Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hukukun Performativitesi

Performativity of Law

Güneş ÇAP

Performativite her ne kadar farklı anlamları ve kullanımları ile son yıllarda dil bilimi, sanat, felsefe, kültürel çalışmalar ve iletişim gibi çeşitli disiplinlerde gözde bir kavram olsa da hukuk gibi değişim ve dönüşüme direnme eğilimi olan disiplinlerde henüz yaygın kabul görmüş bir kavram değildir. Performativite kavramına sosyal ve kültürel bilimlerde duyulan ilgi, hukuk alanında daha bütüncül bir yaklaşımla hukuk kavramı üzerinden bir tartışmaya döner. Normlar hiyerarşisi, “olan” ve “olması gereken” arasındaki ayrım gibi kabullerden yola çıkarak hukuku bir sistem veya bir düzen olarak ele alan geleneksel hukuk düşüncesi karşısında, hukuk alanında performativite tartışması hukuki normativite kavramını odağına alır.

Performativite, John Austin, Söz Edim Kuramı, Hukukun Performansı, Hukukun Performativitesi.

Although performativity with its diverse meanings and usages has already become a popular concept in several disciplines such as linguistics, art, philosophy, cultural studies and media studies etc. in recent years, it has not been a widely accepted concept in fields like law, with a strong tendency to resist against amendment and transformation yet. The interest of performativity concept in social and cultural sciences, turns to a debate upon the notion of law in legal studies with a more holistic view. The performativity debate in law focuses on the term of legal normativity against traditional legal thought, treating law as a system or an order, based on assumptions such as the hierarchy of norms, the distinction between “is” and “ought” etc.

Performativity, John Austin, Speech Act Theory, Performance of Law, Legal Performativity.

Bütün insanlar içinde gerçek durumun en çok farkında olanlar hukukçular olsa gerek.
Şu anda böyleleri de var belki. Ancak onlar da çekine çekine dile getirdikleri bir masala,
‘hukuki’ bir bildirimin bir olgu bildirimi olduğu masalına yenik düşüyorlar çoğunlukla.

Austin, Söylemek ve Yapmak, s.42, dn.3

Giriş

Performativite (ing. performativity)1 kavramı dil felsefesi, edebiyat, psikoloji, kültür ve cinsiyet çalışmaları başta olmak üzere birçok farklı disiplinde karşımıza çıkan, söz konusu disiplinlere özgü farklı anlamları içinde barındıran ve bu yönüyle de çok anlamlı ve dinamik bir kavram olma özelliği taşır.2 Her ne kadar bazı Kuzey Amerika üniversitelerinde “performativite çalışmaları”3 olarak ayrı bir disiplin yer alsa da performativite kavramının hâlâ günümüzde disiplinler-arası ve disiplinler-sonrası bir kavrama karşılık geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Farklı anlam ve kullanımlarının yanı sıra performativite kavramı sıklıkla John L. Austin’in “Söz Edim Kuramı (Speech Act Theory)”4 ile özellikle de aşağıda daha ayrıntılı değinilecek olan kendisinin “performatif ifadeler (performative utterances)”5 olarak adlandırdığı durumlar ile ilişkilendirilir.6 Aslında Austin kuramında “performatif (performative)” sıfatını kullanır. Onun bilinçli olarak performatif kelimesini isimleştirmekten kaçınan bu tutumu bazı yazarlarca performativiteye metafizik bir anlam vermek istememek olarak yorumlanır.7 Günlük dil felsefesinin bir temsilcisi olan Austin; performatifliği ayrı bir felsefi kategori olarak değil, yalnızca günlük dilin bir boyutu şeklinde ele alır.

Performativitenin bir kavram olarak ilk görünümü, esasen 1970’li yılların sonuna doğru Austin’in görüşlerinden ilham alan dilbilimine, dil felsefesine ve kültür teorisine ilişkin eserlerde karşımıza çıkar. Performativite kavramının kullanımı, Judith Butler’ın “Cinsiyet Belası (Gender Trouble)”8 adlı eseri ile özellikle 1990’lı yıllardan itibaren ivme kazanır. Butler’ın, Austin’in Söz Edim Kuramının Jacques Derrida9 yorumundan yola çıkarak bir performativite teorisi ortaya koymuş olması performativite kavramının yaygın bir kanı olarak Austin’in Söz Edim Kuramı ile ilişkilendirilmesine yol açar.10

Hukukun performativitesini ele alan, daha açık bir ifadeyle hukukun performativitesinden ne anlaşılması gerektiğini konusu yapan böylesi bir çalışmanın, hiç kuskusuz performativite kavramını öncelikli olarak incelemesi yerinde olacaktır. Bu nedenle çalışmamızda ilk olarak Söz Edim Kuramına ve devamında performativite kavramına değinilecek, sonrasında bu kavramın hukuk alanında nasıl kullanıldığı Alman hukuk felsefesinde karşımıza çıkan güncel iki düşünce özelinde aktarılacaktır.

I. Söz Edim Kuramı

John L. Austin’in temellerini attığı “Söz Edim Kuramı (Speech Act Theory)”11 gündelik konuşma içerisinde sözün yarattığı etkiyi inceler. Bu bağlamda kuram, söylemin betimlediği olgulara uygunluğundan öte sözün aslında nasıl bir edim gerçekleştiriyor olduğu sorusuna odaklanır. Buna göre her sözce bir söz edimidir ve bir şey söylemek aynı zamanda bir şey yapmaktır.12 Austin Söz Edim Kuramını “betimleyici sözceler (constative utterance)” ile “performatif sözceler (performative utterance)” arasında yaptığı ayrım ile ortaya koyar.13 Bu ayrıma göre betimleyici sözcelerin dilin yalnızca betimleme işlevini yerine getirdiklerini, dilin ise olguları betimlemek ve onlara dair bildirimlerde bulunmak dışında başka işlevlerinin de olduğundan bahseder. Söz verme, ilan etme, emretme, bahse girme gibi performatif sözceleri işaret ederek bu türden sözcelerin dile getirilmesinin aynı zamanda bir eylemde bulunmaya karşılık geldiğini iddia eder.14 Performatif ifadeler bir olguyu betimlemekten ziyade söz ediminde bulunmak suretiyle sözün söylenmesinden önce mevcut olmayan bir durumu ve/veya yükümlülüğü yaratırlar. Bu anlamda betimleyici sözceler doğruluk değerine (truth-value) göre ölçülürken, betimleme işlevi yerine getirmeyen performatif sözceler doğruluk değerinden bağışıktırlar.15

Austin, performatif ifadelere şu örnekleri verir: