Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hekim ve Hasta Haklarının Ulusal ve Uluslararası Hukuk Açısından Konumlandırılması

Yener Ünver

I. GENEL AÇIKLAMALAR

Gerek hekim hakları gerek hasta hakları insan haklarının birer görünüm biçimi ve bazen izdüşümü olup, birbirlerinden tamamen kopuk ve ilgisiz olmadıkları gibi birbiriyle çelişki içinde de değildirler. Hasta haklarının hekim, hekim haklarının ise genelde ve sadece Devlet tarafından ihlal edildiği veya yeterince gözetilmediği anlayışı da tamamen doğru değildir. İhlal kaynak, neden ve biçimleri, tarafları ve etkileri farklı farklıdır. Hukuk ihlal kaynağına özgü ayırımcılık yapmamak ve bir hakkı kategori olarak diğerinden üstün tutmayarak gözetmek, düzenlemek ve yaşama geçirmek durumundadır: esasen aralarında bir öncelik sonralık sıralaması yapabilecek ne fiili ne de hukuksal çatışkıya dayalı birinin diğerini nakzedici bir zemin bulunmamaktadır. Hekim, hasta, Devlet ve hatta toplum, ilgili resmi kurum, kuruluş veya gerçek veya tüzel kişilerinin bazı hakları kadar ödevleri/hukuksal yükümlülükleri vardır.

Bu iki temel hak gurubu (hekim ve hasta hakları) merkezinde “insan” olan sağlık hukukunun vazgeçilemez parçaları olup, nihai sonuçta birbiriyle çatışıp çelişme yerine insan sağlığını koruma, iyileştirme ve kötüleşmesini önleme temel hedeflerine hizmet açısından kesişirler. Bu alanlardan hangisinde olursa olsun, ortaya çıkan sorun bir insan hakları sorunudur. İhlalin ortaya çıktığı zaman, konum ve biçimi, hem ihlalin tür ve biçimini hem konu ve hak sahibini belirler ve hak sahibinin bir önceki zaman dilimindeki konumuna bakılmaksızın o kişi yeni statüsüyle bu hakkın korumasından yaralanır. Hekimin hastalandığı zaman hasta haklarından hekim olmayan hastaların yararlandıkları oran, nitelik ve kalitesinden daha az olmayacak biçimde yararlanması bunu ispatlar. Her iki hak gurubu da aynı derecede önemlidir, vazgeçilemezdir ve geliştirilip amaca uygun anlamlandırılarak pratik yaşama görünüşte değil olması gerektiği biçimde gerçekten ve tam olarak fiilen geçirilmeleri gerekmektedir.

Hasta hakları kavramının ortaya çıkışı ve hekim ve hasta ilişkilerinin hukuksal zeminde düzenlenmesi, bir taraftan sosyal hukuk devletinin bir gereği iken diğer taraftan ise doğa bilimlerindeki gelişimi ile bu bilime ilişkin verilerle tekniğin tıpta kullanımının baş döndürücü biçimde artmasının bir kaçınılmaz bir sonucudur ve gereklidir. Aslında hasta hakları yeni bir kavram değildir; yalnızca içerik ve alt türleriyle uygulanma olaylarında bir gelişim ve değişim yaşanmaktadır. Özellikle son yılarda sağlık/tıp hukukunda hastanın özerkliği ve iradesinin en önemli kavram haline gelmesi ve tıp tekniğindeki gelişmeler ve bu bağlamda yeni gen tekniklerinin kullanımının kişilik hakları açısından yarattığı zarar ve tehlike neticesi doğurma etkileri hasta hakları kavramını daha da önemli ve güncel kılmıştır. Buna karşılık, bazı Avrupa ülkelerinde (örneğin Federal Almanya’da) hasta haklarının en iyi seviyelerde korunmasının nedeni, somut tıbbi müdahalelerde hastanın hakları kadar yükümlülüklerinde de sınırlamaya gidilmiş olmasıdır. Artık hastanın özerkliği ve bizzat belirleme/tercih hakkı tıbbi müdahalelerin sınırını oluşturmaktadır ve hastanın rızasının varlığı veya yokluğuna göre tıbbi müdahale yapılabilmekte veya yapılamamaktadır.2