Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sigorta Poliçelerine Konulan Dain-i Mürtehin Kaydının Hukuki Etkisi

Legal Effect of Loss Payee Clause Inserted in Insurance Policies

Serap AMASYA

Kredi kuruluşları kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının tahsilini kolaylaştırmak amacıyla, kredi konusu mal üzerinde kendi lehlerine rehin hakkı kurulmasını isterler. Ancak çeşitli riskler nedeniyle rehin konusu şeyin değeri kısmen ya da tamamen zedelenebileceğinden, alacaklarını elde etmeyi daha güvenli bir hale getirmek için sigortadan da faydalanma yoluna giderler. Bunun için de müşteriden rehinli mal ile ilgili sigorta yaptırmasını ve riziko gerçekleştiği takdirde de, sigorta tazminatı üzerinde öncelikli olarak hak sahibi olabilecekleri bir hukuki mekanizmadan yararlanmayı arzu ederler. Kredinin genel ihtiyaç için açıldığı durumlarda ise, kredi alacağının güvencesi olarak bir hayat sigortası yaptırılmasını ve riziko gerçekleştiği takdirde de sigorta alacağı üzerinde alacak rehni sahibi olarak öncelik elde etmeyi isterler. Uygulamada, kredi kuruluşuna sigorta alacağı üzerinde hak kazandırmak üzere poliçeye “dain-i mürtehin” kaydı düşülmektedir. Bir sicile tescil suretiyle kurulan eşya rehninde, tescil gerçekleşmedikçe rehin hakkının oluşmayacağı açıktır. Buna karşılık hayat sigortasından kaynaklanan sigorta alacağı üzerinde banka lehine alacak rehninin kurulması için yazılı bir rehin sözleşmesinin yapılması lazımdır. Uygulamada genellikle ayrı bir rehin sözleşmesi yapılmamakta, genel kredi sözleşmesinde yer alan bir kloz ile hayat sigortası yaptırılması ve bankanın poliçede dain-i mürtehin olarak belirtilmesi şart koşulmaktadır. Bu noktada söz konusu klozun rehin sözleşmesi niteliğinde olup olmadığı meselesi ortaya çıkmakta ve bunun da açıklığa kavuşturulması için yorum yoluyla tarafların ortak iradesinin tespitine ihtiyaç bulunmaktadır.

Sigorta Poliçesi, Dain-i Mürtehin Kaydı, Alacak Rehni, Tüketici Kredisi Bağlantılı Sigorta, Rehinli Alacaklının Sigorta Alacağı Üzerindeki Hakkı.

Credit institutions require creditors to establish a right of pledge on the subject of the credit in favor of themselves to facilitate the debt collection. However, as the value of the pledged good may be partially or completely damaged due to various risks, they prefer to benefit from insurance making it safer to obtain the debt owed. To that end, they want their customers to take out insurance on the pledged goods and to benefit from a legal mechanism ensuring them a priority over the insurance indemnity in case of realization of the risk. If the loan is granted for general needs, they ask for life insurance as the guarantee of the loan and if the risk occurs, they seek to have priority as the holder of pledged right on the insurance claim. In practice, the “loss payee clause” is incorporated in the policy to entitle the credit institution to the insurance claim. Expressly the right of pledge by registration isn’t established unless it is properly registered. On the other hand, a written pledge agreement is required for the establishment of the right of pledge in favor of the bank on the insurance claim arising from life insurance. In practice, a separate pledge agreement is not mostly made, instead, a clause is included in the general loan agreement which requires the debtor to draw up an insurance contract and to appoint the bank as “loss payee” in this insurance. At this point, the issue arises whether the clause in question has the nature of a pledge agreement. To clarify this problem, it is necessary to determine the common will of the parties through interpretation.

Insurance Policy, Loss Payee Clause, Claim Pledge, Consumer Credit Related Insurance, The Right of Pledgee on Insurance Claim.

I. Sorunun Ortaya Konulması

Kredi kuruluşları ile tüketiciler arasında imzalanan kredi sözleşmelerinde çoğu zaman tüketicinin bir mal sigortası ya da hayat sigortası yaptırmasını öngören veya bu hususta kredi kuruluşunun yetkili olduğunu belirten hükümlere yer verilmekte ve ayrıca poliçeye kredi kuruluşu lehine “dain-i mürtehin” kaydı düşülmesi de hükme bağlanmaktadır. Yargıtay poliçeye konulan dain-i mürtehin kaydının, dain-i mürtehin olduğu belirtilen kişiye sigorta alacağı üzerinde hak kazandırdığını kabul etmektedir. Yüksek mahkemeye göre lehine dain-i mürtehin kaydı konulan kişinin sigorta konusu mal üzerinde ya da tutar sigortası söz konusu ise riziko gerçekleşince ödenecek sigorta bedeli üzerinde rehin hakkı bulunmaktadır.

Bu uygulamanın temelinde, kredi kuruluşlarının, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacaklarının tahsilini kolaylaştırmak için sigortanın güvence işlevinden yararlanmak istemeleri yatmaktadır. Burada amaç eğer bir eşya rehni kurulmuş ise, sigorta tazminatının rehnin kapsamına dahil olmasını sağlamaktır. Hayat sigortası söz konusu ise kredi kuruluşu lehine sigorta alacağı üzerinde alacak rehni kurulmasıdır. Eşya rehninde sigorta tazminatının rehin hakkının kapsamına girmesi için ya da hayat sigortasından (rizikonun gerçekleşmesine bağlı olarak) kaynaklanacak sigorta bedeli üzerinde kredi kuruluşunun rehin hakkına sahip olabilmesi için, eşya rehninin ya da alacak rehninin yasada öngörülen kurallara uygun şekilde kurulması gerektiği açıktır. Bu çalışmada, tüketiciye sigorta yaptırma yükümlülüğü yükleyen ve sigorta poliçesi üzerine kredi kuruluşu lehine dain-i mürtehin kaydı konulmasını öngören kredi sözleşmelerindeki hükümlerin, kredi kuruluşuna rehin hakkı kazandırıp kazandıramayacağı ele alınacaktır.

II. Sigorta Alacağının Güvence İşlevi

Alacaklı ile borçlu arasında kurulan borç ilişkisi, borçlu yönünden bir borcu, alacaklı yönünden de bir alacak hakkını ifade eder. Borç ilişkisi niteliği itibariyle nispi bir ilişki olduğundan, alacaklı kural olarak alacağını sadece borçluya karşı ileri sürebilir. Ancak borçlu bazen, borcunu kendi isteğiyle yerine getirmeyebilir. Bu durumda alacaklı cebri icra yoluna başvurarak alacağını elde etmek zorunda kalır. Ancak başka alacaklılar da varsa ve borçlunun paraya çevrilen mallarından elde edilen tutar bütün alacaklarını karşılamıyorsa, alacaklılar arasında bunların sırasına göre paylaştırma yapılır. Sonuçta adi alacaklı ya alacağının bir kısmını elde eder ya da hiç tatmin edilemez.

Bu nedenle alacaklı alacağının geri ödenmesi konusunda kendisini güvenli bir duruma sokmak ister. Bunun için de bu ödemeyi sağlayacak bir güvenceye gereksinim vardır. Uygulamada kredi kuruluşları kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacaklarını güvence altına almak üzere kişisel ve/veya ayni teminatlardan geniş ölçüde yararlanmaktadırlar. Kefalet, garanti sözleşmesi, (teminat amacıyla) alacağın devri gibi teminat sözleşmeleri kişisel güvence sağlarken, kredinin araç ya da konut gibi bir malın temini için açıldığı hallerde, kredi konusu mal üzerinde alacaklı lehine rehin kurulması ise ayni güvence sağlamaktadır.1

Kuşkusuz kredi konusu mal üzerinde rehin kurulması kredi kuruluşu için önemli bir güvence oluşturmaktadır. Ancak çeşitli riskler nedeniyle rehin konusu şeyin hasar veya zıyaa uğraması mümkündür. Bu ihtimali gözeten kredi kuruluşu kredinin geri ödenmesini daha güvenli bir hale getirmek için rehinli mal ile ilgili sigorta yaptırılmasını ve riziko gerçekleştiği takdirde de, sigorta tazminatı üzerinde öncelikli olarak hak sahibi olabileceği bir hukuki mekanizmadan yararlanmak ister.2 Örneğin, malikin, gemi satın almak için aldığı kredinin güvencesi olarak banka lehine gemi ipoteği kurulması ve ayrıca geminin deniz ticaretinde kullanıldığı sırada zıya veya hasara uğrayabileceği gözönüne alınarak malik menfaatini koruma altına alan tekne sigortası yaptırılması, böylece gemi ipoteğinin sigorta alacağını da kapsamasının sağlanması. Kredi konusu mal ile ilgili olarak yaptırılan mal sigortası sadece kredi kuruluşu için bir güvence teşkil etmez. Rehin konusu eşyanın zarar görmesi halinde malike ödenecek sigorta tazminatı sayesinde kalan kredi borcu kapatılacağı ölçüde kredi kullanan için de yarar sağlar.

Kredinin belirli bir mal edinmek için değil de genel ihtiyaç için açıldığı ve bir eşya rehninin söz konusu olmadığı durumlarda ise, banka kredi alacağının güvencesi olarak bir tutar sigortası (genellikle hayat sigortası) yaptırılmasını şart koşar ve riziko gerçekleştiği takdirde ödenecek sigorta bedeli üzerinde alacak rehnine sahip olarak öncelik hakkından yararlanmak ister. Tutar sigortası yaptırılması kredi kullanan tüketicinin de yararınadır. Borçlunun hastalık veya kaza sonucu hayattan ayrıldığı veya çalışamayacak duruma geldiği varsayımında, şayet bir hayat ve/veya kaza ve/veya hastalık sigortası varsa, sigortacı tarafından yapılacak ödeme, kredi borcunun geri ödenmesi için kullanılacağından, borçlunun yakınları zor duruma düşmekten kurtulurken, kredi kuruluşu da bakiye kredi alacağına zahmetsizce kavuşma imkanına sahip olur.3

Görüldüğü gibi, ister mal sigortası ister tutar sigortası söz konusu olsun, rizikonun gerçekleşmesi olasılığında ödenecek sigorta parası, kalan kredi borcunu sona erdirdiği ölçüde, yaptırılacak olan sigorta hem kredi kuruluşunun hem de kredi kullananın menfaatine hizmet edecektir.4

Sigortanın kredi alacağının güvencesini teşkil etmesi bazı durumlarda kanunun açık hükmü sonucudur, bazı hallerde ise hukuki işlem yoluyla gerçekleşmektedir.