Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Eser Sahibinin Manevi Hakları ve Uygulama

İlhami Güneş

Çalışmada eser sahibinin kişiliğine bağlı, sınırlı sayıda (numerus clausus) ve herkese karşı ileri sürülebilen tekelci nitelikte mutlak haklar olan manevi haklar, farklı hukuklardaki düzenlemeler ve Yargıtay kararları ele alınarak açıklanmış, hakka tecavüz durumunda başvurulabilecek yollar da ayrıntılı olarak inceleme konusu yapılmıştır.

Eser Sahibi, Manevi Hak, Manevi Hakka Tecavüz Halinde Açılan Davalar, Yakınma Hakkı.

1- Genel Olarak

Eser sahibinin tekelci haklarından biri manevi hak lardır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) manevi hakları, 14 ila 17. maddeleri arasında düzenlemiş bulunmaktadır. Eser sahibinin kişiliğine, eseri sebebiyle bağlı ve sınırlı sayıda (numerus clausus) haklar olan manevi haklar, herkese karşı ileri sürülebilen, tekelci nitelikte mutlak haklardır. Bu hakların kökeni, Fransız Hukukundaki droit de mora l-yazar hakkı- tabir edilen haktır. Bern Sözleşmesinin 6 bis maddesinde yer alan manevi haklar, Fransa’nın ardından kişilik hakkı yaklaşımı ile İsviçre ve Alman hukuklarında da kabul görmüştür1. Anglo-Sakson yaklaşımı biraz daha farklıdır. Bu sistemde haklar kabul görmekle birlikte formları ve kullanımları sınırlanmıştır. İngiltere de telif hakkı, esas olarak yazarın hayatını kazanmak için kullandığı bir ekonomik gereç olarak görülmüştür. Roma Hukuku üzerine temellenen Kıta Avrupası’nda ise böyle görülmemiş ve aynı önermeden başlanmamıştır. Bunun yerine, yazar eserin yaratıcısı olması gerçeği ile eserin her yönünü kontrole hak sahibi kılınmış ve kendisini ifade etmenin bir formu, kişisel bütünlüğünün ve ününün yansıması olmakla, sadece maddi anlamda eserden yararlanmaya değil; uygun bir hukuki koruma konusu olarak eserin bütünlüğünü sürdürmeye de hak sahibi kabul edilmiştir2. Bern Sözleşmesi manevi hakları ekonomik haklardan ayrı, bağımsız olarak sağlamış ve bu anlamda eserin yazarı olarak tanınmayı isteme hakkı, eserin herhangi bir biçimde yazarın onuruna ve ününe zarar verecek nitelikte bozulmasına, aşağılanmasına, değerinin azaltılmasına itiraz hakkı kabul edilmiştir. Bu hakların korunmasının araçları ise üye ülkelere bırakılmıştır3.

Amerikan telif hukuku, kraliyet sansürü ve özel hak üzerine temellenmiş olan İngiliz tarzını izleyerek tarihsel gelişimini sürdürmüştür. Böylece eserin yaratıcısından ziyade, ekonomik bakımdan güçlü olan yayıncının egemenliği desteklenmiş ve yerleşmiştir. Bern Sözleşmesine 1989 yılında üye olan ABD’de 1990 yılında kabul edilen Visuel Artists Rights Acts (VARA=Görsel Sanatçıların Hakları Yasası) ile sadece görsel ürün veren sanatçılar için manevi haklar kabul edilmiştir. Bu yasa öncesi hukukçular, manevi hakların korunması için zorlanıyor ve işlenmeler ile uygunsuz kullanım doktrininden yararlanmaya çalışıyorlardı. Resim, fotoğraf, heykel, sinema eseri ve elektronik yayınlar gibi eserlere ve sadece isim hakkı ile eserin bütünlüğünü isteme hakkı tanınmaktadır.4

Alman telif hukukunda yazar, hem eseri ile ilgili fikri ve kişisel çabası bakımından hem eseri kullanması bakımından korunmaktadır. Alman yasası, yazar haklarını, yazarın kişiliğini ilgilendiren kullanım hakları ve diğerleri şeklinde ayırmıştır. Burada yazar, eserin yaratıcısı olarak ehliyet yetersizliği gibi statü ön koşulu olmadan hak sahibi kabul edilir. Bu nedenle gerçek kişiler, örneğin bir çocuk dahi eser yaratıcısı, telif sahibi olabilir. Ancak komşu haklarla ilgili ayrık durumlar vardır5.