Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Mal Sigortalarında Sigortacının Yasal Halefiyeti

Subrogation in Property Insurance

Gözde TOHUMCU

Halef, bir kimsenin arkasından gelerek onun yerine geçen kişidir. Halefiyet ise, belirli hukuki nedenlerden dolayı halefin selef yerini almasıdır. Halefiyete ilişkin genel düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 127. maddesinde olmakla birlikte, ilgili hüküm bu konudaki özel düzenlemeleri saklı tutmuştur. Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen sigortacının yasal halefiyeti, bu özel düzenlemelerden biridir. Sigortacının halefiyeti, sigortalının uğradığı gerçek zararın giderilmesinin esas olduğu zarar sigortalarında söz konusudur. Bu kapsamda sigorta sözleşmesi akdederken, günlük hayatta karşılaştığı risklerin doğuracağı maddi külfetin önüne geçmek isteyen sigortalının hem sigorta sözleşmesinden hem zarar sorumlusundan tazminat elde etmesi; sigortalının zararının karşılanmasından öteye geçerek zenginleşmesine neden olur. Böyle bir durum, zarar sigortalarının temel ilkelerinden biri olan zenginleşme yasağı ilkesi (tazmin ilkesi) ile bağdaşmaz. Çalışmamızda sigortacının yasal halefiyeti TTK’nın 1472. maddesi kapsamında incelenmiştir. Bu kapsamda, halefiyetin amacı, koşulları gibi hususlar ile çerçevesi çizilmeye çalışılmış; daha sonra ise, halefiyetin hükümleri değerlendirilmiştir. Son olarak ise, sigortacının yasal halefiyetten kaynaklanan rücu hakkına ilişkin bilgiler verilmiş ve kanunda bu konudaki eksiklikler değerlendirilerek açıklanmaya çalışılmıştır.

Sigorta, Mal sigortası, Sigortacı, Halefiyet, Zenginleşme Yasağı.

A successor is someone who comes after another and takes their place. Subrogation, on the other hand, is the successor taking the place of the predecessor for legal reasons. Although the general regulation regarding the subrogation is in Article 127 of the Code of Obligations No. 6098, the relevant provision reserved the special regulations on this issue. The legal subrogation of the insurer, regulated in the Turkish Commercial Code, is one of these special regulations. The insurer’s subrogation in question is in property and liability insurances where the actual loss of the insured is covered. In this context, when concluding an insurance contract, the insured who wishes to avoid the financial burden caused by the risks they encounter in daily life, should obtain both the indemnity arising from the insurance contract and the indemnity from the person responsible for the loss; causing the insured to become unjustly enriched by going beyond the reimbursement of the loss. Such a situation is incompatible with the prohibition against unjust enrichment, which is one of the basic principles of damage insurance. In our study, the subrogation of the insurer was examined within the scope of Article 1472 of the TCC. In this context, the aim and conditions of the subrogation were framed; then, the provisions of the subrogation were evaluated. Finally, information on the insurer’s right of recourse arising from the subrogation is given and the deficiencies in the law on this issue were evaluated and explained.

Insurance, Property insurance, insurer, subrogation, prohibition of enrichment

GİRİŞ

İnsanlık tarihi boyunca, kişiler kendilerine veya malvarlıklarına zarar verici nitelikte olaylar ile karşılaşmıştır. Bu zarar verici olayların, yani tehlikelerin yaratacağı maddi kayıplar ise insanlar için her zaman bir endişe sebebi olmuştur. İşte, bu endişe duygusu ile yaşamak istemeyen bireylerin bir koruma mekanizması arayışı başlamış; neticesinde ortaya sigorta olarak isimlendirdiğimiz kurum çıkmıştır. Devletin kanunlarda öngörülen sınırlar çerçevesinde, belirli risklere karşı koruma sağladığı sosyal sigortaların yanında; kişilerin gün geçtikçe farklı risklere maruz kalması nedeniyle özel sigortalara da ihtiyaç duyulmuştur. Özel sigortalar1 sayesinde aynı risk ile karşı karşıya olan gerçek veya tüzel kişiler, güvence sağlanmasını istedikleri menfaatleri için sigorta şirketleri ile bir sözleşme akdedebilme imkanına kavuşmuştur.

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun2 (TTK) 1401. maddesi uyarınca sigorta sözleşmeleri, sigorta ettirene (başkasının lehine sigortalarda sigortalıya) ait bir riskin ödenen küçük primler karşılığında sigortacı tarafından üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşmelerde bir taraf prim ödeme borcu altına girerken, diğer taraf rizikoyu üzerinde taşıma ve sözleşme ile belirlenen riziko meydana geldiğinde bunun sonucu doğan zararı tazmin etme yükümlülüğü altına girer. TTK ‘da üstlenilen rizikonun konusuna göre sigorta sözleşmeleri tasnif edilmektedir. Sigortacı tarafından üstlenilen riziko kişinin malvarlığına ilişkin bir teminat sağlıyor ise, zarar sigortaları olarak isimlendirilen mal ve sorumluk sigortaları söz konusu olurken; insan hayatının konu edildiği bir rizikoya yönelik teminat sağlanıyor ise can sigortaları söz konusu olmaktadır.

Sigortacının yasal halefiyeti, bu tasnif içerisinde zarar sigortaları bakımından uygulama alanı bulurken; can (meblağ) sigortaları bakımından ancak gerçek zararın giderilmesinin kararlaştırıldığı istisnai hallerde uygulama alanı bulur. Bunun sebebi ise can sigortalarında korunan hukuki değerde gerçek zararın tespitinin söz konusu olamaması, dolayısıyla kanundaki tazmin ilkesinin bu sigorta türlerinde uygulanamamasıdır.3

Rizikonun gerçekleşmesi sonucu doğan zararı genellikle sigortacıdan talep etme yoluna giden sigortalının hem zarar sorumlusundan hem sigortacıdan tazminat alabilmesinin önüne geçilmesi adına düzenlenen halefiyet ilkesi bu çalışmada incelenecektir. Çalışmamızda, sigortacının yasal halefiyeti TTK’nın 1472. maddesi kapsamında yalnızca mal sigortaları açısından değerlendirilecektir. Bu doğrultuda öncelikle halefiyetin tanımı, koşulları ve hukuki niteliği incelenecektir. Akabinde, halefiyetin hükümleri üzerinde durulacaktır. Son olarak, sigortacının kanun hükmüne istinaden zarar sorumlusuna karşı açacağı rücu davası hakkında bilgiler aktarılmaya çalışılacaktır.

1. SİGORTACININ YASAL HALEFİYETİNİN TANIMI, AMACI ve HUKUKİ NİTELİKLERİ

Genel olarak halefiyet, bir kişinin başkasının yerine geçmesi manasında kullanılmaktadır.4 Hukukumuzda halefiyet yalnızca sigorta hukukunda değil, hukukun diğer dallarında da düzenlenmiştir; fakat bu düzenlemeler amacı ve şartları yönünden sigortacının yasal halefiyetinden bazı noktalarda ayrılmaktadır.5

Mal sigortalarında, sigortacının yasal halefiyeti, TTK’nın 1472. maddesinde düzenlenmiştir. Mezkur kanunda sigortacının yasal halefiyetinin tanımı yapılmamıştır. Öğretide ise, sigortacının halefiyeti; “Sigorta ettirenin (başkası lehine sigortalarda sigortalının) rizikonun gerçekleşmesi sonucu doğan zararı nedeniyle üçüncü şahsa karşı herhangi bir sebeple tazminat alacağına sahip olması durumunda, bu hakkın ödenen sigorta tazminatı ile sınırlı olarak kanun icabı sigortacıya geçmesi hali6 olarak ifade edilmektedir.

Halefiyetin esasında iki amacı vardır. Bunlardan ilki, sigorta sözleşmesi nedeniyle zararı sigortacı tarafından giderilmiş olan sigortalının, zarar sorumlusuna da başvurarak ikinci bir tazminatı almasının önüne geçilmesidir. Bu bakımdan sigortacının halefiyeti, zarar sigortalarına geçerli olan “zenginleşme yasağı prensibi” nin hem tamamlayıcısı hem de bir sonucudur.7 Eş deyişle, zenginleşme yasağı ile halefiyet ilkesi paranın yazı ve tura kısmı gibidir. Halefiyet ilkesinin bir diğer amacı ise, zarardan sorumlu kişilerin, sorumluluktan kurtulmasının önüne geçilmesidir. Bu minvalde, şayet sigortacı zarar sorumlusu şahsa rücu etme imkanına kavuşabilmiş ise; bu dolaylı olarak prim fiyatlarına yansıyacak ve primler ucuzlayacaktır.8

Sigortacının halefiyeti mahiyeti bakımından türlü ayrımlara tabi tutulabilir. TTK’da sigortacı için öngörülen halefiyet; kanuni, cüz’i ve şahsi bir halefiyettir. TTK m. 1472 uyarınca; sigortacı, sigorta tazminatını ödediği anda, başkaca bir işleme gerek kalmadan hukuken sigortalının yerini almaktadır. Tarafların bu hususu, sözleşme ile belirlemesine gerek yoktur. Bunun sebebi ise, sigortacının halefiyetinin kanundan doğmasıdır. Madde 1486 ile sigortacının yasal halefiyetine aykırı yapılan sözleşmelerin geçersiz olacağının öngörülmesi, TTK m. 1472’nin emredici mahiyette olduğunu göstermektedir. Sadece sigortacının halefiyetini düzenlemek için kabul edilmiş olan bu hüküm, özel hüküm niteliğini haizdir.9

Kanun maddesinden anlaşıldığı üzere taraflar arasındaki hukuki ilişki münasebetiyle sigortacının sigortalının yerini alması söz konusudur; bu yönüyle, sigortacının yasal halefiyeti şahsi (kişisel) halefiyettir.10

Son olarak, sigortacının sigortalının haklarına sadece ödediği tazminat miktarı ile sınırlı olarak sahip olması; bunun bir cüz’i halefiyet olduğunu göstermektedir.11

2. SİGORTACININ YASAL HALEFİYETİNİN GERÇEKLEŞME KOŞULLARI

Sigortacının yasal halefiyetinin gerçekleşmesi birtakım koşulların varlığı gerektirmektedir. Aşağıda bu koşullar kısaca açıklanmaya çalışılacaktır.