Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi Kararı (E. 2018/1751, K. 2020/45, T. 10/01/2020) Işığında Sigorta Sözleşmelerinde Sözleşme Öncesi Bilgilendirme Yükümlülüğünün İhlaline Bağlanan Yaptırım

The Legal Consequences of the Violation of the Insurer’s “Pre-contractual Duty to Inform” in light of the 14th Chamber of Ankara Regional Court of Appeal’s Decision dated 10/1/2020 (Case No: 2018/1751, Decision No: 2020/45)

Samim ÜNAN, Cüneyt SÜZEL, Melisa KONFİDAN

Sigortacının sözleşme öncesi sigorta ettiren adayını bilgilendirme yükümlülüğü tüketicilerin gereği gibi korunması düşüncesinin sigorta hukukundaki temel yansımalarından biridir. Ancak tüketici mevzuatından farklı olarak sigorta mevzuatı yalnızca tüketiciler hakkında değil, sigorta yaptıran herkes hakkında düzenleme getirmektedir. Sigorta sözleşmelerinde sözleşme öncesinde sigortacının bilgilendirme yükümlülüğüne ilişkin son dönem yargı kararları incelendiğinde, kararlarda birbirini tekrar eden gerekçelere yer verildiği ve bu konudaki içtihadın yerleşik içtihat olmaya doğru gittiği görülmektedir. Ne var ki Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, 14. Hukuk Dairesi’nin 10/1/2020 tarihinde verdiği karar ile yerleşik içtihattan farklı bir sonuca ulaşılmıştır. Bu çalışmada, karara konu olan olay özetlenecek ve kararın gerekçeleri değerlendirilecektir.

Sigorta Hukuku, Sigorta Sözleşmesi, Sigortacının Bilgilendirme Yükümlülüğü, Karar İncelemesi.

Insurer’s pre-contractual duty to inform is one of the main reflections of the idea of protecting consumers in insurance law. However unlike consumer law, insurance law is applicable not only to consumers, but also to everyone who concludes insurance contracts. Upon examination of the recent judicial decisions in respect of insurer’s pre-contractual duty to inform, it is understood that such decisions include repeating reasoning and they are moving towards to create an established jurisprudence. However in its 10/1/2020 dated decision, 14th Chamber of Ankara Regional Court reached a different conclusion from those decisions. In this study, the incident shall be summarised and reasoning of the decision shall be evaluated.

Insurance Law, Insurance Contract, Insurer’s Duty to Inform, Pre-Contractual Information Duty, Evaluation of a Court Decision.

I. ÇALIŞMADA TERCİH EDİLECEK TERİM

Sigorta sözleşmelerinde sözleşme öncesinde sigortacının bilgilendirme yükümlülüğü, Türk Ticaret Kanunu1 (“TTK”) m. 1423 f. 1’de “aydınlatma” yükümlülüğü olarak ifade edilirken, Sigortacılık Kanunu2 (“SK”) m. 11 f. 3’te yer verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik3 (“SSBİY”) ve yayımlanan Genelgelerde4 “aydınlatma” ibaresi tercih edilmemekte, yerine “bilgilendirme” terimi kullanılmaktadır. Benzer şekilde Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun5 (“TKHK”) m. 33 ve TKHK m. 49 ve 84’te verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan Finansal Hizmetlere İlişkin Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği6 (“FHİMSY”) m. 5’te, Sigortacılık Kapsamında Değerlendirilecek Faaliyetler ve Mesafeli Akdedilen Sigorta Sözleşmeleri Hakkında Yönetmelik7 (“MASSY”) m. 10 f. 5’te de “bilgilendirme” terimi tercih edilmiştir8 . Kelime anlamı bakımından “aydınlatma” ibaresinin “bilgilendirme”ye kıyasla daha geniş kapsamlı olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca “aydınlatma” kavramının kelime anlamına, aktarılan bilginin açıklanması dâhil iken; “bilgilendirme” ibaresi, herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın bilginin aktarılmasıdır9 . Sigortacıya yüklenen yükümlülüğün kapsamını “bilgilendirme” ibaresinin karşıladığı düşüncesinde olduğumuzdan bu çalışmada bir mevzuattan ya da yargı kararından aynen alıntı yapılmadığı sürece “bilgilendirme” kavramı tercih edilecektir.

II. KARARA KONU OLAN OLAYIN ÖZETİ

Bu çalışmada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 10/1/2020 tarihinde verdiği E. 2018/1751, K. 2020/45 sayılı kararı değerlendirilecektir. İnceleme konusu karara konu olan olay, davacı F1 Limited Şirketi (“davacı sigorta ettiren”) ile iki numaralı davalı F3 Sigorta Şirketi AŞ (“davalı sigortacı”) arasında kurulmuş otomobil kiralama (rent a car) kasko sigortası sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bir numaralı davalı ise, sigorta sözleşmesinin kurulmasına aracılık eden sigorta acentesi, F2 Hizmetleri’dir (“davalı acente”).

Davacı sigorta ettiren, otomobil kiralama işiyle iştigal eden bir işletmedir. On sekiz farklı otomobil için davalı acente aracılığıyla kasko sigortası teklifleri almış, bunlar arasından davalı sigortacı tarafından verilen teklifi kabul ederek sigorta sözleşmesini davalı sigortacı ile kurmuştur. Sigorta sözleşmelerine konu olan otomobiller davacı sigorta ettiren tarafından kiraya verilmiştir. Ancak kiracılardan birisi, kira süresi sonunda davacı sigorta ettirene kiraladığı otomobili teslim etmemiştir. Davacı sigorta ettiren bu sebeple oluşan zararının karşılanması amacıyla davalı sigortacıdan tazminat talebinde bulunmuştur. Ancak davalı sigortacı, poliçedeki açık hüküm çerçevesinde davacı sigorta ettirenin tazminat talebinin sigorta kapsamı dışında kaldığını savunarak ödeme yapmamıştır. Bunun üzerine davacı sigorta ettiren, davalı sigortacı ve (diğer) davalı acente aleyhine yargı yoluna başvurmuştur. Davacı sigorta ettirenin istemleri arasında davalı sigortacı ve davalı acentenin bilgilendirme yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmaları da yer almaktadır. Bu çalışmada yargı kararındaki diğer iddiaların üzerinde durulmayacak ve karar sigorta sözleşmelerinde bilgilendirme yükümlülüğü ile sınırlı olarak değerlendirilecektir.

III. YARGI MERCİLERİNİN UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN OLARAK BENİMSEDİKLERİ ÇÖZÜMLER

Davacı sigorta ettirenin ilk derece mahkemesinden talebi, uygulamada “rent a car kaskosu” olarak adlandırılan kiralama konusu otomobillere ilişkin kasko sigortası sözleşmesi kapsamında uğradığı zararın davalı sigortacı tarafından tazmini ve ödediği primlerin davalı sigortacı tarafından kendisine iadesidir. Sigorta ettiren bu talebine gerekçe olarak olayda yapılan kasko sigortası sözleşmesinin “güveni kötüye kullanma teminatını içermemesinin düşünülemeyeceğini” göstermiştir.

Davacı sigorta ettirenin primin geri verilmesine ilişkin istemi ilk derece mahkemesince aşağıdaki gerekçeyle yerinde görülmemiştir: