Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Meşru Savunmada Sınırın Aşılması

EXCESSIVE SELF-DEFENCE

Ali Emrah BOZBAYINDIR

Özet: Meşru savunma fiilinin, haksız saldırıyla orantılı olmadığı vakalarda failin meşru savunma hakkından yararlanaması söz konusu olmayacaktır. Buna karşılık, Türk Ceza Kanunu (TCK) iki halde meşru savunmada sınırı aşan failin, esasen meşru savunma hakkına dayanarak hareket etmiş olmasını dikkate almaktadır. bu kapsamdaki ilk düzenleme, meşru savunmada sınırın aşılması vakalarına münhasır TCK 27 (2)’dir; buna göre: „Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.” Şayet failin fiili bu düzenlemenin tatbik şartlarını taşımıyorsa, TCK 27 (1) maddesinin şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilecektir:”Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.” Bu makalenin amacı, mukayeseli hukuka da başvurmak suretiyle TCK’nın bu iki düzenlemesinin tahlil edilmesidir.

Anahtar Kelimeler: Meşru Savunmada Sınırın Aşılması, Nitelik Bakımından Sınırın Aşılması, Zaman Bakımından Sınırın Aşılması, Astenik Heyecanlar

Abstract: In cases where the perpetrator`s defensive act was not proportionate to the attack of the aggressor (he uses more force than was necessary, for instance), the right of self-defence will not be available to him. In two instances, however, the Turkish Penal Code (TPC) takes the perpetrator`s excessive conduct into account. The first norm which is solely applicable to right of self-defence is Article 27 (2) of the TPC, which provides: “if the perpetrator exceeds the limits of self-defence due to an excusable excitement, fear or panic, he shall not be punished”. If the perpetrator`s excessive conduct does not satisfy these conditions, his conduct may fall within the ambit Article 27 (1) of the TPC which is the second norm applicable to excessive self-defence cases. Article 27 (1) of the TPC reads: “When the limits of grounds that exclude criminal responsibility are involuntarily exceeded, if the act is designated by law as a crime of negligence, the punishment for the crime of negligence shall be reduced by one-sixth to one-third.” The objective of this article is to analyse these two TPC norms from a comparative law perspective.

Keywords: Excessive Self-Defence, Quantitative Excess, Extensive Excess, Asthenic Affects

I. GİRİŞ

Meşru savunma hakkını kullanan fail, savunmanın sınırını aştığı durumlarda artık hukuka uygunluk sebebi olan meşru savunmadan yararlanamaz ve bu nedenle failin fiili hukuka aykırı olma vasfını muhafaza eder. Binaenaleyh fail, hukuka aykırı fiili nedeniyle sorumlu olacaktır. Meşru savunma hakkının sınırlarını aşan fail bakımından ortaya çıkan bu ağır neticeyi hafifletmek üzere kanun koyucular, meşru savunmanın sınırının aşıldığı belli hallerde failin eylemi hukuka aykırı olmaya devam etse de artık ortaya çıkan netice nedeniyle muaheze edilemeyeceğini kabul etmek suretiyle “meşru savunmada sınırın aşılması” (excessus defensionis) hukuk müessesesini ihdas etmişlerdir. Bu hukuk müessesesinin ihdas edilmesindeki temel düşünce, haksız bir saldırıyı defetmek üzere meşru savunma hakkını kullanan failden çoğu zaman soğukkanlı davranmasının veya hareketinin neticesi hakkında mülahazalarda bulunmasının beklenemeyeceği gerçeğidir.1

Türk Ceza Kanunu’nda, meşru savunmada sınırın aşılması halinde uygulanabilecek olan, şartları ve hukuki sonuçları birbirinden farklı iki düzenleme mevcuttur. 5237 sayılı yeni Ceza Kanunu’nda, failin meşru savunma sırasında mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşla sınırı aşması halinde O’na ceza verilmeyeceğini öngören ve sadece meşru savunmada sınırın aşılması hallerini kapsayan bir düzenlemeye yer verilmiştir.2 Failin bu psikolojik etkiler olmaksızın meşru savunmanın sınırını aşması halinde, sınırın aşılmasında kastı yoksa fiil sadece kasten işlendiğinde cezalandırılıyorsa ceza verilmeyecek şayet fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa failin cezasında indirime gidilecektir.3 Bu iki düzenlemenin hukuki esas, kapsam ve şartlarının mukayeseli hukukun da yardımıyla izahı, bu çalışmanın konusunu ve amacını teşkil etmektedir.

II. MUKAYESELİ HUKUK

Çalışmamız kapsamında bir mukayeseli hukuk tetkikine yer vermemizin, başka memleketlerde sözkonusu hukuk müessesinin nasıl düzenlendiğine dair okuyucuya malumat sunmanın ötesine geçen bir sebebi bulunmaktadır. O da özellikle Türk Ceza Kanunu 27 (1) fıkrasının İtalyan hukuku tesiriyle, 27 (2) fıkrasının ise Alman hukuku tesiriyle formüle edilmiş olmalarıdır. Bu nedenle çalışmamız boyunca söz konusu memleketlerdeki pozitif hukuk düzenlemeleri de incelenecektir. Ancak aralarındaki farkları ve benzerlikleri çarpıcı biçimde ortaya koyması nedeniyle, önce farazi bir vakada failin cezai sorumluluğunun nasıl olacağının tetkik edilmesi faydalı olacaktır. Söze konu farazi vaka şöyle: