Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Farklılaştırılmış Teselsül İlkesi Uyarınca Bireysel Sorumluluğun Belirlenmesi

The Determination of Individual Liability in Accordance with the Differentiated Solidarity Principle

Firdevs ARSLAN

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6762 sayılı Ticaret Kanununun hukuki sorumluluk uygulamasındaki mutlak teselsül anlayışını terk ederek farklılaştırılmış teselsül ilkesinin kabul etmiştir. Yeni olan bu ilke ile birlikte sorumlu olunan miktarda her bir borçlu bakımından kusur oranı ve Türk Borçlar Kanunu m.51 ve m.52 dikkate alınarak, farklılaşmaya gitmek ve ayrı ayrı bireysel sorumluluk tavanları belirlemek mümkün hale gelmiştir. Bu çalışmada bireysel sorumluluğu belirleyen faktörler üzerine odaklanılarak farklılaştırılmış teselsül ilkesi ele alınmaktadır. Bu ilkeye göre, aynı zarardan sorumlu olan yönetim kurulu üyelerinin her biri, kendi şahsında doğmuş olan bireysel indirim sebeplerini dış ilişkide de ileri sürerek, sadece zararın kendilerine isnat edilecek tutarıyla sorumlu olacaklardır. Şöyle ki, borçlu başkalarıyla birlikte zararın tamamından sorumlu olmayacak, tek başına zararın ne kadarından sorumlu olacak idiyse o kadarından sorumlu olmaya devam edecektir.

Farklılaştırılmış Teselsül, Müteselsil Sorumluluk, Bireysel Sorumluluk, Bireysel Sorumluluk Tavanı, Dış ve İç İlişki.

The new Turkish Commercial Code no. 6102 adopted the differentiated solidarity principle by quitting the absolute liability principle, which was accepted and brought by the former Commercial Code no. 6762. With this new principle it is possible to differentiate the total amount in charge by considering the defect rate and Turkish Law of Obligations Article 51 and 52 for each person and to determinate individual ceiling of liability. In this study, we aim to discuss the differentiated solidarity principle by focusing on individual factors of liability. Namely, the obligor will not be liable for the entire damage together with others, but will continue to be liable the amount of the damage he individually would be liable.

Differentiated Solidarity, Joint Liability, Individual Liability, Ceiling of Individual Liability, Foreign and Internal Affair.

Giriş

Anonim ortaklıklarda geçmişten günümüze kadar uzanan tartışmalardan biri, AO yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ve bu sorumluluğun kapsamı olmuştur. Türkiye, Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerde hukuk sistemleri, yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılacak sorumluluk davaları açısından müteselsil sorumluluk sistemini kabul ederek, alacaklının alacağına kavuşmasını teminat altına almıştır.

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) zamanında zarar gören, kusur derecesini ispata gerek duymadan istediği üyeye başvurup zararının tamamı için dava edebilmekteydi. Bu kişiler, zarar görene karşı ortak defileri ve kendilerinden kaynaklanan kişisel defileri, dış ilişkide değil ancak iç ilişkide ileri sürebilmekteydi. Nitekim 6762 sayılı TTK 336 vd. hükümleri gereği yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bakımından mutlak teselsül ilkesi kabul edilmekteydi. İsviçre Borçlar Kanunu da 1991 yılında yapılan değişiklikten önce aynı şekilde mutlak teselsül ilkesini kabul etmekteydi.

Mutlak teselsül ilkesi gereği bireysel indirim sebeplerinin dış ilişkide ileri sürülmesi imkanının tanınmaması, zarara sebep olan kişilerin kusur oranları farklı olmasına rağmen zararın tamamından sorumlu olmalarına neden olmuştur. Yapılan uzun tartışmalar sonucu, İBK m.759 ile 1991 yılında getirilen anonim ortaklıklara özgü sorumluluk hukukunda müteselsil sorumluluk düzenlemesi TTK m.557 hükmü ile bizim hukukumuza da getirilmiştir. Farklılaştırılmış teselsül ilkesi adı verilen bu hükme göre, zarardan sorumlu olanların müteselsil sorumluluğu, kendi kusur oranıyla ve durumun diğer gerekleri dolayısıyla şahsen sorumlu tutulacağı miktarla sınırlandırılmaktadır.

Çalışmamızın ilk bölümünde genel anlamda teselsül ve müteselsil sorumluluk kavramları, ikinci bölümünde farklılaştırılmış teselsül kavramı incelenecektir. Üçüncü bölümde ise farklılaştırılmış teselsül sorumluluğunun kapsamlı incelemesi yapılacaktır. Dördüncü bölüm olan son bölümde de farklılaştırılmış müteselsil sorumluluğun genel olarak hukuk politikası açısından değerlendirilmesi yapılmaya çalışılacaktır.

I. Müteselsil Sorumluluk

Anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektiren davranışları nedeniyle sorumluluğu, teselsül sorumluluğudur. Bu durumda öncelikle müteselsil sorumluluk kavramını incelemek gereklidir. Teselsül kelimesinin hukuki anlamda karşılığına baktığımızda; birden çok kimsenin alacaklıya karşı aynı borcun tamamını yüklendikleri veya birden çok alacaklının tek bir borcu istemeye hakkı olduğunu gösteren durum; dayanışma olarak tanımlanmaktadır.1 Müteselsil sorumluluk, sadece anonim ortaklıklara ilişkin bir müessese olmayıp 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’da düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’da ise teselsül, ticari işlerde teselsül karinesi başlığı altında 7. maddede düzenlenmiştir. Ancak çalışmamızın esasını teşkil eden konu TTK m.557’de düzenlenen teselsül hükmüdür.

TBK m.162’de düzenlenen genel müteselsil sorumluluk tanımına bakıldığında; birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiklerini bildirdiklerinde müteselsil sorumluluk doğmaktadır. Tarafların müteselsil borcun varlığına ilişkin iradelerini farklı şekilde ortaya koymaları mümkündür. Şöyle ki, her bir borçlunun borcun tamamını üstlenmiş olduğu ya da alacaklının borcun ifa edilmemesi halinde borcun tamamı için dilediği borçluya başvurabilmesi yönündeki ifadeler, müteselsil borçluluğu ortaya çıkarmaktadır.2 Bu bildirim olmadığı sürece müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen istisnai hallerde oluşur. Müteselsil sorumlulukta amaç, alacaklının birden fazla borçluyla karşı karşıya kaldığı için zayıflayan durumunu dengelemek ve borcun ödenmeme riskini azaltmaktır.3 Müteselsil sorumluluk halinde zarar gören, zararın tamamını tek bir sorumludan veya hepsinden talep edebilme imkanına sahip olduğu için, diğer borç ilişkilerine göre daha güçlü ve ayrıcalıklı durumdadır. Bu durumda müteselsil borçlulardan her biri borcun tamamından sorumlu olup borç bir kere ödendiğinde sona ermektedir. Zararın bir kısmı ifa edildiğinde borç, ifa edildiği oranda sona ermektedir.4

6762 sayılı TTK (ETTK) m.336’ya göre yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektiren davranışlarından dolayı uygulanacak teselsül mutlak (tam) teselsüldü.5 Ancak ETTK’da AO hukukuna özgü bir teselsül ve rücu hükmü bulunmadığı için bu konuda TBK genel hükümlerine gidilmekteydi. Tam-eksik teselsül ayrımı EBK’da m.51 ve 52’de düzenleme bulmaktaydı. Yeni BK ise bu hükümleri tek madde haline getirmiş; 62. maddenin ikinci fıkrası uyarınca hem tam hem de eksik teselsül halinde halefiyetin varlığını kabul edip, eksik teselsülde rücu sırasını kaldırmış olması sebebiyle, bu ayrımın önemi kalmamıştır. Ancak yine de TBK m.61 ve 62’nin anlaşılması açısından tam-eksik teselsül ayrımdan bahsetmek gereklidir.

Tam teselsül, birden çok sorumlunun sözleşmenin kurulduğu sırada borcun tamamından sorumlu olduklarını beyan etmeleri ile sözleşme ya da kanun hükümleri gereği doğmaktadır. (TBK 162). Tam teselsülün oluşması için bir zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi gerekir. Bu kişiler dış ilişkide şahsi sebepleri ve kusur oranlarını ileri süremeden zararın tamamından sorumlu iken; iç ilişkide rücu hakları bakımından kusurları oranında indirim oranları tespit edilmektedir.6 Tam teselsülün söz konusu olduğu hallerde, zararı tazmin eden kişinin EBK m.147/1 (TBK m.168) uyarınca alacaklının haklarına halefiyet hakkı bulunmaktaydı.7

Eksik teselsül ise birden fazla kişinin farklı sebeplerle sorumlu olması anlamına gelmekteydi ve bazı noktalarda tam teselsülden ayrılmaktaydı. Eksik teselsülde tam teselsülden farklı olarak borçlulardan birine karşı kesilen zamanaşımı diğerlerine karşı kesilmemekteydi.8 Yine eksik teselsülde tam teselsüldeki gibi rücu hakkından yararlanan borçlunun zararı ödediği miktarda alacaklının haklarına halef olması mümkün değildi.9 Son olarak tam teselsülde hakkında indirim sebebi bulunan kişiden de zararın tamamı istenebilirken, eksik teselsülde hakkında indirim sebebi bulunan kişiden tazminatta indirim imkanı bulunmaktaydı.10 ETTK 321/5 hükmü gereğince haksız fiiller bakımından şirket ile yönetim kurulu üyeleri arasında eksik teselsülün olduğu ve bu nedenle zararı ödeyen yönetim kurulu üyesinin şirkete rücu edemeyeceği genel olarak kabul görmekteydi.11

Yönetim kurulunun hukuki sorumlulukları bakımından tam (mutlak) teselsülün olduğu yani davacının yöneticilerin kusurlarının derecesine bakılmaksızın tazminatın tamamını birinden veya hepsinden isteyebileceği kabul ediliyordu.12 Yani zarar görenlere, yönetim kurulu üyelerinin genellikle kurul halinde çalışması göz önünde bulundurularak şirket tüzel kişiliğine, şirket alacaklılarına ve pay sahiplerine kimin kusurlu olduğunu araştırmaya zorunlu olmaksızın diledikleri şekilde müracaat hakkı tanınmıştı.13

ETTK’da kabul gören bu sistem, zararın esas sorumlularının malvarlıklarına ulaşılamaması sebebiyle veya hafif kusuruyla sebep olan dürüst yöneticilerin tüm malvarlığını kaybetmelerine sebep olması gerekçeleriyle eleştirilmiş ve değiştirilmesi istenmiştir.14 6102 sayılı yeni TTK m.557 ile alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesini alacaklı lehine bozan mutlak teselsül ilkesi İsviçre de sert eleştirilere maruz bırakılıp terk edilmiş;15 onun yerine sorumluluk ilkesine ve hakkaniyetin temeline daha uygun olan farklılaştırılmış teselsül ilkesi kabul edilmiştir.16