Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Toplu İş Sözleşmesinde Taraf Ehliyeti

Competence of Party in Collective Labor Agreement

Ayşenur Zeynep ÖZMEN

Toplu iş sözleşmesi, anayasal bir zemini bulunan, örgütlü işçi sınıfının işverenler karşısında elde ettiği pazarlık gücünün en önemli aracı, çalışmaya ilişkin koşulları içeren bir kurallar bütünüdür. Bu sözleşmenin tarafları işçileri temsilen yetkili işçi sendikası ile işveren tarafını temsilen işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverendir. Türk iş hukukunda toplu iş sözleşmesini yapabilecek bu tarafların saptanmasında ehliyet ve yetki sorunları çerçevesinde hareket edilmektedir. Bununla birlikte, toplu iş sözleşmelerinin esas düzenlendiği yer olan 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda bu sözleşmelere taraf olabilmeye ilişkin şartlarda ehliyet ve yetki, kesin bir sınırla ayrılmamıştır. Bu çalışmada iş hukukunun en önemli kaynaklarından biri olan toplu iş sözleşmesini yapma ehliyeti, işçi ve işverenler bakımından tüm koşullarıyla incelenecek, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarıyla uygulama açıklanacaktır.

Toplu İş Sözleşmesi, Ehliyet, Sendika, İşçi, İşveren, Yokluk, Geçersizlik.

A collective agreement is a body of rules that have a constitutional basis and that is including the conditions relating to working, as the most important means of bargaining power achieved by the organized working class against employers. The parties to this agreement are the authorized labor union representing the workers and the employer’s union representing the employer side or the employer with non-union membership. In Turkish labor law, actions in determination of those parties who are competent to make collective agreements are taken within the framework of competence and authorization issues. However, in the Unions and Collective Agreement Act No. 6356, which is the principle place where collective agreements are regulated, the competence and authorization in the conditions for being a party to these agreements are not separated by a strict limit. In this study, the competence of making collective agreement, which is one of the most important sources of labor law, will be examined in all conditions in terms of workers and employers, and the practice will be explained with the case law of the Court of Cassation and the Constitutional Court.

Collective Agreement, Competence, Union, Worker, Employer, Nonexistence, Invalidity.

Giriş

Toplu iş sözleşmeleri, işçiler adına hareket eden işçi sendikaları ve işveren sendikası ya da sendika üyesi olmayan işveren arasında imzalanan, tarafların karşılıklı hak ve menfaatlerini belirli bir süre boyunca düzenleyen, maddi anlamda kanun vasfı taşıyan, suigeneris nitelikli bir kurallar bütünüdür.1 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 2’nci maddesinin “h” bendine göre toplu iş sözleşmesi; iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hususları düzenlemek üzere işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında yapılan sözleşmeyi ifade etmektedir. Güçlü işveren karşısında korunması gereken işçilerin örgütlenerek işveren karşısında hatırı sayılır bir pazarlık gücüne ulaşması, sendikalar ve toplu iş sözleşmesi sayesinde mümkün hale gelmiştir.2

Toplu iş hukukunda ehliyet toplu iş sözleşmesine taraf olabilmeyi ifade etmektedir. Bu bağlamda toplu iş sözleşmesinde işçileri temsile ehil grup, işçi sendikaları olarak düzenlenmiştir. İşçilerin bireysel olarak yahut sendika dışı çeşitli kuruluşlar aracılığıyla toplu iş sözleşmesine taraf olabilmeleri mümkün olmayıp, sendikal düzeyde bir örgütlenmenin bulunması gerekmektedir.

İşveren tarafının ehliyetine ilişkin olarak ise ikili bir ayrım söz konusudur. Şayet toplu iş sözleşmesinin imzalanacağı işyerinin faaliyette bulunduğu işkolunda işveren herhangi bir sendikaya üye değilse, bizatihi kendisi toplu iş sözleşmesi yapmaya ehil olacaktır.3 İşverenin bu koşullarda bir sendika üyeliği bulunuyor ise, işvereni temsilen toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetini işveren sendikası haiz olacaktır.

Toplu iş hukukunun en önemli sac ayaklarından biri olan toplu iş sözleşmesinin vücut bulmasında belki de en önemli husus olan ehliyet müessesesinin, toplu iş sözleşmesinin her iki tarafı açısından değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Bu çalışmamız kapsamında mezkûr konu yüksek mahkeme kararları ışığında değerlendirilmiştir.

I. Toplu İş Sözleşmesi Ehliyetinin Tanımı

Eşitlik ilkesi temelinde uygulama alanı bulan hak ehliyeti, genel olarak haklara ve borçlara sahip olabilme ehliyeti olarak tanımlanır. Türk Medenî Kanunu 8’inci maddede kanunkoyucu; “Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.” demek suretiyle, gerçek kişinin hak ehliyetini tarif etmiştir.

Toplu iş sözleşmesi yapabilme ehliyetinin hak süjesinin haklara ve borçlara sahip olma iktidarını gösteren genel hak ehliyetinden4 çok daha dar kapsamlı olduğu ifade edilmelidir.5 Filhakika bu çerçeve; ehliyeti, medeni hukuktakinden farklı olarak şahıs olması hasebiyle herkesin haiz olduğu bir nitelikten çıkarmış ve ehliyetin toplu iş sözleşmesi hukuku sınırları içinde yeniden vücut bulmasına olanak sağlamıştır.

Toplu iş sözleşmesi ehliyeti esasında toplu iş sözleşmesi yapabilmeye muktedir olmayı ifade etmektedir. Mevzuatta açıkça düzenlenmemiş olsa da, doktrinde toplu iş sözleşmesi ehliyetinin6 hangi kuruluşların veya kişilerin toplu iş sözleşmesi tarafı olabileceğini gösteren nitelikte bir ehliyet olduğu kabul edilmektedir.7 Nitekim Yargıtay’ın toplu iş sözleşmesinde ehliyete ilişkin görüşü de bu kabule paraleldir: “Toplu iş sözleşmesi yapma ehliyeti, toplu iş sözleşmesine taraf olacak kişi ve kurumları belirtir.”8

Yine ehliyete ilişkin olarak bir başka kararında Yargıtay; “Bir toplu iş sözleşmesine, yasa doğrultusunda taraf olma yetkisi toplu iş sözleşmesine taraf olma ehliyetidir. İşçi açısından sendikalar, işveren açısından işveren ya da işveren sendikasıdır. Yapılacak toplu iş sözleşmesinin işyeri veya işyerlerinin bulunduğu iş kolunda yapılabilir. Sayılan bu iki hal ehliyet koşuludur. Ehliyetsizlik iddiası yalnız taraflarca değil üçüncü kişilerce de ileri sürülebilir.”9 ifadelerine yer vererek, toplu iş sözleşmesinde ehliyetin varlığını ve koşullarını, hatta ehliyetsizliğin kimler tarafından iddia edilebileceğini ortaya koymuştur. Ancak kanaatimizce bu karar, ehliyet ve yetki kavramlarının ifade ediliş şekli bakımından terimsel bir karışıklığa sebep olduğundan eleştirilebilir.10

Güncel kararlarında Yargıtay, toplu iş sözleşmesi ehliyetinin toplu iş sözleşmesi yetkisinden11 ayrı olduğunu vurgulamaktadır: “... Toplu iş sözleşmesi yetkisi ise, toplu iş sözleşmesi ehliyetine sahip kuruluş veya kişinin belli bir toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için Kanunun aradığı niteliğe sahip olmasını gösterir.”12

II. İşçi ve İşveren Taraflarının Ehliyet Durumları

Toplu iş sözleşmesi ehliyetini haiz olabilecek kişi ve kuruluşlar mevzuatta açıkça düzenlenmemiştir. Ancak, gerek yasal tanım gerek uygulama neticesinde toplu iş sözleşmesinin işçi tarafını işçi sendikasının, diğer tarafı ise işveren sendikası yahut bizatihi işverenin oluşturduğunu söylenebilir.13