Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hukukumuzda Yüz Kızartıcı Suç Kavramı ve Bir Öneri

THE CONCEPT OF DISGRACEFUL OFFENSE IN OUR LAW AND
A SUGGESTION

Selami TURABİ

Özet: Yüz kızartıcı suç terimi yasalar tarafından tanımlanmış ve bu tür suçlar tek tek sayılmış değildir. Toplumun yapısına göre zaman zaman değişikliğe uğrayan bu suçların tanımlanması ve sayılması olanaksızdır. Genel olarak yüz kızartıcı suç, kişiyi toplum nazarında küçük düşüren suçlar olarak tanımlanmaktadır. Küçük düşme, utanma kişiden kişiye değiştiği gibi toplumdan topluma göre de değişmektedir. Zira toplumların değer yargıları da birbirinden farklılıklar gösterebilmektedir. Değerlendirmede subjektif değil objektif ölçüler dikkate alınmalıdır. Suçun niteliği, saik ve sonucu, suçun işlenme koşulları ve zamanı değerlendirilmelidir. Yüz kızartıcı suçlarla ilgili düzenlemeler önemli bir tartışmaya sebebiyet vermektedir. Söz konusu düzenlemelerde bazı suçlar sayıldıktan sonra “gibi yüz kızartıcı suçlardan” hükümlü olmamak ibaresi yer almaktadır. İbarede “gibi” kelimesinin bulunması, yüz kızartıcı suçların kanunda sayılanlarla sınırlı olup olmadığı sorununu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 12.05.1937 gün ve 991 sayılı yorum kararında “bu suçların neler olduklarının takdirinin mahkemelere bırakıldığı” ifade edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Yüz Kızartıcı Suç, Yasaklanmış Hakların İadesi, Zimmet, İrtikâp, Rüşvet, Dolanlı İflas

Abstract: The term of the disgraceful offense has not been defined by the laws and these kinds of offenses have not been regarded. It is impossible to define and to regard these offenses that occasionally undergo changes according to the structure of the society. In general, disgraceful offense defined as the offenses that are humiliating the person in the eye of the society. Humiliation, abashment varies from person to person as well as from society to society. Because, the value judgment of the societies may differ from each other. In evaluation, the objective criterions should be considered but not the subjective criterions. The nature, inducement and the conclusion of the offense, processing conditions and the time of the offense should be taken into consideration. The regulations related to the disgraceful offenses spark a significant debate. In aforesaid regulations, the phrase of not to be convicted “by such disgraceful offense” take partafter some offences have been regarded. The fact that the word “such” exist in the phrase reveals the problem weather the disgraceful offenses limited to the offences regarded in the law or not. In the 12.05.1937 dated and no: 991 comment decision of the Turkish Grand National Assembly, it is stated that “the appraisal of these offenses have been left to the courts”.

Keywords: Disgraceful Offense, Restitution of Divested Rights, Debit, Impropriety, Bribe, Fraudulent Bankruptcy.

GİRİŞ

Ceza Hukukumuzda “Yüz Kızartıcı Suçlar” başlığı altında düzenlenen bir suç çeşidi bulunmamaktadır. Bu tür düzenleme 765 sayılı TCK’da da yer almamaktadır. İlk duyulduğunda kolaylıkla bu suçlardan ne kastedildiği anlaşılmakta ise de bu kavramın hukuki bir zemini bulunmamaktadır.

Hukuk tarihimize baktığımızda Osmanlı Hukukunda konuyla ilgili birkaç düzenlemenin olduğu görülmektedir. Mahalle, çarşı ve kır bekçisi olabilmek için “Yüz kızartıcı suç” anlamına gelen “muhilli namus ve iffet cünha ile” mahkûm olmamak şartının yasalarda arandığı görülmektedir. Doğal olarak insanların namus ve mallarının emanet edileceği bekçilerde bu koşul aranmalıydı. Ancak Cumhuriyet tarihinde bu namuslu bekçi kıstası bize memur olabilmek için aranan şartlar arasına alınmıştır. Memur olabilmek için; “muhilli haysiyet ve namus” ile ilgili suçlardan mahkûm olmamak şartının Memurin Kanununda yer aldığını görmekteyiz.

Bugün itibariyle gelinen noktada bir mahalle, çarşı ve kır bekçisinden aranan nitelik milletvekili olabilme niteliğine kadar yükselmiştir. Aslında burada hayret edici bir durum yoktur. Zira milletin namusunun ve malının emanet edildiği milletvekillerinde elbette bu husus aranmalıydı. Yani “muhilli namus ve iffet cünha ile” mahkûm olmamak anlamına gelen “…zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla (suçlardan biriyle) hüküm giymiş” olmama kıstasının bizzat Anayasamız tarafından arandığına şahit olmaktayız.