tanımlanmıştır: “İddia makamının bir mütalaasıdır”,4İçeriği bakımından son soruşturmayı yapacak olan mahkemeye verilen ve bu mahkemenin uyuşmazlığı çözmesini isteyen belgedir”.5 Başka bir tanımlamaya göre, şüpheli hakkındaki iddiaların özetlendiği, şüphelinin cezalandırılmasının istendiği, yetkili ve görevli mahkemeye yönelik düzenlenen ve kamu davasının açıldığını belgeleyen belgedir.6

İddianamenin iadesi ise soruşturma evresinde yetkili ve görevli mahkemeye gönderilen iddianamenin, mahkeme tarafından incelendikten sonra kanunda sayılan sınırlı sebeplere bağlı olarak Cumhuriyet başsavcılığına iadesidir.7 5271 sayılı kanun öncesinde hazırlanan CMK tasarısında iddianamenin değerlendirildiği, soruşturma ve kovuşturma evreleri arasında, bir orta aşama belirlenmişti. Bu orta aşamada mahkemeye “iddianamenin reddi” ve “iddianamenin iadesi” şeklinde iki ayrı yetki verilmişti. “İddianamenin iadesi” kurumu iddianamedeki basit eksiklik ve tamamlanabilecek hatalar için öngörülmüştü. Yeterli şüphe bulunmayan, yeniden soruşturma işlemleri yapılmasını zorunlu kılan iddianameler için “iddianamenin reddi” kurumu düzenlenmişti. Kanunda her iki kurum “iddianamenin iadesi” başlığı altında düzenlenmiştir.

CMK’nın 223/7. maddesine göre, “Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilecektir.” Madde metninde “ret” kavramı esas alınmıştır. Kanun koyucunun bilinçli tercihi olan “iddianamenin iadesi” kavramı yerine “iddianamenin reddi” tanımlaması daha uygun olabilirdi. Zira iade edebilmek için öncelikle bir “kabul iradesi” gerekir. Mahkeme tarafından kabul edilmemiş iddianamenin iadesinin yapılması da doğru değildir. İddianamenin iadesi üzerine soruşturma işlemlerine kaldığı yerden devam edilecektir. Dosya, “UYAP soruşturma defterine” yeniden kayıt edilecektir. Yeni soruşturma numarası alacaktır. Tamamlanacak soruşturma işlemleri sonrasında yeniden kamu davası açılması halinde, yeni bir iddianame değerlendirme numarası alacaktır. Bu usulü işlemlerin hepsi “iade” değil “ret” tanımlamasının daha yerinde olacağını göstermektedir.