Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kısmi Davada Islah

Correction on a Partial Case

Aybüke UZUNPINAR TÜFEK

Çalışmamızın konusunu “Kısmi Davada Islah” oluşturmaktadır. Çalışmada öncelikle kısmi davaya ilişkin temel unsurlar; tanımı ve çeşitleri açıklanmış, kısmi davanın şartları belirtilmiştir. Islah ve kısmi dava ilişkisinin incelemesine mülga HUMK dönemi ve 6100 sayılı HMK dönemi karşılaştırılarak başlanılmış, kanunlar arasındaki fark ve değişikliklere değinilmiştir. Akabinde 6100 sayılı HMK uyarınca kısmi davada ıslah usûlüne değinilmiş, kısmi davada ıslahın hukuki sonuçları; ıslahın zamanaşımına ve faize etkisi inceleme konusu yapılmıştır. Hukukumuzda ıslah tahkikat aşamasının sonuna kadar yapılabilmektedir. Bu bağlamda, taraflar ıslaha istinaf ve temyiz aşamalarında başvuramamaktadır. Bununla beraber, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın Yargıtay tarafından bozulması ve ilk derece mahkemesinin karara uyması sonucu yeniden yapılacak incelemede, ıslah yoluna başvurulup başvurulamayacağı hususu ise tartışmalıdır. Çalışmada bu husus, yargı kararları ve doktrindeki görüşler ile beraber inceleme konusu yapılmıştır. Çalışmamızın son bölümünde ise, bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağına ilişkin tartışmaların önüne geçebilmek adına 7251 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme yorumlanarak, değişikliğe dair diğer eleştirilere yer verilmiştir.

Kısmi Dava, Islah, Zamanaşımı, Faiz, 7251 Sayılı Kanun.

Our subject for this work is a correction on a partial case. First, we explain the primary elements of a partial case, such as definition and types. Also, we talked about the conditions of the partial case. Secondly, we shortly mentioned correction. When we examine the partial case and the correction, we first compared the canceled judgment HUMK period and the 6100 numbered HMK period and then discussed the codes’ differences. Thirdly, we researched-talked about the correction procedure due to HMK numbered 6100; and the legal conclusion of corrections in partial cases; the effect of correction in the lapse of time, and the interests. In our law system, we can execute the correction until the end of the investigation stage. So, the parties can’t apply for correction at the court of appeals and the supreme court of appeals. However, after the decision squashing by the supreme court, can we apply for correction? In our study, we expertise this dispute in the adjudications and the doctrinal opinions. The subject that has been a significant dispute point was concerted in the legal code number 7251. In the last part of the study, we gave the legal interpretations, criticism about the changes.

Partial Case, Correction, Lapse of Time, Interest, Legal Code 7251.

Giriş

HMK m.109’da düzenlenen kısmi dava, davacının, aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan bölünebilir bir alacağının veya hakkının yalnızca belli bir kısmını talep ederek açtığı dava olarak tanımlanmaktadır.

HMK m.109/2 “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmü kısmi davanın uygulanma alanını neredeyse imkânsız hale getirdiği gerekçesiyle eleştirilere konu olmuş ve ardından iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuştur. Düzenlemenin iptali talebi oy birliği ile reddedilmiş ancak uygulamada yaşanan sıkıntılar, öğretideki tartışmalar ve eleştiriler dikkate alınarak, 6644 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır.

İddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının bir istisnası olan ıslah, bir tarafın bu yasak kapsamında usûle ilişkin olarak yaptığı işlemlerinin, tamamen veya kısmen düzeltilmesini sağlayan hukuki bir çare olarak tanımlanmaktadır. Kısmi davada talep edilmemiş bakiye alacak, iddianın genişletilmesi yahut ek dava ile ileri sürülebildiğinden, kısmi dava ile ıslah arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Islah, tam ıslah (m.180) ve kısmi ıslah (m.181) şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Kısmi davada talebin ıslah yoluyla artırılması kısmen ıslah olarak kabul edilmektedir. Çalışmamızın konusunu kısmi davada ıslah oluşturduğundan, ek davaya başvurulması ve sonuçları incelememiz içerisinde ele alınmamıştır.

1086 sayılı mülga HUMK m.87/son cümlesi “Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez (davacı, ıslah yoluyla dava konusunu artıramaz)” anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu kararla beraber, kısmi davalarda dava konusunun ıslahla artırılması olanaklı hale gelmişti. Kararın ardından, fazlaya dair hakların saklı tutulmaması halinde dava konusunun ıslahla artırılıp artırılamayacağı hususu derin tartışmaları beraberinde getirmiştir. 6100 sayılı HMK m.109/3 hükmü sonrası ise bu tartışmalar son bulmuş; kısmi dava açan davacının (açıkça feragat etmesi hali hariç), fazlaya dair haklarını saklı tuttuğuna dair bir beyan aramaksızın kısmi davada ıslah yoluna gidebilmesinin yolu açılmıştır. Davacının ıslah yoluyla talebini artıracağı hususu kabul görmüş olmakla beraber, bu talebe yeni bir talep ekleyip eklemeyeceği hakkında Yargıtay farklı kararlar vermektedir. Çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde bu konuyu ele alacağız.

Doktrin ve Yargıtay, davacının açmış olduğu kısmi dava ile talep edilen alacak açısından zamanaşımının kesileceğini; bakiye alacak için zamanaşımının ise, ıslah talebinde bulunulan tarihte kesileceğini ifade etmektedir. Çalışmamızda bu hususa dair farklı görüşler, çözüm önerileri ile beraber değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Çalışmamızda ele alınan bir diğer hukuki mesele de, davacının dava açarken faiz istemesi lakin ıslahla talep artırılırken bakiye alacağı için faiz istememesi durumunda, dava açılırken istenen faizin bakiye miktar için geçerli sayılıp sayılamayacağı hususudur.

HMK m.357/1 hükmü ile istinaf aşamasında davanın ıslahının istenemeyeceği düzenlenmiştir. Temyiz aşamasında da ıslah yoluna başvurulamayacağı kabul görmekle beraber, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın Yargıtay’ca bozulması ve ilk derece mahkemesinin karara uyması ile yeniden yapılacak incelemede ıslah yoluna başvurulup, başvurulamayacağı hususu önemli tartışmalara yol açmıştır. Bu husus, 7251 Sayılı Kanun ile düzenlenmiş olup, açıklığa kavuşturulmaya ihtiyacı vardır.

I. Kısmi Davaya İlişkin Temel Hususlar

Kısmi dava HMK1 m.109’da “(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. (2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 Md.) (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” şeklinde düzenlenmiştir. Düzenleme dikkate alındığında kısmi dava “Davacının, aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan bölünebilir bir alacağının veya hakkının, yalnızca belli bir kısmını talep ederek açtığı dava2 olarak tanımlanabilir.

Kısmi dava, açık ve örtülü kısmi dava şeklinde ikiye ayrılır. Davanın açılması sırasında, talebin sadece bir kısmının dava edildiği açıkça ya da zımnen ortaya koyulmuşsa, açık kısmi davadan söz edilecektir. Açık kısmi dava, “fazlaya dair haklar saklıdır”, “şimdilik şu miktarda alacağımın davalıdan tahsilini istiyorum” gibi davacının kısmi dava nitelemesinden anlaşılabilecektir.3

Açılan davada bakiye kısmın saklı tutulduğu anlaşılamıyorsa örtülü (gizli) kısmi davadan bahsedilecektir. Bu durumda, açılan dava tam dava gibi gözükmektedir. Davanın tam dava değil de kısmi dava olduğu, açılan ek davadan yahut yargılama sırasında geri kalan kısmın talep edilmesinden anlaşılmaktadır. Davacı örtülü kısmi davasını açarken bilinçli davranabileceği gibi bilinçsizce örneğin, bakiye alacak hakkı olduğunu bilmeden hareket etmiş olabilir.4 Davacı dava edilmeyen kısımdan açıkça feragat etmediği sürece bakiye alacağını, ek dava yahut ıslah yoluyla talep edebilecektir (HMK m.109).5

Davacının davasını açarken kısmi davayı tercih etmesinin asli sebebi olarak yargılama masraflarından tasarruf etme isteği gösterilebilir. Nitekim nispi harca tabi davalarda davacı, yüksek harçlar ile karşı karşıya kalmaktadır. Örnek vermek gerekirse, davacı, karşı taraftan alacağının dava miktarından daha yüksek olduğuna inanmasına rağmen, olası bir kısmen ret halinde yargılama giderlerini ve karşı taraf vekâlet ücretini ödemek mecburiyetinde kalacağını düşünebilir. Bu halde kısmi davanın açılabileceği genellikle kabul edilmektedir.6 Bizim de katıldığımız görüş uyarınca, alacak miktarının yüksek olduğu hallerde yargılama giderleri rizikosundan tasarruf sağlamak amacıyla kısmi dava açılması halinde hukuki yarar bulunmaktadır. Etkin bir hukuki korumadan bahsedilebilmesi için yargılama masrafının hedeflenen hukuki sonuç bakımından uygun ve karşılanabilecek seviyede olması gerekmektedir.7 Diğer durumlara örnek olarak, ihtilafa konu uyuşmazlığın ispatının zorluğu gösterilebilir.8