Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Şirketler Hukukunda Affectio Societatisin Anlamları

The Content of Affectio Societatis in Corporate Law

Kürşat GÖKTÜRK

Türk hukukunda affectio societatis şirket ilişkisinin bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Kavram köken itibariyle Latince olup, kavramı karşılayan Türkçe bir tabir mevcut değildir. Bu nedenle kavramın taşıdığı mana hakkında çok farklı görüşler ortaya atılabilmektedir. Öğreti ve uygulamada bu kavrama, genellikle şirket amacının elde edilmesi için birlikte çaba gösterme ya da bu yöndeki niyet anlamları yüklenmektedir. Verilen bu anlamın, birden fazla kişi arasındaki ilişkinin adi şirket ilişkisi niteliği taşıyıp taşımadığı konusunda belirleyici etkiye sahip olduğu uygulamada kabul edilmektedir. Bu çalışmada affectio societatis’e verilen bu anlamın, şirket ilişkisinin unsuru olma özelliği taşıyıp taşımadığı, kavramın farklı anlamlarının bulunup bulunmadığı, verilebilecek farklı anlamların doğurabileceği hukuki sonuçların neler olabileceği sorunları incelenecektir.

Adi Şirket, Affectio Societatis, Şirket İlişkisi, Şirket İlişkisinin Unsurları, İlke Anlamında Affectio Societatis.

In Turkish law, the affectio societatis is recognized as part of the corporate relationship. Affectio societatis is Latin in origin and there is not any Turkish term that can be used to replace this term. For this reason, different opinions held about the meaning of the term. In doctrine and practice, this term has the meaning of the joint effort or intention to achieve the corporate purpose. Affectio societatis is used with this meaning as a determinant whether the multiple person relationship is a partnership. The aim of this study is to investigate whether this meaning of the affectio societatis is part of the corporate relationship, whether there are different meanings of the term and what legal consequences the different meanings can have.

Partnership, Affectio Societatis, Corporate Relationship, Elements of Corporate Relationship, Affectio Societatis as a Principle.

Giriş

Türk hukukunda şirket ilişkisinin bir unsuru olarak affectio societatisin gerekliliği yönünde genel bir kabul bulunmaktadır. Yasada yer almayan bir unsurun, ilişkinin tesisi açısından zorunluluğunu aramak, hukuki belirlilik bakımından önem arzeden bir sorundur. Ancak yasada yer almasa da şirket ilişkisinin diğer ilişkilerden ayırdedilmesine yarayacak belirgin bir özellik varsa, taraflar arasında ve üçüncü şahıslarla olan ilişkide tatbik edilecek hükümleri tayin edeceğinden, bu özelliğin hukuken varlığının aranması gereklidir.

Kavramın Latince kökenli olması ve kökeni itibariyle kavrama farklı anlamların verilmesinin mümkün olması, affectio societatis kavramına öğretide farklı manalar yüklenmesine sebebiyet vermiştir. Bu anlamlar, öğreti tarafından daha ziyade şirket ilişkisine yasanın bağlamış olduğu hukuki sonuçlardan hareketle ortaya konulmuştur. Ancak kanaatimizce bir hukuki ilişkiye bağlanan hukuki sonuçlar, o hukuki ilişkinin nitelendirilmesi bakımından “unsur” gibi kurucu bir etkiyi haiz olamaz. Tarafların bu hukuki sonuçlarla uyumlu davranışları, olsa olsa şirket ilişkisi tesis etme yönündeki iradelerinin belirlenmesinde yardımcı bir kriter olabilir. Bu nedenle, unsur anlamındaki affectio societatis’e farklı bir anlam verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Çalışmamızda bu anlamın ne olabileceği sorusuna yanıt verilmesi hedeflenmektedir.

