Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Din, Biyopolitika ve Feminizm Ekseninde Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kürtaj

Abortion in Turkey and the Turkish Republic of Northern Cyprus on the Axis of Religion, Biopolitics and Feminism

Şölen KÜLAHÇI

Gebeliğin sona erdirilmesini sağlayan bir tıbbi işlem olan kürtaj, bu niteliği itibariyle en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Kürtajın, kadının bedeni üzerindeki hakları ile ileride doğma potansiyeli olan ceninin hakları arasında ortaya çıkardığı çatışma bu tartışmaların temel konusunu oluşturmaktadır. Söz konusu tartışmalar, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye ve KKTC’de de önemli bir konu haline gelmiştir. Yahudilikte, Hristiyanlıkta ve İslamiyet’te insan kutsal bir varlıktır ve yaradanın izniyle dünyaya gelmektedir. Bu fikirden hareketle, üç dinde de hamileliği ortadan kaldıracak ve cenine zarar verecek her türlü hareket yasaklanmıştır. Dinin etkisinin yanı sıra, kürtajın nüfus politikasının önemli bir parçası olarak kabul edilmesi, biyoiktidarın cenine yapılan müdahaleleri kontrol altında tutma isteğini artırmıştır. Örneğin, 1920’lerde Rusya’da nüfusun aşırı artması ve çoğu kişinin açlıktan ölmesi nedeniyle kürtaj serbest bırakılmıştır. Diğer taraftan batılı ülkeler, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle azalan nüfusun artmasını sağlamak amacıyla kürtajı yasaklama yolunu tercih etmiştir. Tarih boyunca, kürtaj üzerindeki bu dini ve biyopolitik etki, hamilelik sürecinden birebir etkilenen kadını dikkate almadan devam etmiştir. İşte bu durum, feminist akımın eleştirdiği en önemli sorunlardan biri olmuştur. Feminist akım, hamileliğin kadın bedeninin bir parçası olduğu ve bu noktada en son sözü söyleme hakkının da kadına ait olduğu düşüncesi ile dünyanın her yerinde eylemler başlatmıştır.

Kürtaj, Cenin, Din, Biyopolitika, Feminizm.

Abortion, due to its nature as a medical procedure that terminates pregnancy, is among the most contested issues in the world. The debate on this topic reflects the conflict that the procedure creates between women’s rights over their bodies and the possible right to life of a future baby. These arguments are also taken up in discussions on this topic in Turkey and the TRNC. In Judaism, Christianity and Islam, human life is considered sacred, and it is believed that a baby is conceived with the permission of the Creator. Based on these beliefs, any act that would abolish pregnancy and harm the foetus is prohibited in all three religions. In addition to the influence of the monotheist religions, perception of abortion as an important tool for policies on maintaining populations has increased the desire of biopower to control foetal interventions. For instance, Russia legalised abortion in 1920s to prevent overpopulation and reduce famine. On the other hand, western countries preferred to ban abortion to increase the population that was severely affected by the Second World War. Throughout history, these religious and biopolitical influences on abortion have developed without paying central attention to women whose bodies are directly affected by pregnancy. This ignorance on the part of the influencers of the debate have been criticised by feminist movements. These movements started actions all over the world with the idea that pregnancy concerns the female body and that, women should have the last word on this issue.

Abortion, Fetus, Religion, Biopolitics, Feminism.

Giriş

Kürtaj, hamileliğin sona ermesini sağlayan bir tıbbi müdahaledir. Hukuk düzenleri, tıbbi bir gereklilik olup olmamasına göre kürtajla ilgili farklı düzenlemeler yapmaktadırlar. Kürtajın, tıbbi gereklilik dışında yapılmasının kadına bir hak olarak tanınması, ceninin yaşama hakkı ile de yakından bağlantılı olduğundan iki durum arasında menfaat çatışması yaşanmaktadır. Çünkü, bir tarafta bedeni üzerinde söz söyleme ve karar verme hakkı talep eden kadın ile diğer tarafta ileride yaşama olasılığı olan bir varlık arasında seçim yapmak gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, kadına isteğe bağlı kürtaj hakkı vermek, bir taraftan da ceninin ileride yaşama olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Söz konusu çıkar çatışması, kürtajın din, biyopolitika ve feminizm ile ilgili bağlantısını ortaya çıkarmaktadır.

