Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Fikrî Mülkiyete İlişkin Haklara Uygulanacak Hukuk

Law Applicable to Intellectual Property Rights

Ebru YILMAZSOY

Ülkemizde sınai haklar ve fikri mülkiyet alanında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 10.01.2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Fikrî haklar ise 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile koruma altına alınmıştır. Devletler özel hukuku bakımından ise Türk Hukukunda 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m.23 ile fikrî hakların korunmasına ilişkin düzenleme getirilmiştir. Böylece, doktrinde benimsenen fikri haklar konusunda kanunlar ihtilafı bakımından yasal bir düzenleme yapılması görüşü, söz konusu madde ile yasal bir zemine kavuşmuştur.

Fikri Mülkiyet Hakları, Kanunlar İhtilafı, Fikri Hakların Korunması, MÖHUK.

The Industrial Property Act No. 6769 was enacted in our country in the field of industrial rights and intellectual rights, after being published in the Official Gazette on 10.01.2017. Intellectual rights are protected by the Intellectual and Artistic Works Act No. 5846. In regard to private international law, a regulation on the protection of intellectual rights has been introduced with the Article 23 of International Private and Civil Procedure Act in the Turkish Law. Hence, the opinion of making a legislative regulation in terms of conflict of laws on the intellectual rights adopted in the doctrine gained a legal ground with the said regulation.

Intellectual Property Rights, Conflict of Laws, Protection of Intellectual Rights, International Private and Civil Procedure Act.

Giriş

Fikrî mülkiyet hakları1 insan beyninin düşüncesinin ürünü olan gayri maddi mallar üzerindeki mutlak hâkimiyeti ifade eder.2 Fikrî mülkiyet hakları, maddi nitelikte olmayan varlıklar üzerinde kurulabilirler. Burada maddi nitelikteki bir varlık üzerinde kullanılabilen bir hak söz konusu değildir.3 Fikrî mülkiyet alanında, ayni haklarda olduğu gibi sınırlı sayı (numerus clausus) ilkesi geçerlidir. Kanunlarda öngörülmüş olan fikrî mülkiyet hakları dışında yeni bir tür yaratmak ve koruma talep etmek mümkün değildir.4

Fikri mülkiyet haklarının iki ana türü vardır. Bunlardan birincisi sınai haklar, ikincisi ise fikrî haklardır. Sınai haklar, sanayi, ticaret ve endüstride kullanılmak amacıyla, fikri çaba sonucu yaratılan ürünler üzerindeki haklardır.5 Sınai haklar, marka, patent, tasarım, faydalı model ve entegre devre topografyaları gibi oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır.6 Fikrî mülkiyet haklarının önemli olan ikinci dalını ise, fikrî haklar (telif hakları) oluşturur. Sınai haklardan farklı olarak fikrî haklar,7 kişinin düşünce ve sanat becerisine dayanan yaratımları üzerindeki haktır. Burada kişinin yarattığı eser korunmaktadır. Fikrî haklar, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve işlenme ve derlemelerden oluşmaktadır.8

Fikrî mülkiyet haklarının en önemli özelliği bu hakların “ülkeselliği”dir.9 Fikrî mülkiyet haklarında ülkesellik prensibi bu haklarla bunların bulunduğu ülke arasında var olan doğal bağ demektir. Fikrî mülkiyet haklarının mevcudiyeti, ortaya çıkması, içeriği ve sona ermesi münhasıran fikrî mülkiyet hakkı üzerindeki korumanın talep edildiği devletin, “koruma devletinin hukuku” tarafından belirlenir.10

Ülkesellik prensibi,11 fikrî haklara ilişkin bütün milletlerarası sözleşmeler ve bu konuyu düzenleyen bütün milli hukuklarda tanınmış ve kabul edilmiştir. Ülkesellik prensibine göre kendisinden koruma talep edilen her devlet, bir buluşun patente bağlanması, bir ticari markanın tescili, bir dizayn ya da modelin kabulü gibi fikrî hakların, ülkesinde hangi şartlar altında ortaya çıkacağını ve nasıl sona ereceğini kendisi belirler. Bununla birlikte, bu hukuk, bu hakkın üzerinde ne tür tasarrufların yapılabileceğini, tecavüz teşkil eden fiillerin neler olduğunu ve bunların sonuçlarını da tespit eder. Fikrî haklara ilişkin çok az sayıda sorun koruma devletinin hukukuna tabi değildir.12

Ülkesellik prensibi özetle, fikrî hakların varlık kazandığı ülke dışında mevcut sayılmamasıdır. Bir ülke hukuku uyarınca tanınmış olan tekelci yetkilerin başka bir ülkede etkisi kabul edilemez.13 Bu sebeple, fikrî hak konuları, ilgili ülke hukukları temelinde, “hukukların bağımsızlığı” çerçevesinde korunmaktadır. Bir devletin milli kanunlarının sağladığı koruma bu devlet ile sınırlıdır; diğer devletlerde sağlanacak korumadan bağımsızdır.14

Ülkesellik prensibinin benimsenme sebeplerinden biri olarak, fikrî hakların elde edilme şekli olarak gösterilmiştir. Fikrî haklar, genellikle, resmi makamın gerçekleştirdiği bir müdahale neticesinde, belirli bir işlemle kazanılır. Kıta Avrupası Hukukunda, bunun istisnası telif haklarıdır. Fakat telif hakları açısından dahi kural değişmez. Çünkü tekelci nitelikte, münhasır hakkın tanınması için devlet müdahalesine ihtiyaç vardır. Telif hakları açısından, kanunun sağladığı otomatik korumaya bağlı genel bir müdahale söz konusudur. Diğer fikrî haklar için de yetkili ulusal makamın öngördüğü bir prosedürle sağlanan bireysel koruma vardır.15

Fikrî haklar alanında oluşan kanunlar ihtilâfı sorunlarına korumanın talep edildiği devlet hukukunun (lex loci protectionis) uygulanması, ülkesellik prensibinin tezahürü olarak kabul edilmiştir. Korumanın talep edildiği devlet hukuku bağlama kuralının fikrî haklara hâkim olması, belirli bir devletten talep edilen korumanın her ilgili devlette, diğer hukuk sistemlerinden bağımsız olarak gerçekleşmesi anlamına gelir.16

MÖHUK m.23’e göre, “Fikrî mülkiyete ilişkin haklar, hangi ülkenin hukukuna göre koruma talep ediliyorsa o hukuka tâbidir. Taraflar, fikrî mülkiyet hakkının ihlâlinden doğan talepler hakkında, ihlâlden sonra mahkemenin hukukunun uygulanmasını kararlaştırabilirler”. MÖHUK m.23’te yer alan bu düzenleme ile fikrî haklar açısından “koruma talep edilen devlet hukuku” yetkili kılınmakla birlikte taraflara ihlalden sonra yapılmak şartıyla sınırlı bir hukuk seçimi imkânı tanımaktadır.17

Lex loci protectionis (koruma devleti hukuku), tescile bağlı fikrî hakların varlık ve ihlâlinin belirlenmesinde neredeyse tartışmasız kabul görmüştür.18 Bunun yanı sıra, fikrî hakların korunmasına uygulanacak hukuk için önerilen farklı bağlama kuralları da vardır. Bunlar; menşe ülkesi hukuku (lex loci originis), milli hukuk, hâkimin hukuku (lex fori), fikrî hakkın ihlal edildiği yer hukuku (lex loci delicti)’dur.19 Koruma devleti hukukunu (lex loci protectionis) incelemeden önce ise bu konuda önerilen başlıca bağlama noktalarının incelenmesi de faydalı ve gereklidir.

Ülkeselci yaklaşımın antitezi ise evrenselci görüştür. Bu görüşe göre, belirli bir ülke hukukuna göre kazanılmış olan fikrî hakkın, milletlerarası planda geçerli olmasını ve fikrî haklara ilişkin uyuşmazlıkların bu hakkın elde edildiği ülke hukukuna (menşe ülkesi hukukuna) göre çözülmesini kabul eder.20 Ulusal düzenlemeler arasındaki farklılıkların fikir ürünü sahibi aleyhine sonuç doğuracağı düşüncesi, evrensel görüşün esas noktasıdır.21

Fikrî hakların korunmasına uygulanmak üzere önerilen çeşitli hukuklardan lex loci protectionis’in dışında en fazla rağbet edileni, “menşe ülkesi hukuku” denilen lex loci originis’dir.22 “Menşe ülkesi hukuku” ile kastedilen, fikrî mülkiyet hukuku nesnesinin değerinin, bir yerle ilişkilendirilerek, menşeini saptamak ve bu yer hukukuna göre elde edilen hakkı milletlerarası alanda tanımaktır. Buna göre, fikrî hakkın ele alınması gereken her olayda, hangi ülkede olursa olunsun bu menşe ülkesi hukuku uygulanacaktır. Fikrî mülkiyet haklarının belirlenmesinde ise bazı ölçütler23 kullanılmaktadır. Telif hakları da denilen fikrî haklarda bu ölçüt; kural olarak bir eserin yayımlandığı, yaratıldığı ya da sahnelendiği ülkedir. Sınai haklarda ise menşe ülke, sınai mülkiyet konusu hakkın bir sicile ilk tescil edildiği yer olacaktır. Örneğin; bu bağlama kuralı uygulandığında, ilk olarak Almanya’da basılıp ardından ikinci baskısını Fransa’da gerçekleştiren bir kitabın ikinci baskısı da ilk baskısının yapıldığı yer hukukuna, Alman hukukuna tâbi olacak ve Fransız mahkemeleri Alman hukukunu uygulamak durumunda kalacaklardır.24

Mahkemenin hukuku ya da hâkimin hukuku da denilen lex fori,25 fikrî hakların korunmasına uygulanmak üzere önerilen bağlama noktalarından biridir. Fikrî hakların korunmasına lex fori uygulanabilir fakat lex fori, aynı anda, tesadüfen lex loci delicti (fikrî hakkın ihlal edildiği yer) ya da lex loci protectionis (koruma devleti hukuku) ile çakışıyor ise uygulanabilir. Bu durumların dışında, fikrî mülkiyet hakkının lex fori ile hiçbir ilgisinin bulunmadığı hallerde ise fikrî haklara lex fori’nin uygulanmasının hiçbir hukukî temeli ve gerekçesi yoktur.26

Haksız fiilin işlendiği yer hukuku da denilen haksız fiillere ilişkin ihtilaflara uygulanan lex loci delicti commissi27 (haksız fiilin işlendiği yer hukuku), devletler özel hukukunun en eski ve genel kabul gören bağlama noktalarından biridir. Fikrî haklara uygulanan hukuk olan lex loci protectionis ile lex loci delicti commissi’nin benzer yönleri bulunmaktadır. Lex loci delicti kuralı, ancak fikrî hakka ilişkin bir ihlalin olması halinde uygulanabilecek olan bir bağlama kuralıdır. Oysa lex loci protectionis, bütün fikrî haklara ilişkin her türlü konuya uygulanabilen bir bağlama kuralıdır. Ortada bir fikrî hakkın olup olmadığı ve bu hakkın üzerindeki hak sahibinin belirlenmesinde, bu fikrî hakkın içeriğinin tespitinde ve kullanımında, aynı zamanda ihlali söz konusu ise ihlale ilişkin meselelerde bağlama kuralı olarak koruma devleti hukuku uygulanır.28

Daha genel bir ifade ile açıklamak gerekirse, pratik açıdan, lex loci delicti commissi fikrî hakların ihlali vakıalarına, lex loci protectionis bunu dışında kalan, fikrî hakların özüne ilişkin sorunlara uygun bir bağlama kuralı olarak ifade edilmiştir. Dogmatik açıdan ise, haksız fiilin işlendiği yerin belirlenmesi bir sorun olarak görülmektedir. Lex loci delicti commissi’nin uygulanması maddî hukuka ilişkin problemi (fikrî hak ihlalinin mevcut olup olmadığı sorununu) uygulanacak hukuk aşamasına taşır. Haksız fiil statüsünün uygulanması için haksız fiilin gerçekleşmesi gerekir. Oysa lex loci protectionis uygulandığında, uyuşmazlık konusu hakkın tanıyan devlet hukukunu dayanak göstermek yeterlidir. Lex loci delicti’nin belirlenmesinin zorluğu yanında, bazı olaylarda uygulanacak hukukun belirlenmesinden daha çok, yetkili olarak kabul edilmiş olan hukukun hangi olayları kapsadığının bir sorun olarak ortaya çıktığı ifade edilmiştir.29

Roma II Tüzüğünde,30 bu iki kurala ayrı paragraflarda yer verilmiş ve ikisi farklı bağlama kuralı olarak belirlenmiştir. Tüzükte, fikrî hak ihlalinin genel olarak lex loci protectionis’e, Avrupa Birliği (AB) çapında kabul edilen fikrî hakların ihlalinin genel olarak lex loci delicti commissi’ye gönderme yapması ise, Birlik çapında geçerli olan bu haklar için koruma devletinin AB toprakları olmasıyla açıklanmıştır. Bu doğrultuda, AB mevzuatında düzenlenmeyen konularda, AB hukuku yerine lex loci delicti commissi’ye yetki tanınması doğal bir durum olarak karşılanmıştır.31

I. Lex Loci Protectionıs (Koruma Devleti Hukuku)

Fikrî hakların en temel prensibi olan bütün devletlerin fikrî hakları düzenleyen maddî hukuk kurallarında, istisnasız kabul gören; “koruma koşullarını belirleyerek sadece ülke içinde bir hak tanıma ve tanınan hakkın ihlalinin sadece ülke içinde gerçekleşen olaylarla mümkün olması” olarak da tanımlanan, ülkesellik prensibinin devletler özel hukukundaki kabulü ile bugün hemen bütün milletlerarası sözleşmelerde ve sayısı çok olmamakla birlikte bu konuyu hüküm altına alan devletlerin kanuni düzenlemelerinde “koruma devleti hukuku”, fikrî hakların korunmasında genel olarak kabul edilen kural olmuştur.32

Lex loci protectionis (koruma devleti hukuku), içinde yabancılık unsuru bulunan fikrî hak ihtilaflarında, ortada korunmaya değer bir fikrî hakkın bulunup bulunmadığına, eğer korunmaya değer bir fikrî hak var ise bu hakkın sahibinin kim olduğuna ve sahibi belirlendikten sonra eğer iddia edilen bir fikrî hak ihlali söz konusu ise gerçekten iddia edildiği gibi bir fikrî hak ihlalinin bulunup bulunmadığına karar veren hukuktur.33

Doktrinde, İsviçre kanunkoyucusunun, fikrî hakların korunmasında lex loci protectionis ilkesini tercih etmesiyle birlikte fikrî hukukun kendine özgü bazı niteliklerini göz önüne aldığı ifade edilmektedir.34 Bu niteliklerden özellikle, fikrî hukukun, kamusal otoriteler önünde bazı formaliteleri tamamlama gereğinin olmasıdır. Hiç şüphesiz bu nitelik söz konusu bu hakları kamu hukuku kapsamına alınmasına bir neden oluşturmaz. Fikrî mülkiyet haklarının bu farklı özelliği nedeniyle bu haklar “zıtların birlikteliği” olarak da adlandırılmaktadır. Zira fikrî haklar, özel hukuk hakları olmalarına rağmen, bir devletle sıkı sıkıya bağlı haklardır.35

Doktrinde, fikrî mülkiyet haklarında ülkesellik prensibinin olduğu gibi, fikrî mülkiyet haklarının korunmasında lex loci protectionis’in kabul edilmesinin sebebinin de ekonomik ve siyasi nedenlere dayandığı ve devletlerin ekonomik ve siyasi çıkarlarının bu bağlama kuralının kabulünde etken olduğu görüşü ileri sürülmüştür.36 Bütün bu hususları dikkate alan İsviçre Kanunkoyucusunun da bu nedenle, İsviçre devletler özel hukukunda37 (IPRG) fikrî mülkiyet haklarını lex loci protectionis’e tabi kılarak “doğal” olarak nitelendirilebilecek bir bağlama kuralı seçtiği ifade edilmektedir. Doktrinde bir diğer görüşe göre ise, hem maddi hukukta hem devletler özel hukukundaki ülkesellik prensibinin sonucunda oluşan “koruma devleti hukuku” bağlama kuralının nedeni işlem güvenliğinin korunmasıdır.38

Birçok devlet hukukunda da, kanuni düzenlemelerde veya mahkeme kararlarında, doktrinde lex loci protectionis fikrî hak statüsü olarak kabul edilmiştir. Örneğin; Almanya’da bu kural, mahkeme içtihadıyla, telif hakları ile ilgili bütün hususları (varlık, içerik, süre, devredilebilirlik, ihlal, ilk hak sahipliği) içine alacak şekilde kabul edilmiştir. Avusturya Devletler Özel Hukuk Kanunu, hakların meydana geliş, kapsam ve sona erişini koruma devleti hukukuna tabi tutarken, ilk hak sahipliği, hakların kullanılması, ihlal, yaptırımlar da doktrin ve mahkeme uygulamasında bu kapsamda kabul edilmiştir. Fransız hukukunda konu, kanuni düzenlemelere göre değil, mahkeme içtihadına bırakılmıştır. Buna göre, lex loci protectionis asıl yetkili hukuk olmakla birlikte, kapsamı tartışılmaktadır. Başta ilk hak sahipliği olmak üzere, formaliteler, özgünlük, süreler menşe ülkesi hukukuna tutulabilmektedir.39

İngiliz mahkemelerinin bu konuya ilişkin kararları fazla olmamakla birlikte, lex loci protectionis (bunun yerine lex loci delicti commissi kuralına da gönderme yapılabilmektedir) kuralının kapsamı açık olmamakla beraber fikrî haklarla ilgili hususlara esas itibarıyla uygulandığı kabul edilir. İngiliz hukukunda ilk hak sahipliği konusunda lex loci originis kuralının yetkisi savunulmakla birlikte haksız fiillere ilişkin genel bağlama kuralının fikrî hak ihlallerini kapsayıp kapsamadığı tartışmalıdır. Amerikan hukukunda, lex loci protectionis/ lex loci delicti commissi’nin kapsam ve sınırları açıkça tanımlanmamıştır. Itar-Tass davası kararında, lex loci protectionis, hem fikrî mülkiyete hem bunun ihlaline uygulanmıştır. Ancak mahkeme kararında, bu kuralın, daha geniş kapsamlı “menfaatler analizi”nin bir parçası olarak değerlendirildiğini vurgulamıştır.40

Lex loci protectionis’in uluslararası sözleşmelerde dayanağının olup olmadığı hususu hakkında tartışmalar mevcuttur. Edebî ve Artistik Eserlerin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesi41 m.5/2, fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakların kapsamının ve eser sahibine tanınan koruma yollarının korumanın talep edildiği ülkenin hukukuna göre belirleneceğini belirtmiştir. Ancak, bazı yazarlar bu hükmü genel fikrî haklar statüsü içeren bir hüküm olarak kabul ederken aksi yönde de görüşler bulunmaktadır. Sınaî Hakların Korunmasına İlişkin Paris Sözleşmesinde42 yer alan “eşit işlem” ilkesi de, bu sözleşmenin koruma devleti hukuku kuralını kabul ettiğini göstermektedir. Roma II Tüzüğünün 8’inci maddesi, fikrî hak ihlallerinde uygulanacak hukuk olarak korumanın talep edildiği devlet hukukunu kabul etmiştir. Avrupa Birliği açısından tanınmış fikrî hakların ihlalinde ise, fiilin işlendiği ülke hukukunun yetkili olduğu belirtilmiştir. Tüzüğün 8’inci maddesinin, münhasıran fikrî hakların ihlali ve bununla birlikte tazminat, diğer hukuki araçlar ve akit dışı sorumluluk gibi ihlalle bağlantılı diğer hususları kapsadığı görüşü de ağırlıklıdır.43

Lex loci protectionis, fikrî mülkiyet haklarından doğan bütün meselelere uygulanır. Fikrî hakların mevcudiyeti, ortaya çıkması, içeriği ve sona ermesine dair bütün ihtilaflar koruma devleti hukukuna göre belirlenir. Buna göre, her devlet fikrî haklar için koruma önkoşullarını ve maddi açıdan ve telif hakları dışındaki diğer fikrî haklar için şekli açıdan belirler ve ülkesellik prensibinin gereği, sadece kendi ülke sınırları içinde bu hakları korur. Örneğin; buluşlar için patent alabilme şartlarını kendi ülkesi için düzenleyerek, bir buluşun patente bağlanıp bağlanamayacağını belirler.44

Ortada patent veya ticarî marka hakkının var olup olmadığı, hakkın üzerinde ileri sürülen hak sahipliği iddiasının doğru olup olmadığı, hakkın içeriği, hakkın butlanı, hakkın süresi, hakkın kullanılmamasına bağlı olarak korumanın, dolayısıyla hakkın sona erip ermeyeceği, bu haklara yönelik bir tecavüz fiilinin bulunup bulunmadığı ve de hakkın ihlaline ilişkin bütün ihtilaflar lex loci protectionis’e göre çözüme kavuşturulacaktır.45 Zira fikrî hakkın doğumu, içeriğinin tespiti gibi o fikrî hakkın ihlali ve bu ihlalden doğan bütün ihtilaflara da koruma devleti hukuku uygulanır. Özetle, patent hakkı ve diğer bütün fikrî hakların hangi şartlar altında ortaya çıkacağına, bu haklar üzerinde ne tür tasarrufların yapılabileceğine, tecavüz teşkil eden fiillerin neler olduğuna, bunların sonuçlarına ve fikrî hakların sona ermesine lex loci protectionis uygulanır.46