Şirket ilişkisinin unsuru olan affectio societatisin, öğreti ve uygulamada genel kabul gören anlamından farklı bir anlam taşıması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, öğretinin bu kavrama verdiği anlamın hukuki açıdan nasıl nitelendirilmesi gerektiği de bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu surette kavrama yüklenilen anlamın, şirket ilişkisi içerisindeki yeri ve etkisi hakkında da bir tespit yapılması mümkün olacaktır. Aşağıda konuya dair öğreti ve uygulamadaki yaklaşımlar ortaya konulduktan sonra, bahsettiğimiz sorunlar çerçevesinde kanaatimiz ortaya konulacaktır.

A. Affectio Societatis’e Dair Yaklaşımlar

Şirket ilişkisinin unsurları, TBK m.620’den hareketle şahıs, sözleşme, amaç ve sermaye olarak kabul edilmektedir. Sayılan unsurlara öğretide, inceleme konumuzu oluşturan affectio societatis de eklenmekte ve Yargıtay içtihatlarında aynı yaklaşım korunmaktadır.1 Aşağıda öncelikle bu kavram hakkındaki içtihatların ve öğretinin kanaatinin ne yönde olduğuna dair açıklamalara yer verilecektir.

Son yıllardaki yargı kararları nazara alındığında, affectio societatisin şirketler hukukundaki anlamı bakımından müşterek bir yaklaşımın ortaya konulduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bahsi geçen kararlar, Hukuk Genel Kurulu’nun ve 3. Hukuk Dairesi’nin affectio societatis kavramına verdiği anlamlarla ilgilidir. Anılan kararların ortak özelliği, adi şirket çerçevesinde müesseseyi ele almış olmaları ve kriterlerde istikrar sağlamalarıdır.

Yargıtay, şirket ilişkisinin unsuru olarak affectio societatis kavramına, ortak amacın gerçekleştirilmesine etkin katılım borcu ve bu borcun fiilen icrası anlamını yüklemektedir. Bu kapsamda Yargıtay, tarafların müşterek bir ekonomik amaca ulaşmak gayesiyle bir araya gelmelerini yeterli görmemekte, “tarafların ayrıca ortak amacı birlikte takibi ve onun gerçekleşmesine gerekli faaliyetlerle aktif olarak katılmayı da borçlanmış bulunmaları”nı adi ortaklık ilişkisinin doğumu için bir şart olarak aramaktadır. Bu borcun sonucu olarak, her bir ortağın, amacın gerçekleştirilmesinde yararlı olması ve gerekli faaliyetlere etkin bir şekilde katılması gerekmektedir. Tarafların müşterek gayeye erişim için çaba ve özen gösterme zorunluluğu bulunmamaktaysa, ilişki adi ortaklık niteliğini taşımayacaktır. Yine Yargıtay’a göre adi şirket ilişkisinin bu unsuru, TBK m.620’de (BK m.520) yapılan adi şirket tanımı içerisinde yer bulmuş ve “... müşterek bir gayeye erişmek için birleşme...” şeklinde vurgulanmıştır. Unsur, iki işleve sahip olup, bir yandan adi şirketin diğer ilişkilerden ayırdedilebilmesini sağlamakta, diğer yandan da yasada kendisine yer bulan rekabet yasağı ve denetim hakkı gibi müesseselerin temelini teşkil etmektedir.2

Özetlemek gerekirse Yargıtay adi şirkette ortakların, şirket amacını gerçekleştirmeye yönelik faaliyetlere katılmasını, bu konuda diğer ortaklarla işbirliği yaparak beraberce çaba sarfetmeyi üstlenmiş olmasını, adi ortaklığın varlığından bahsedilebilmesi için zorunlu görmektedir. Keza bu yükümlülüğün hukuki nitelendirmesini de yapmakta ve her ortağın, amacın gerçekleştirilmesine katkıda bulunması zorunluluğunun bir yan edim yükümlülüğü değil, asli edim yükümlülüğü niteliğinde bulunduğunu kabul etmektedir.3 Bu kapsamda yönetim ve denetleme, birlikte çaba unsuru ile sıkı bir bağ içerisindedir. Bu bağ, şirket sözleşmesinin diğer sözleşmelerden ayırt edilebilmesinde bir kriter olarak nazara alınabilecektir.4