Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Satış Sözleşmesi ve Tüketici Hukuku Bağlamında Yenilenmiş Ürünlerin Satışı

In Context of Contract of Sale and Consumer Law Sales of Refurbished Products

Mustafa ŞAHİN

Gelişen dünya ile birlikte özellikle sanayi ve teknoloji ürünleri, her geçen gün daha kısa süreler içerisinde “atık” haline dönüşmektedir. Birçok ülkede bu ürünler yeniden kullanılabilir ve satış sözleşmesine konu hale getirilmektedir. Günümüzde, kullanılmış fakat farklı sebeplerle kullanımdan çıkmış ürünlerin, bazı işlemlere tabi tutulduktan sonra, tekrar kullanılabilir hale getirilmesi mümkün olup bu ürünlere “yenilenmiş (refurbished, renewed) ürün” denilmektedir. Yenilenmiş ürünlerin satışa konu olması halinde ise -Türk Borçlar Kanunu’ndan farklı olarak- özel bir hükümle düzenlenmiş satış sözleşmesi türü olarak kabul edebileceğimiz “yenilenmiş ürünün satışı” söz konusudur. Özellikle ekonomik anlamda gelişmiş ülkelerin hukuk sistemleri incelendiğinde, yenilenmiş ürünler hakkında uzun yıllar öncesinden itibaren gerekli mevzuat düzenlemeleri yapıldığı görülmektedir. Türk hukukunda ise ilk olarak, 2020 yılında, kullanılmış ürünlerin birtakım işlemlere tabi tutularak yenilenmesi ve bu haliyle yeniden satışa sunulabilmesine imkan sağlayan Yenilenmiş Ürünlerin Satışı Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır. Bu Yönetmelik ile sınırlı sayıda bazı sanayi ürünlerinin, belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yenilenmesi ve satışı mümkün hale getirilerek ülke ekonomisine katkılarda bulunulması yanında çevreye de büyük faydalar sağlanması hedeflenmektedir. Türk hukukunda -tespitlerimize göre- ilk akademik çalışma olacak bu çalışma ile yenilenmiş ürünlerin satışı ile ilgili tüm başlıklara değinilememiş olsa da temel düzenlemeler değerlendirilmiş, eleştiriler ve çözüm önerileri sunulmaya çalışılmıştır.

Yenilenmiş Ürün, Satış Sözleşmesi, Tüketici Hukuku, Ayıplı Mal, Ürün Sorumluluğu.

With the developing world, especially industrial and technology products are turning into “waste” in a shorter time day by day. In many countries, these products can be reused and are subject to a contract of sale. Today, it is possible to reuse the products that have been used but out of use for different reasons, after being subjected to some processes, and these products are called “refurbished (renewed) products”. If refurbished products are subject to sale -unlike the Turkish Code of Obligations- there is a “sale of the refurbished product”, which we can accept as a type of sales contract arranged with a special norm. When the legal systems of especially economically developed countries are examined, it is seen that necessary legislative arrangements have been made about refurbished products since many years ago. In Turkish law, for the first time, the Regulation on the Sale of Refurbished Products was enacted in 2020, which allows used products to be refurbished by subjecting them to a number of processes and resold as such. With this Regulation, it is aimed to contribute to the country’s economy as well as to provide great benefits to the environment by making it possible to renew and sell some industrial products within the framework of the determined procedures and principles. In this study, which will be the first academic study in Turkish law -according to our findings- although not all topics related to the sale of refurbished products have been addressed but the basic regulations have been evaluated, criticisms and solutions have been tried to be presented.

Refurbished Products, Renewed, Contract of Sale, Consumer Law, Product Liability.

I. Giriş

Binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca üretilmemiş teknolojik ürünler ve sanayi ürünleri, artık çok kısa süreler içerisinde üretilmekte ve aynı şekilde çok kısa bir zamanda, fiziksel olarak tüketilmese de yenilerinin çıkması nedeniyle “eski ürün” haline gelmekte, fonksiyonlarını ifa etseler dahi tercih edilmemektedir. Bu bakış açısının topluma hakim olmasında en önemli temellerin kapital anlayışında olduğu çok açıktır. Reklam ve satış politikaları ile insanlar her daim yeni üretileni satın almaya teşvik edilmekte böylece global yapıda düzenli olarak bir üretim ve kazanç ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar çevresel ve ekonomik gerekçelerle bu sistem kontrol altına alınmaya çalışılsa da alınan tedbirler gelişmiş dünya ülkelerinin üretimleri düşünüldüğünde aslında çok sınırlı kalmaktadır.

Üretilmiş, kullanılmış ama farklı sebeplerle artık tercih edilmeyen ürünlerin “atık/çöp” olarak kullanılmasının öncesinde bir kez daha birtakım işlemlerden geçirilerek, satışa sunulmak suretiyle ekonomiye kazandırılması fikri, uzun yıllardır dünyanın birçok ülkesinde gerçeğe dönüşmektedir. Ülkeler, bir şekilde kullanılmayan fakat ekonomik değerlerini henüz tamamen yitirmemiş olan bu tür ürünler üzerinde bir takım iyileştirme ve yenilemeler yaparak bu ürünleri ticarete konu etmektedirler. Bu faaliyetler sonrasında da -aşağıda inceleneceği üzere- yeni üretimden elde edilen gelirler kadar olmasa da ciddi sayılabilecek miktarlarda kazançlar elde edilmektedir.

Türk ekonomisinde aslında yenilenerek, tamir edilerek tekrar satışa sunma faaliyetlerin benzerleri, normatif bir zemini olmasa da farklı şekillerde ticari hayata yansımaktaydı. Kullanılabilir seviyedeki ürünler mümkün olduğunca doğrudan atık yapılmamakta, küçük işletmelerin ekonomiye dolaylı katkıları sayesinde işlenmekte ve “ikinci el” olarak satılmaktaydı ve işleyeceğimiz konu kapsamında bir korumadan uzak bir biçimde halen satılmaktadır. Bu çalışmada, bazı usul ve esas işlemlerinden geçerek yenilenen ürünlerin satışının hukuki zemini değerlendirilmiş ve özellikle tüketiciye yansıyabilecek yönleri ele alınmıştır.

Türk hukukunda, farklı başlıklar altında olsa da farklı Yönetmelik düzenlemeleri bulunmaktadır. Yenilenmiş ürünler hakkında ise maalesef ilk düzenleme ancak -çok kısa bir süre önce- 2020’li yıllarda yapılabilmiştir. Yönetmeliğin çıkartılmış olması yine de her yönüyle Bakanlığın konuya -geç de olsa- vakıf olmasının bir göstergesidir. Daha üzücü olan ve öz eleştiriyi gerektiren ve tüm hukuk sistemimize maalesef yansımış bir diğer konu ise doktrinin bu konuya çok uzak kalmasıdır. Yaptığımız incelemelere göre bu konuyla ilgili hukuk alanında yazılmış hiçbir monografik çalışma bulunmadığı gibi temel kitaplarda dahi hiç değinilmemiştir. Bu çalışma -elbette eksiklikleriyle olsa da- bu yönüyle Türk hukukunda yazılmış ilk eser niteliği taşıyacaktır. Halbuki ideal bir hukuk anlayışında Bakanlığın, Yönetmelik çıkarmadan önce konuyla ilgili inceleyebileceği doktrinde birçok çalışma bulunmalıdır ki bu çalışmalara göre mümkün olan en iyisine karar verilebilsin. G20 ülkeleri arasında yer alan ülkemizde, ekonomik ve hukuki birçok yönü bulunan yenilenmiş ürünlere ilişkin hukuki metinlerin bulunmaması, birçok yönüyle tartışmamızı gerektirecek en temel sorunlardan bir diğeri olmalıdır. Nitekim bu çalışma devam ederken dahi -Yönetmeliğin çıkarılmasının ardından çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen- Yönetmelik’te değişiklikler yapılmış, bu değişiklikler çalışmaya güncel haliyle eklenmiştir. Keza çalışma boyunca da -bu değişikliklere rağmen kişisel kanaatimizce- kanunlaştırma tekniğiyle bağdaşmadığını düşündüğümüz eleştiri ve öneriler de sunulmuştur.

Bu çalışma, okuyucunun borçlar hukuku bilgisine, satış sözleşmesi hükümlerine ve tüketici hukukuna genel hatlarıyla hakim olduğu esası kabul edilerek hazırlanmıştır. Bu sebeple hukuk camiası tarafından bilinen temel konulara çalışmanın esasından kopmamak adına girilmemiştir. Konunun gerektirdiği ölçülerde söz konusu hükümler çalışma içerisinde ele alınmıştır. Keza, bu çalışma ile yenilenmiş ürünler ile ilgili ancak temel konular ve Yönetmeliğin ancak giriş çerçevesinde birinci bölümünün değerlendirilmesi yapılabilmiştir. Çalışmada, Yönetmeliğin “Yenileme Faaliyetlerine İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı ikinci bölümü ile “Sorumluluğa İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı üçüncü bölümü ayrı ayrı olacak bir biçimde yeni çalışmaların veya akademik seviyede tez konusu olabilecektir. ilişkin madde bazında hükümlerin detaylı değerlendirilmesi yerine sadece bu çalışmanın kapsamında açıklamalar yapılmıştır.

Yenilenmiş ürünler hakkında yabancı ülkelerdeki düzenlemelerin ele alınması her bir gelişmiş ülke açısından düşünüldüğünde tamamen ayrı ve monografik çalışmaları gerektirmektedir. Türk hukuku açısından da tüm hükümler ve düzenlemelerin de tek bir çalışma altında ele alınabilmesi mümkün değildir. Çalışma içerisinde görüleceği üzere, konunun giriş hükümleri, esas hükümleri, usul hükümleri, süreçte bulunan farklı konumdaki kişilerin sorumluluk hükümleri,1 tüketici hukuku yönü, satış sözleşmesi yönü, garanti hükümleri, süreçteki kişiler arasında kurulan ikili ve üçlü ilişkilerin hukuki niteliği, ortaya çıkabilecek sorunlarda uygulanması gereken hukuk vs. gibi birçok konu gerektiğinde tek tek incelenmeyi gerektirecek başlıklardır. Umulur ki yakın zaman içerisinde konuya ilişkin monografik çalışmalar artar bu sayede doktrine katkılar olduğu kadar uygulamaya da bu çalışmalar büyük faydalar sağlar.

II. Yenilenmiş Ürün Kavramı, Tanımı ve Unsurları

Yenilenmiş ürün kavramının temellerine bakıldığında kavramın ekonomik anlamda gelişmiş ülkelerden tüm dünyaya yayıldığını görmekteyiz. İngilizce karşılığında temelde benzer ve/veya aynı anlamlara gelen “refurbished”, “renewed”, “remanufactured” ve “renovated” olarak, Almanca metinler incelendiğinde ise “generalüberholung”, “überholt”, “renoviert” kelimelerinin farklı durumlara göre tercih edildiği görülmektedir. Türkçe’de ise bütün bu kelimelerin yerine geçecek tek bir kelime, “yenilenmiş ürün” olması dolayısıyla Türk hukuku açısından kavramsal bir kargaşa ortaya çıkmamaktadır.

Kavramın özellikle “tamir edilmiş” gibi tüketicide olumsuz etki bırakacak bir biçimde kullanılmıyor olması sistemin devamlılığı adına olumlu etki yaratacaktır.2 Dünya üzerinde yapılan istatistiklerde zaten bu tür yenilenmiş ürünlerle ilgili en ciddi kaygılardan birisi, ürünün hiç kullanılmamış ürüne kıyasla daha ciddi sorunlar çıkarabileceğine ilişkin duyulan kaygıdır.

“Yenilenmiş Ürün” kavramı Yenilenmiş Ürünlerin Satışı Hakkında Yönetmelik’in “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin I. fıkrasının, i bendinde ana hatlarıyla tanımlanmıştır.3 Buna göre “Yenilenmiş ürün: Yenileme merkezi tarafından yapılan yenileme ve sertifikalandırma işleminden sonra satışa sunulan kullanılmış malı ... ifade eder.” Bu tanımlama ile aslında aşağıda farklı başlıklar altında da eleştireceğimiz üzere eğer yenilenmiş ürünlerin tüketici tarafından tercihi arzulanıyor ise ifadelerin de mümkün olduğunca buna uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim cümlenin bitişi, “kullanılmış mal” ile bitmektedir. Halbuki söz konusu tanımda kullanılmış mal ifadesi cümle içerisinde kullanılması mümkündür. Örneğin bu tanımın yönetmelikte “Yenilenmiş ürün: Yenileme merkezi tarafından Ek-1’de belirtilen ve kullanılmış bir ürünün, yapılan yenileme ve sertifikalandırma işleminin ardından satışa4 sunulan halidir.” şeklinde yapılması tüketicinin bakış açısından daha pozitif bir görüntü çizecektir.

Nitekim Yönetmeliğin “Amaç” başlıklı birinci maddesi, Yönetmeliğin Ek-1’de yer alan kullanılmış malların yenilenerek5 hangi usul ve esaslar çerçevesinde tekrar satışa sunulacağının düzenlenmesi amacını açıkça belirtmiştir.

Farklı hükümler incelendiğinde görüleceği üzere aslında temel bazı kavramların tanım içerisinde yer aldığı fark edilmektedir. Yönetmelik’te farklı maddelerde farklı kavramlar eksik bir biçimde hüküm altına alınmıştır. Bu durumu tek çatı altında toplayan düzenleme ise tanım ve amaç maddesinden ziyade “Kapsam”ı düzenleyen 2. Maddededir. Bu maddede yenilenmiş ürünün barındıracağı temel kriterler “Kullanılmış Mal”, “Yenileme”, “Sertifikalandırma” ve “Tekrar Satışa Sunulma” olarak belirtilmektedir.6 Şu halde böylesine bir ürünün satışa konu olması halinde ise “Yenilenmiş Ürün Satışı” sözleşmesi oluşturmaktadır.7 Bu esasları içerisinde barındıracak bir biçimde tanımlamak gerekirse, mevzuatta belirlenen usul, esas dahilinde ve belirli kullanılmış malların, yenileme ve sertifikalandırma işlemlerine tabi tutulmasının ardından tekrar satışa sunulması yenilenmiş ürün satışıdır.