Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Şekil ve Şekle Aykırılık

Form and Defect of Form in Return for Land Share Construction Contract

Gizem HALİS

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin atipik mahiyette olmasına karşın sözleşmeye uygulanacak şekil üzerinde kanunlardaki açık hükümler sonucu ortak bir paydaya varıldığı söylenebilir.

Bununla birlikte arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde şekle aykırılık konusunda Yargıtay’ın verdiği farklı kararlar nedeniyle içtihadı birleştirme yoluna çok kere gidilmiştir.Bu bağlamda şekle aykırılık halinde yaptırımın ne olacağı hususu ve hakkın kötüye kullanılması yasağı bağlamında şekle aykırı sözleşmelerin akıbeti Yargıtay uygulamaları suretiyle gelişmiş ve bu bağlamda doktrinde tartışılmıştır.

Arsa Payı, Şekil, Şekle Aykırılık, Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi.

Although return for land share construction contract is an atypical contract, it can be said that as a result of explicit provisions in law there is a common ground on the form which would be applied to the contract.

On the other hand, due to different decisions ruled by Supreme Court’s Chambers, in many times decision of joint chambers was needed on the defect of form in return for land share construction contracts.In this context, what will be the sanction in defect of form situation and the consequences of defect of form contracts regarding the prohibition of abuse of right is shaped by Supreme Court practices and therefore discussed in the doctrine.

Land Share, The Procedure, The Violation of the Procedure, Construction Contract in Remuneration For Land Share.

§ I. GENEL OLARAK ŞEKİL

Kavram olarak şekil, bir iradenin dışa vurumunda irade sahibinin kullandığı araç olarak ifade edilebilir1. Tarafların istedikleri hukuki sonuca ulaşmaları amacıyla aralarındaki hukuki ilişkinin kurulması için yalnız “irade” değil; aynı zamanda iradenin dış dünyaya aksettirilmesini sağlayan “beyan” da gereklidir2. Belirtmek gerekir ki bir irade beyanının şekle bağlı olmadığı ifadesi, esasen o irade beyanının “şekilsiz” olarak yapıldığını değil; “şekil serbestisini” ifade eder3. Türk Hukuku’nda TBK m.12/1 hükmü gereği sözleşmelerin geçerliliği kanunda aksi öngörülmedikçe herhangi bir şekle bağlı tutulmamıştır. Bununla birlikte şekil serbestisinin istisnasının ancak kanunla öngörülebileceği, dolayısıyla yönetmelik, genelge sair ile şekil şartı öngörülemeyeceği görüşü Eren4 tarafından savunulurken; kanun koyucunun verdiği açık yetkiye dayanarak tüzük veya yönetmelikle şekil koşulu öngörülebileceğine ilişkin görüş ise Kılıçoğlu5 tarafından savunulmaktadır.

Esasen Türk Hukuku’nda şekil, geçerlilik şekli ve ispat şekli olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir. Kural olarak TBK m.12/1 hükmünün lafzından da anlaşılacağı üzere sözleşmelerin geçerliliği bağlamında şekilden bahsedilmiş, keza TBK m.12/2 hükmüyle, kanunen öngörülen şeklin kural olarak geçerlilik şekli olduğu ifade edilmiştir. Kanunda geçen “kural olarak” ifadesinden anlaşılmaktadır ki kanunkoyucu bir karine getirmiş ve Kanunda şeklin neye ilişkin olduğuna dair açıklık bulunmadığı durumlarda, şeklin karine olarak geçerlilik şekline ilişkin olduğunu ifade etmiştir6. Bu hüküm bağlamında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, hükümde öngörülen şeklin esasen kanuni şekil olmasıdır.

Bununla birlikte, taraflar kendi iradelerinden kaynaklı olarak da şekle riayet etmek isteyebilirler, işte bu sebepten dolayı TBK m.17 hükmüyle, iradi şekil düzenlenmiştir. İradi şekil, tarafların şekle bağlı olmayan bir işlemi kendi serbest iradeleri ile geçerlilik şekline bağlamalarıdır7. Her ne kadar TBK m.17/1 hükmünde “Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin …” lafzında bir ifade geçse de esasen, sözleşme için Kanunda herhangi bir şekil şartı da öngörülmüş olabilir; fakat buradan anlaşılması gereken tarafların Kanunda öngörülen şekli, aralarında anlaşarak (iradi olarak) daha da ağırlaştırabilmesinin mümkün olduğudur8. Kanunkoyucu iradi şekil bakımından da kanuni şekilde olduğu gibi bir karine öngörmüştür; bu itibarla TBK m.17/2 hükmünde ise tarafların yazılı şekil kararlaştırdığı hallerde eğer yazılı şekle ilişkin herhangi bir belirleme yapılmamışsa Yasal yazılı şekle ilişkin kuralların uygulanacağı karinesi öngörülmüştür. Bu hükümdeki karineyi, yazılı şekil ile sınırlandırmadan yorumlamak ve böylece taraflar başka açıklama yapmadan sadece belirli bir şekil türünden bahsetmişse bu şekle ilişkin hükümleri ve sonuçları, Kanunda o öngörülen şekle ait kurallara göre çözümlemek kanaatimizce daha isabetli olacaktır9.