Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Filistin Devleti’nin Deniz Alanı İddialarına İlişkin Hukuki Bir Değerlendirme

A Legal Assessment on the Maritime Area Claims of the State of Palestine

Uğur BAYILLIOĞLU

Filistin Devleti, 2015 ve 2019 tarihli Deklarasyonlar vasıtasıyla deniz alanları konusunda hak iddialarını açıklamıştır. Sınırlandırma hukukunun kural ve ilkeleri, hakça ilkeler ve kesme etkisi bağlamında söz konusu iddiaları desteklemektedir. Filistin’in uluslararası hukuka göre devlet olma kriterlerini karşıladığı açıktır ve dolayısıyla İsrail’in bu konudaki itirazları da hukuken geçersizdir. Ayrıca, Filistin sorununun çözümüne ilişkin Antlaşmalar’da Filistin Devleti’nin deniz alanları üzerindeki haklarını haleldar eden veya bunu engelleyen düzenlemeler bulunmamaktadır. Şüphesiz Filistin Devleti’nin deniz alanlarının sınırlandırılması, Filistin sorunu bağlamlıdır ve ancak bu soruna genel ve kalıcı bir çözüm bulunduktan sonra çözüme bağlanabilir. Bu açıdan durum, Kıbrıs sorununa benzemektedir. Filistin Devleti’nin iddialarının, Doğu Akdeniz’deki mevcut deniz yetki alanları sınırlandırma hukuku bağlamlı sorunlara birtakım etkileri olabilir. Mesela eğer Filistin Devleti’nin deniz alanlarının Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) münhasır ekonomik bölgesine kadar uzandığı kabul edilirse, GKRY’nin, Mısır ve İsrail’le yaptığı Antlaşmalarla ortaya çıkan kavşağın () değişmesi söz konusu olabilecektir. Fakat bir Türkiye-Filistin sınırlandırma antlaşması, Türkiye-Libya Antlaşması’nın aksine, Türkiye’nin lehine olmayacaktır.

Filistin Sorunu, Kıbrıs Sorunu, Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Sınırlandırması, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Hukuku.

The State of Palestine has declared its claims on maritime areas through declarations of 2015 and 2019. The rules and principles of delimitation law support these claims in the context of equitable principles and cut off effect. It is clear that Palestine meets the criteria for statehood according to international law, and therefore Israel’s objections on this issue are legally invalid. In addition, there are no arrangements in the treaties regarding the settlement of the Palestine question that harm or prevent the rights of the State of Palestine over the maritime areas. Undoubtedly, the delimitation of the maritime areas of the State of Palestine is related to the Palestine question and can only be resolved after a general and permanent settlement to this question. In this respect, the situation is similar to the Cyprus question. The claims of the State of Palestine might have implications for existing maritime delimitation law-related issues in the Eastern Mediterranean. For example, if it is accepted that the maritime areas of the State of Palestine extend to the exclusive economic zone of the Greek Cypriot Administration, then the tripoint that emerged with the treaties between the Greek Cypriot Administration, Egypt and Israel might change. However a Turkey-Palestine delimitation treaty, unlike the Turkey-Libya Treaty, would not be in favor of Turkey.

Palestine Question, Cyprus Question, Eastern Mediterranean Maritime Delimitation, United Nations Convention on the Law of the Sea, law of Maritime Delimitation.

I. KONUNUN TAKDİMİ VE DOĞU AKDENİZ AÇISINDAN ÖNEMİ

Coğrafi konum olarak Afrika, Asya ve Avrupa’yı birleştiren Doğu Akdeniz havzası, jeopolitik açıdan Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika gibi uluslararası siyasetin oldukça sorunlu bölgelerinin ortasında yer almaktadır. Bu konumu, söz konusu havzanın ve denizin kaderini adeta mühürlemiştir. Gerçekten de Doğu Akdeniz; siyasi açıdan hemen daima bir gerginlik, uyuşmazlık ve silahlı çatışma merkezi olmuştur. Bu mutat gerginliğe, 2000’lerin başından itibaren deniz yetki alanları sınırlandırma sorunları da dâhil olmuş ve bu şekilde hem yeni bir uyuşmazlık konusu ortaya çıkmış hem de mevcut uyuşmazlıklar boyutlanmıştır. Söz konusu uyuşmazlıkların asıl tarafları Türkiye-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile GKRY-Yunanistan’dır. Aslında Doğu Akdeniz deniz yetki alanları sınırlandırma uyuşmazlığı da bir Türk-Yunan uyuşmazlığıdır ve diğer bölge devletleri, kendi çıkarlarına ve siyasi ilişkilerinin seyrine göre konum almaktadır.

Söz konusu tarafların sınırlandırma hukuku bağlamında, sınırlandırma hukukuna dayandırdıkları iddiaları bulunmaktadır. Türk tarafı, hakça ilkeleri dayanak alırken diğer taraf esas itibariyle ortay hattı ön plana çıkarmakta ve hakça ilkeleri, sanki ortay hattın alternatifi ve temel sınırlandırma kuralı gibi takdim etmektedir ki bunun sınırlandırma hukukuna aykırı olduğu açıktır. Üstelik GKRY-Yunanistan tezi, daha da ileri giderek ortay hattın, Yunan adaları ile Anadolu Anakarası arasında olması gerektiği yönünde teessüs eden, sınırlandırma hukukuyla bağdaşmaz bir yaklaşımı havidir.

Bu uyuşmazlığı başlatan, esas itibariyle GKRY ile Mısır arasında 17 Şubat 2003 tarihinde imzalanan ve 7 Mart 2004 tarihinde yürürlüğe giren, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırılması Hakkında Antlaşma’dır.1 GKRY’nin bir diğer girişimi, Lübnan’la 17 Ocak 2007 tarihinde imzaladığı ve fakat hâlihazırda yürürlüğe girmemiş olan, Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırılması Hakkında Antlaşma’dır.2 GKRY, İsrail’le de 17 Aralık 2010’da, İsrail Devleti Hükûmeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırılması Hakkında Antlaşma’yı yapmış ve söz konusu Antlaşma 25 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.3 Türkiye ve KKTC ise esas itibariyle GKRY’nin Ada’nın tek ve meşru hükûmeti sıfatını haiz olmadığını ve dolayısıyla gerek sınırlandırma açısından gerek doğal kaynaklar üzerindeki tasarruf açısından tek başına yetkili olmadığını ortaya koyan, 21 Eylül 2011 tarihli, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Akdeniz’de Kıta Sahanlığı Sınırlandırılması Hakkında Antlaşması’yı imzalamıştır.4 Akabinde Türkiye, Libya’yla 27 Kasım 2019 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nı imzalamış ve söz konusu Antlaşma 8 Aralık 2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.5 Yunanistan ise buna tepki olarak Mısır’la 6 Ağustos 2020 tarihinde, Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İki Ülke Arasındaki Münhasır Ekonomik Bölgenin Sınırlandırılması Hakkında Antlaşma’yı imzalamış ve söz konusu Antlaşma 2 Eylül 2020’de yürürlüğe girmiştir.6