Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hukuk Davalarında 
“Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” Kararlarına Dayanılması Masumiyet Karinesinin İhlali Sayılır mı?

Akif YILDIRIM

I. GENEL AÇIKLAMALAR

Ceza kanunlarının suç saydığı bir fiili ya da davranışı gerçekleştiren kişi hakkında, adli soruşturma / kovuşturma yapılmasının yanında, aynı fiil hakkında hukuk davası (tazminat, işe iade…) açılması halinde, ceza mahkemesince verilen kararların hukuk davalarına etkisinin ne olacağı konusunun, özellikle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) yürürlüğe girmesiyle yeniden önem kazandığı anlaşılmaktadır. Örneğin, bir durumun kusurluluğu kaldıran bir neden olduğu kabul edildiğinde fail, beraatin getirdiği katışıksız aklanma (temize çıkma) durumundan faydalanamamanın yanı sıra, aleyhinde açılacak tazminat davasında, özellikle tazminat hukuku bakımından beraat kararı ile ceza verilmesine yer olmadığı kararı arasında farklılık olacağı muhakkaktır1. Çünkü kusurun takdiri hususundaki ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı hususları öğretide ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir2.

Adli soruşturma / kovuşturma ile hukuk davaları kural olarak birbirinden bağımsız yürütülmektedir. Her fiil, adli soruşturma / kovuşturmaya konu olamayacağı gibi, her adli soruşturma / kovuşturma da hukuk davasına konu olmayabilir. Aynı fiilin her iki yargılamaya da konu olması halinde, ceza muhakemesi sonucu verilen kararlar, hukuk yargılamasını etkilemektedir. Örneğin adli kovuşturma sonucunda ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu fiilin varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş tespiti, aynı fiil hakkında yargılamayı yapan hukuk mahkemesinde de belirleyici olacaktır. Diğer taraftan, hukuk davaları değerlendirilirken, ceza mahkemesi kararları delil olarak dikkate alınmaktadır.

II. HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KURUMU

Kanun koyucunun, cezanın bireyselleştirilmesi bağlamında ilk defa suç işleyen kişileri cezaevi ortamından uzak tutmak ve tekrar suç işlemelerine karşı etkili bir engel oluşturmak amacıyla oluşturduğu suç politikası araçlarından birisi de hükmün açıklanmasının geri bırakılması “(HAGB)” kurumudur3. Bu kurum, mevzuatımıza ilk olarak, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23’üncü maddesiyle yalnızca “suça sürüklenen çocuklar” açısından, şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan "bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para” cezaları için dar kapsamlı şekilde düzenlenmişti. 5560 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesiyle CMK'nın 231’inci maddesine beşinci ve ondördüncü fıkralar eklenerek, büyükler yönünden de kurumun uygulanmasına olanak sağlanmıştır. 5560 sayılı Kanun’un 40’ıncı maddesiyle, 5395 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesi değiştirilerek, denetim süresi hariç büyükler ile suça sürüklenen çocuklara uygulanan hükümlerde birlik sağlanmıştır. Denetim süresi büyükler için beş yıl olarak belirlenmişken suça sürüklenen çocuklarda bu süre üç yıldır.