Din, insanlığın başlangıcından itibaren toplumsal yaşamda etkisini sürdürmektedir. Bu etkinin derecesi ise, toplumun ve Devlet yapısının örgütlenmesi ile yakından ilgilidir. Nitekim, laik bir yapı izleyen toplumlarda dininin etkisi daha az hissedilirken, dini rejimle yönetilen toplumlarda bu etki daha sıkıdır. İşte bu durum, kadının hakları ve dolayısıyla da gebeliğin sona erdirilmesi açısından yapılan hukuki düzenlemelerin şeklini de belirlemektedir. Dini etki, Devletin yaşam ve ölüm üzerindeki politikalarının şekillenmesini de sağlamaktadır ki, bu durum karşımıza biyopolitika olarak çıkmaktadır.

Biyopolitika, iktidarın yaşam üzerindeki politikalarını anlatmak için kullanılan bir terimdir. Ceninin yaşama hakkı bakımından biyopolitikanın en belirgin olarak hissedildiği konu kürtajdır. Anne karnındaki ceninin yaşama hakkının nerede başlayıp nerede bittiği, çözülmesi zor bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ceninin sağlıklı bir birey olarak dünyaya gelme olasılığının sonlandırılması en temel insan hakkı olan yaşama hakkının ihlali gibi görünmekle beraber, bu gebelikle birlikte yaşamı bütünüyle değişecek kadının da kendi hayatı üzerinde söz söyleme hakkının bulunması da konunun farklı açılardan ele alınmasını sağlar. Bu noktada, kadının kendi bedeni üzerinde hak sahibi olduğu gerçeğinden hareket edenlerle, ceninin yaşama hakkının her şeyden üstün olduğunu savunanlar arasında ciddi bir görüş ayrılığı doğmaktadır. İşte biyopolitika, tam da bu alanda belirlediği esaslarla konuya müdahil olmaktadır. Yani biyopolitika, egemen iktidarın ceninin yaşama hakkı ile ilgili görüşünü yansıtmaktadır.

Din ve biyopolitikanın tam karşısında ise feminizm kadının varlığını savunan ve sürdürülebilir politikalar yaratmaya çalışan bir ideoloji olarak kendini göstermektedir. Cenine ilişkin müdahalelerin kısıtlanması ya da serbest bırakılması feminizim ile yakından ilgilidir. Kadının varoluş mücadelesine, bilimsel ve aktivist bir bakış açısı getirmeye çalışan feminizm cenine ilişkin müdahalelerle ilgili olarak da görüş bildirmektedir. Zira, hamilelik süreci ile birlikte kadının yavaş yavaş iş hayatından ve sosyal hayattan çekilmesi tehlikesi feminizmin çalıştığı konulardan birini oluşturmaktadır.

I. Kürtaja Dini Bakış Açısı

Din, insanlığın başlangıcından itibaren toplumların şekillenmesini ve yönetilmesini sağlayan en önemli araçlardan biridir. İlk çağdan bugüne kadar, insanın kendinden daha büyük bir gücün olduğuna inanma çabası dinin etkisini sürdürmesini sağlamıştır. Teknolojinin ve bilimin gelişmediği zamanlarda din, yasaklayıcı ve korkutucu bir güç olarak kullanılmıştır. Modernleşmenin başlaması ve öğrenmenin kolaylaşmasından sonra ise din, yasaklayıcı ve korkutucu olmaktan çok, toplumu şekillendirici bir araç olarak işlev görmüştür.1

Dinin, yaşam ve ölüm üzerindeki etkisi ise, inananlar arasında etkinliğini her dönemde sürdürmüştür. İnsanlığın, Tanrı ile başladığı ve yine onun isteği ile sona ereceğine ilişkin inanış dünyevi ilişkilerin şekillenmesinde de kendini göstermektedir. Bu çerçevede, başlangıçta birçok hukuki düzenlemenin de teolojinin etkisi altında kalarak yapıldığı bilinmektedir.2

Dinin etkisinin en çok görüldüğü yerlerden biri de kürtajdır. Kürtajın, dinen yasak olup olmadığı tartışması iktidarların yaptığı hukuki düzenlemelerin temel noktasını oluşturmaktadır. Özellikle, kürtajın kadınlar açısından hak olup olmadığının tespiti bugün dahi dini çerçeveden açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle, Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık açısından kürtaja ilişkin tespitler yapılmadan konu derinlemesine incelenmiş olmayacaktır.

Yahudilikte, bir hayatı yok etmenin en büyük günah olduğu inancı hakimdir.3 Tevratta, kürtaja ilişkin genel bir ifade olmamasına rağmen Mişna’da,4 bir hayatı sona erdirme bütün dünyayı yok etmeyle eşdeğer sayıldığından kürtaj da bu bağlamda değerlendirilmektedir.5 Yani, fetüsün canlı bir varlık olduğu ve kürtajın bu canlı varlığı öldürmeye yönelik bir hareket olduğu kabul edilmektedir. Yahudilikle ilgili kutsal metinlere, genel olarak bakıldığında da evlenmek ve neslin çoğalması için çocuk doğurmaya çok önem verildiği de görülmektedir.6 Çocuk, Tanrı’nın bir hediyesi olarak kabul edildiğinden kürtaj bu hediyeyi reddetmek ve potansiyel bir hayatı bitirerek çoğalmayı engellemeye yönelik bir davranış şekli olarak algılanmaktadır. Buna rağmen, bazı durumlarda kürtajın yapılabileceği görüşü de benimsenmiştir. Örneğin, çocuğun, hamileliğin kırkıncı gününden sonra oluşmaya başladığı, kırk güne kadar fetüsün sadece bir doku olduğu, bu nedenle de kırk gün içinde yapılan kürtajın günah olmadığına inanılmaktadır.7 Bu sürenin dışında, hamileliğin evlilik dışı bir ilişki neticesinde olması halinde dahi kürtaj yasaktır.8 Böyle bir durumda yapılmak istenen kürtajın, masumu cezalandırmaktan başka bir şey olmadığı, bu nedenle de yasak olduğu düşünülmektedir. Kürtaja, sadece hamileliğin kadının sağlığını ve hayatını ciddi şekilde tehdit ettiği hallerde izin verilmektedir.9

Yahudilikte, kürtaja karşı olan bu keskin yasak, birçok bilim ve din insanı tarafından tartışılmış ve esnetilmeye çalışılmıştır.10 Kürtajın kabul edilip edilmemesine ilişkin çalışmalar, kürtajın tıbben gerekli olup olmadığı noktasına dayanmaktadır. Bu çerçevede, bazı din adamları kürtajın yalnızca kadının hayati tehlikesi olması halinde yapılabileceğini kabul ederken, diğerleri hamileliğin kadının fiziksel veya psikolojik sağlığını tehdit ettiği hallerde de yapılabileceğini savunmaktadırlar.11 Ayrıca, fetal gelişimi tamamlanmamış olan fetüse de kürtaj yapılabileceği kabul edilmektedir.12 Kürtaja ilişkin bu görüş ayrılıkları Yahudiliğin iki mezhebi arasında da yaşanmaktadır. Nitekim, Ortodoks Yahudiler kürtajı kabul etmezken, Reform Yahudileri konuya daha ılımlı yaklaşmaktadırlar.13

Yahudiliğin resmi din olduğu İsrail’de, 1948’e kadar kürtaj hiçbir istisnası olmaksızın yasaktır. Kürtaj, daha sonraları, dini metinlerdeki yorumların esnetilmesi ve toplumsal baskı nedeniyle belli sınırlar altında serbest bırakılmıştır. 1948’ten sonra kürtajın yasallaştırılması için çeşitli çalışmalar sonucunda, 1977’de konu ile ilgili son düzenleme Penal Amendment (Interruption of Pregnancy) Law (1977) ile yapılmıştır.14 Buna göre, gebeliğin yasada sayılan haller dışında kasten sona erdirilmesi suç olarak öngörülmüş ve böyle bir suç işleyen kişinin dört yıla kadar hapis cezası alacağı hükme bağlanmıştır. Aynı Yasa, gebeliğin sonlandırılabilmesini şu şartlardan en az birinin olması koşuluna bağlamıştır: Kadının yaşının 17’nin altında veya 40’ın üzerinde olması; gebeliğin, ceza kanunu tarafından yasaklanan bir ilişkiden örneğin ensest bir ilişkiden veya zinadan kaynaklanması; çocuğun fiziksel veya zihinsel bir kusuru olması; gebeliğin, devamının kadının hayatını tehlikeye atması veya fiziksel ya da zihinsel zarar görmesine neden olması; kadının ve ailesinin sosyal koşulları nedeniyle gebeliğin devamının kadına veya çocuklara ciddi zararlar verilmesinin muhtemel olmasıdır.15 Kürtaj, söz konusu koşullardan birinin olduğunun, gebeliği sonlandırma komitesi16 adı verilen bir komite tarafından onaylanmasının ardından, gebeliği sona erdirmeye yetkili bir jinekolog tarafından yapılmaktadır.